Modern.az

Türkiyədə nə baş verir? – türk jurnalist Modern.az üçün yazır

Türkiyədə nə baş verir? – türk jurnalist Modern.az üçün yazır

14 İyun 2013, 16:51

Türkiyənin tanınmış jurnalisti Sezai Matur məxsusi olaraq Modern.az üçün yazır


Türkiye’de ne oluyor?

Türkiye haftalardır ayakta.
İstanbul Taksim’de kalan son yeşil olan Gezi Parkı’nda başladı her şey.
Polis parkta kesilmek istenen ağaçlara sahip çıkan çevrecilere orantısız bir şiddetle saldırınca insanlar sokağa döküldü.
İktidar kontrolündeki medya bu gösterileri halktan gizledi ama artık sosyal medya vardı…
Biber gazıyla ve coplarla gençlere saldıran polis görüntüleri binleri, onbinleri sokağa döktü.
Dalga dalga insanlar Taksim’e koştu.
Polise direndi.
Taksim adeta savaş alanına döndü.
Sonra gösteriler Türkiye’ye yayıldı.
Ankara’da, İzmir’de, Eskişehir’de, Antalya, Bursa’da, her yerde gençler artık sokaktaydı.
Her yer Taksim’de, her yer Gezi’ydi.
Meydanlarda öfkeler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’aydı.
İnsanlar arkasında hiçbir güç olmadan kendiliğinden eyleme katılıyordu.
“Tayyip istifa” sesleri Erdoğan’ı daha da öfkelendirdi.
O öfkelendikçe polisin şiddeti arttı.
Polisin şiddeti arttıkça da kalabalıklar büyüdü.
12 yıllık AKP iktidarı boyunca ilk kez bu denli büyük bir halk hareketi görülüyordu.
Küçük çaplı öğrenci ve işçi eylemleri her defasında polis şiddetiyle bastırılmış, halk desteği bulamamıştı.
Başbakan ilk başlarda “ Ezer geçerim” diye baktı gösterilere de.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın gençleri anlamaya yönelik tutumları da Erdoğan’ın tepkisini çekti.
Kendi taraftarlarını etrafında kenetlemek için gittikçe sertleşen bir üslubu benimseyen Erdoğan’ın bu tutumu sokaktakilerin sayısını azaltmak yerine arttırdı.
Bir ara kendi taraftarları için söylediği “ Yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyorum” sözü büyük tepki topladı.
Zaten sokaktakiler de yüzde 50’nin dışında kalanların ötekileştirilmesine tepkiliydiler.
Yaşam tarzlarına müdahale edildiği için sokağa çıkmışlardı.
Meydandakiler, sokaktakiler kendilerine dayatılan her şeye tepkiliydiler ve bunların baş sorumlusu olarak Başbakan Erdoğan’ı görüyorlardı.
Evlerine de hiç dönecek gibi değillerdi.
Evlerdekiler de artık balkonlardan, pencerelerden tencere, tava çalarak destek vermeye başlayınca işin ciddiyeti anlaşılmaya başlandı.
Erdoğan kontrolündeki medya ve polis işbirliğiyle göstericileri bölmeye çalıştı.
Başaramadı.
Annelere çocuklarını meydanlarından çekmelerini istedi.
Anneler meydana indi, çocuklarına destek oldular.
Ellerinde naylon terlikler çocuklarını etrafında insan zinciri oluşturdular.
Yurt dışından gelen eleştiriler de Başbakan Erdoğan’ı sert tepkisine neden oldu.
ABD’den gelenlere sesini çıkartamasa da AB’den ve Avrupa Parlamentosu’ndan gelen kınamalara öfke kustu.
Bu arada bir uzlaşı yolu da aranmaya başlandı.
Ancak seçilen yöntem yanlıştı.
Göstericileri temsil etmeyen kesimlerle Başbakan saatlerce gösterileri konuştu.
Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılması için referandum önerdi.
Bu arada Başbakan Erdoğan iktidarı boyunca kendisini destekleyen liberal kesimlerin desteğini kaybetti.
Her biri Erdoğan’ın yılmaz savunucusu olan ve çok sayıda takipçisi olan yazarlar artık Erdoğan karşıtıydı.
Erdoğan şimdi yaşanan sorunu çözmek için çaba sarfediyor.
Çözüm için her şeye kendisi karar veriyor.
Aslında tüm sorun da bu.
Tek adamlık.
Türkiye’de dalga dalga yayılan gösterilerin tek nedeni de Başbakan Erdoğan’ın her şeye kendisinin karar vermesi.
Tüm belediye başkanlarının, tüm bakanlarının, tüm genel müdürlerinin yerine o karar veriyor.
Hangi patronun, hangi medya organını alacağına, o medya organında hangi yazarın, hangi programcının çalışacağına o karar veriyor.
Hatta anne ve babaların kaç çocuk yapacağına, hangi okula göndereceklerine, çocuklarını hangi zihniyette yetiştireceklerine o karar veriyor.
Başbakan tek adamlıktan vazgeçmediği sürece sokaktaki isyan dinecek gibi görünmüyor.

Twitter
Sizə yeni tvit var
Keçid et
Əli Kərimli və Sevinc Osmanqızının vəziyyəti pisləşib:Komaya düşüblər