"Eski kitaplardan okuduğumuz teoriler dağıldı"
"Neden çocuk mamasına, ilaca yüzde 15 gümrük vergisi konulmalı?"
"Erkin Kadirli Azer Kasımlı'nın ailesiyle ilgileniyor"
"Sevinc Osmankızı 2 yıl önceki röportajımı kesip paylaşmış, insan bu kadar alçak olmaz"
"Erkin Kadirli medyadan incinmiş"
REAL Partisi Genel Başkanı Natig Caferli Modern.az redaksiyonunun konuğu oldu. Parti genel başkanıyla dünyada yaşanan süreçler, aynı zamanda iç siyasi meseleler etrafında geniş bir sohbet gerçekleştirdik.
- Natig Bey, hoş geldiniz. Gündemle başlayalım. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu yakınlarda Çin'e bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu, yıl içinde aynı ülkeye ikinci resmi ziyaretidir. Görünüşe göre, Azerbaycan'ın Çin'den beklentileri büyük. Bakü'nün Pekin'den temel beklentileri nelerdir?
- Çin dünya ekonomisinde bugün çok önemli bir yer tutuyor. Hatta bazı hesaplamalara göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın hacmine göre Çin ABD'yi de geçmiş. Bazı hesaplamalar diyorum çünkü Çin'de istatistik verilerin tamamını almak mümkün değil. Ülke biraz kapalı. Hem de bölgelerde yaşanan ekonomik aktivitenin hepsi de resmi olmuyor. Dünya Bankası'nın ve Uluslararası Para Fonu'nun hesaplamalarına göre, Çin ekonomisinin üçte biri gölge ekonomisidir. Gölge ekonomisini de dikkate alırsak, Çin ABD'yi GSYİH'nin hacmine göre geçmiş. Bu yüzden Çin önemli bir ülkedir.
Azerbaycan'ın Çin'den iki büyük beklentisi var. Birinci beklenti yatırımlarla ilgili. Çin'in Güney Kafkasya'ya önem verdiğini görüyoruz. Yakın 10 yılda Gürcistan'la 8 milyar dolarlık yatırım projelerinin hayata geçirilmesi bekleniyor. Hatta elektrikle çalışan otomobil fabrikasının inşası da gözden geçiriliyor. Gürcistan'da Çin büyük bir liman kuruyor. Bütün bunlar Çin'in potansiyelinin arttığını gösteriyor. Asya'da, Afrika'da büyük yatırım projeleri hayata geçiriliyor. Azerbaycan da istiyor ki, Çin yatırımları ülkemize aksın. Azerbaycan pazarının ve ekonomisinin durumunu dikkate alırsak, yaklaşık 10 milyar dolarlık yatırım çekilebilir ve bu çok büyük bir ilerleme olacak. Hem de bu binlerce iş yeri demektir. Doğu Zengezur ve Karabağ'da yatırımlara ihtiyaç var.
İkinci beklenti ve faaliyet alanı lojistik, yani yeni güzergahların geliştirilmesidir. Çin'in çok büyük önem verdiği projelerden biri "Bir Kuşak Bir Yol"dur. Bu proje ile Orta Koridor kesişiyor. Azerbaycan da bu kesişmeden faydalanmaya çalışıyor. Azerbaycan Zengezur koridoru vasıtasıyla Çin ile Avrupa Birliği arasında büyük bir bağ kurmaya çalışıyor. Avrupa Birliği ve ona dahil olmayan Avrupa ülkelerinin Çin ile ticaret hacmi 1 trilyondan fazla. 1 trilyon dolarlık büyük bir yük hacminden Azerbaycan pay almaya çalışıyor. Azerbaycan üzerinden geçecek demiryolu ve karayolları vasıtasıyla yük taşımaları daha avantajlıdır. Çin için de bu avantajlıdır. Çünkü onun Avrupa'ya tek çıkışı Rusya üzerinden idi. Şimdi orada problemler var. Çünkü Rusya yaptırım altındadır. Yumuşak desek, yabancı şirketler sigorta olmadan yük taşımıyor. Rusya'dan geçen yüklerin sigortalanması da yaptırımlara göre probleme dönüşüyor. Çünkü uluslararası sigorta şirketlerinin merkezi Londra'dır. Londra da o yükleri sigortalamıyor. Bu yüzden yeni güzergahlara ihtiyaç var. Çin'in de çıkarınadır ki, bu 1 trilyonluk ticaret hacminin bir kısmını Azerbaycan üzerinden Orta Koridor vasıtasıyla Avrupa'ya ulaştırsın. Zaman olarak da bu Rusya yolundan daha kısa sürede tamamlanıyor. Rusya üzerinden yükler Avrupa'ya 26 günde ulaşıyor. Azerbaycan üzerinden ise 14-16 günde ulaşıyor. Yani bu yaklaşık 10 gün zaman tasarrufu demektir. Ekonomi, ticaret hacmi için bu süre çok önemlidir. Zaman ve güvenlik açısından Azerbaycan yolu daha avantajlıdır. Bu yıllar içinde tek tarifelerle ilgili problemler vardı. Şimdi ben bildiğim kadarıyla Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Türkiye tek tarifeyle ilgili genel bir anlaşmaya varmışlar. Tek tarife politikası o demektir ki, Çin'den konteyneri yola çıkaran iş adamı bir defa ödeme yapacak. Ayrı ayrı ülkelerle konuşmayacak. Yatırım ve lojistik açısından Azerbaycan-Çin ilişkileri çok büyük perspektiflere sahiptir.
- Bazıları düşünüyor ki, savaş bittikten sonra Çin yeniden Rusya vasıtasıyla Avrupa'ya gidecek ve Orta Koridor projesi ikinci plana geçecek. Bu iddialar sizce ne kadar doğru?
- Bana göre Ukrayna-Rusya savaşı bitse de, Rusya-Batı ilişkilerinin düzelmesi mümkün olmayacak.
- 2014 yılında da böyle diyorlardı...
- O zaman durum farklıydı. 2014 yılında savaş yoktu, sadece Ruslar dünyanın gözü önünde sessizce, bir kurşun atmadan Kırım'ı ele geçirdi. Orada biraz Kırım Tatarları direniş gösterdi, başka öyle bir direniş olmadı. Şimdi ise her iki tarafı ele alırsak, 2 milyona yakın insan ölmüş ve yaralanmış. Yani bu savaşın sonuçları uzun süre devam edecek. Hatta ateşkes ilan edilse bile, Rusya üzerinden bütün yaptırımların kaldırılacağı, aktiflerinin geri iade edilmesi - bunlar uzun sürecek. Hatta ben düşünüyorum ki, bu, post-Putin döneminde mümkün olabilecek. Diyelim ki, yeniden Rusya ile yol açıldı. Ama Azerbaycan üzerinden yol daha kısa ve etkilidir. Yani 26 gün nereye, 14 gün nereye? Bu yüzden Azerbaycan üzerinden geçen yol daha çok talep görebilir.
- Amerika ile ekonomik anlaşmalar da imzalanmış. Bakü'nün iki büyük güç arasında seçim yapması mümkün mü? Yoksa her iki kutupla da mı çalışacağız?
- Dünyada da, bizde de böyle bir mit var ki, sen ABD ile ticaret ediyorsan Çin ile, Çin ile ticaret ediyorsan ABD ile ticaret edemezsin. ABD ve Çin kendileri en büyük ticaret ortaklarıdır. Geçen yıl 683 milyar dolar ticaret hacmi oldu. Yani ABD Çin'de, Çin de ABD'de en büyük yatırımcıdır. Çin'in ABD'de 3 trilyon dolar yatırımı var. Bu yüzden bu bir mittir ki, küçük ülkeler seçim yapmalı. Böyle bir şey yok. Azerbaycan hem Çin, hem de ABD ile çalışabilir. Burada hiçbir problem yok. Çünkü Çin'e karşı yaptırımlar da yok ki, ABD onlara rağmen Çin ile çalıştığımıza göre rahatsız olsun. Bu yüzden burada Azerbaycan altın ortayı bulmaya çalışıyor. Bana öyle geliyor ki, bu mümkün. Çin'in en büyük ticaret ortakları var ki, ABD'nin bir numaralı siyasi ve ekonomik ortaklarıdır. Öyle bir duruma gelip çatmışız ki, eski kitaplardan okuduğumuz, beynimizde kurduğumuz teoriler dağılmış. Artık yeni konseptler ortaya çıkıyor. Burada da bana öyle geliyor ki, siyah-beyaz yaklaşımlar, dogmalar ikinci plana geçecek. Bunu da yavaş yavaş görüyoruz. Genel olarak, dünya yeni oyun kurallarına gebe. BM, ekonomi kanunları artık işlemiyor. Örneğin Dünya Ticaret Örgütü. Onun kurulmasının sebebi ticaret karşısında yaratılan bütün yapay engellerin ortadan kaldırılmasıydı. Şimdi herkes birbirine yaptırım uyguluyor. Yavaş yavaş yeni kurallar oluşuyor. Bu süreç 3-5 yıl sürer. Yeni kurallar tesis edildikten sonra altın ortayı bulabilen, yani herkesle normal ilişkileri kurmayı başaran ülkeler yeni konfigürasyonda daha önde olacak.
- Çin ile ekonomik anlaşmalar imzalandığında bazı iktisatçılar, demiryollarına, yapay zeka alanına yatırımların yapılacağını söylemişti. Şimdi de ABD ile ekonomik anlaşma imzalandığı için böyle iddialar gündeme geliyor. Ancak bazı uzmanlar iddia ediyor ki, yabancı ülkeler Azerbaycan'a yatırım yapmakta ilgili değil. Bunun sebebi olarak siz de her zaman yatırım ortamının olmamasını gösteriyorsunuz. Nasıl düşünüyorsunuz, Azerbaycan yabancı ülkelerin yatırımı için elverişli bir ülke mi...
- İlginç bir hikaye var. II. Abdülhamid silahlanmada kaybettiğini görüyor, paşaları çağırıp Büyük Britanya ve başka ülkelerden silah almayı emrediyor. Paşalar diyorlar ki, padişah sağ olsun, biz rakibiz onlar bize silah satmıyor. Bu zaman diyor, gidin, fabrika kurun kendimiz üretelim, diyorlar mühendis yok. Almanya'dan, Fransa'dan yüksek meblağlar vererek mühendisler getiriyorlar. Bir müddet geçtikten sonra diyorlar ki, mühendisler gidiyor. Padişah sebebini soruyor, diyor paraları az mı? Cevap veriyorlar ki, paraları var, ama doktor yok. Hükümdar bu defa diyor hastane kurun, o zaman paşalar diyor ki, doktor yok, yurt dışından bulup getiriyorlar. İki ay sonra da geliyorlar ki, doktorlar, mühendisler gidiyor. Bunun sebebi olarak da diyorlar ki, eğitim, okul yok. Çocuklarını okula koymak istiyorlar. Bu zaman Fransız lisesi açılıyor. Konu şundan ibaret ki, bir silah istiyordu, hangi adımları atmaya mecbur oldu. Sonunda Nişantaşı'nda restoranların açılmasına da izin veriliyor. Bizde de budur. Hükümetin yatırımı istediğine eminim. Kim istemez?! Ama bunun için 10 adım atmalısın.
Azerbaycan küçük bir ülkedir. Yatırımcı için bizden bağımsız, objektif sebepler de var. 10 milyonluk pazara yatırım yapmaktan çekiniyorlar. Bu yüzden biz bölgesel pazarın bir parçası olmalıyız. Güney Kafkasya, Orta Doğu pazarının bir kısmı, Rusya'ya, İran'a çıkış için kapı olmalıyız ki, yatırımcı için ilgi oluşsun. 10 milyonluk pazar için ben neden gelip telefon fabrikası açayım? Bu, objektif bir sebeptir.
Sübjektif sebep ise mevzuatla ilgili. Azerbaycan'da aşırı düzenleme kanunları var ki, utanç verici durumda. Avrupa Birliği'nin utanç verici kanunlarını Azerbaycan alıp uyguladı. Her şeyi düzenlemeye çalışıyorlar. Avrupa'nın bugünkü ekonomik gerilemesinin, çöküşünün sebebi aşırı düzenleme, Sovyetleşmedir. Sovyet zamanında ne kadar regülatif kurallar uygulanıyorsa, şimdi Avrupa'da da öyle. Azerbaycan'da da vergi, gümrük kanunlarının birçoğu Avrupa Birliği'nden alınmış. Azerbaycan'ın kendi yolu olmalı. Neden Avrupa gümrük vergileri ile Azerbaycan'daki vergiler aynı olmalı? Neden çocuk mamasına, ilaca yüzde 15 gümrük vergisi konulmalı? Biz bunları üretiyor muyuz? Bizde teknik üretim yok, sen iki telefonu ülkeye getiremiyorsun. İşte, bütün bunlar ülkede yatırım ortamının zayıf olduğunu gösteren, yatırımcıları geri iten faktörlerdir.
Bunun sebeplerinden biri de yargı erki. Yargı erki çok hızlı ve çevik işlemeli. Bu kadar büyük ülkede 512 hakim var. İktisat mahkemesine başvuruyorsun, bir yıldan fazla sürüyor. Ben para kaybediyorum ama. Kazakistan Nursultan Nazarbayev'in zamanında iktisat mahkemelerini ayırdı ve oraya İngiltere'den hakimler davet etti. Yatırımcılara İngilizce talep etmeye izin verdi. Yargı erki İngilizce olsun desen, bizde milliyetçiler diyecek, sen vatanı sevmiyorsun, vatan hainisin. Neden? Bırak, bir mahkeme de İngilizce olsun. Konu şundan ibaret ki, uluslararası yatırımcılar "ürkek ceylanlardır", nerede problem görüyorlar, kaçıyorlar. Onlar için o kadar şart yaratıp, başlarını okşamalısın ki, seni seçsinler.
Biz öyle sanıyoruz ki, yatırımcı gelip bize yalvarmalı ki, burada para koymaya izin verin. Öyle değil. Dünyada öyle yatırımcı yok. Bugün Özbekistan'da olan otomobil şirketleri önce Azerbaycan'a gelmişti. Geldiler, 6 ay sonra Özbekistan'a kaçtılar. Onların da üstünlüğü şundaydı ki, 30 milyon idiler, şimdi 40 milyona ulaşmışlar. Yatırımcı ilgi talep eder. Bölgelere yatırım yapsan, icra başkanı kapıya tekme vurur ki, ben de ortağım. Toplumsal siyasi bir sebep de var. Yatırımcı her zaman yeni oyun kuralları ister. Örneğin Azerbaycan'da 90'lı yıllarda birdenbire "Pub" kültürü oluştu. O "Pub"lar İngiltere ve İskoçya'dan 4000 işçinin gelmesiyle bağlantılı olarak açılmıştı. Aklımıza da gelmezdi ki, "BP" burada petrol çıkaracak, "Pub" oluşacak. Yatırımcıların büyük hacimde gelmesi başka oyun kuralları talep eder. Şimdiki sistem, bence buna hazır değil. Dubai'de birdenbire durum değişti. Çünkü anladılar ki, yatırımcı çekmek istiyorlarsa, bu, sadece vergileri aşağı çekmekle değil. Onların hayat tarzına uyum sağlamakla mümkün. Formal olarak, Dubai'de alkollü içki satışı yok, ama her yerde var.
- Vefa Guluzade her zaman diyordu ki, Rusya dağılacak. Siz de sık sık yazıyorsunuz ki, Avrupa dağılacak. Avrupa'da ne oluyor, bazıları diyor ki, Avrupa'daki krizin sebebi lider eksikliğidir.
- İlk semptomlar SSCB dağıldıktan sonra başladı. Sporda da böyle bir şey var "sparring partnerin" güçlü olmazsa, sen formdan düşersin. Avrupa'nın "sparring partneri" SSCB idi, korkuyorlardı, çekiniyorlardı, kendilerine çeki düzen veriyorlardı. Mecazi desek, antrenman yapıyorlardı. Sonra antrenman bitti, karın bıraktılar. SSCB dağıldı, rakip görmediler. Dediler ki, medeniyetin sonudur. En büyük hataları şundaydı. İnandılar ki, Rusya bugün yarın dağılacak, bununla da her şey bitecek. Yani bunlar tarihten gelen dersleri doğru kavrayamıyorlardı. Son yıllar daha çok Avrupa Birliği'ni bu yüzden eleştiriyorum ki, 2008-2009 yıllarından, özellikle de Gürcistan olaylarından sonra 30 defa Avrupa'da çeşitli konferanslarda bu konuda biz konuşuyorduk. Bu fikirleri o zaman marjinal sayıyorlardı, diyorlardı, boş şeydir, bunlar ne konuşuyorlar? Biz bilmiyor muyuz ne yapıyoruz, siz bizden akıllı mısınız? Gürcistan olayları olduğunda Rusya'ya karşı hiçbir şey yapmadılar.
2007 yılında Vladimir Putin'in Münih konuşması var. Adam açıkça diyor ki, geliyorum, çıkarlarımızı savunmak için askeri güç kullanacağız. Bunu saymadılar. 2000'li yılların başlarında Rusya'yı kucaklayıp boğmak için ortam oluşmuştu, NATO'ya, Avrupa Birliği'ne üyelik istiyorlardı. Onlar olsaydı, şimdi bütün bu olaylar yaşanmazdı. 1997 yılında Yeltsin böyle bir teklifle çıktığında izin vermediler ki, siz zayıfsınız. 2001-2002 yıllarında Putin istedi, dediler, siz kimsiniz Avrupa medeniyetinin üyesi olasınız. Kova kova Rusya'yı "canavara" çevirdiler. 2014 yılında Kırım işgal edildiğinde hiçbir şey yapmadılar. Donbass'ta olaylar olduğunda da hiçbir şey yapmadılar. Ukrayna'da şimdi devam eden savaş başladığında 2022'den sonra birkaç büyük etkinlikte onları anlatmaya çalışıyordum. Aralarında Cumhurbaşkanları, Başbakanlar olan konferanslar oluyordu. Onlar diyorlardı ki, Rusya'da insan kayıpları büyük protestolara sebep olacak. Yani 30-40 bin Rus olduğunda halk Kremlin'in karşısına toplanacak ve ya "Savaşı durdur", ya da "Putin istifa" diyecekler. Beni gülmek tutuyordu, bunlara diyordum ki, siz galiba Rusya tarihini bilmiyorsunuz. Sovyetolojisi güçlüydü, çünkü korkuyorlardı. Ama Rusyolojisi yoktu. Diyordum ki, I. Petro Petersburg şehrini inşa ettiğinde 100 bin köylü ölmüştü. Ona diyorlardı ki, imparator sağ olsun, ölüyorlar. Diyordu ki, bunlar ölmek içindir. Tarihin arşivlerinde bunlar var. Şehir inşa ederken 100 bin adam öldürdüler, savaşta 500 bin de, 1 milyon da öldürecekler, umurlarında bile değil.
Yaptırımlarla ilgili milyon defa anlattık ki, dünyada paranın ve ideolojinin önünü kesmek mümkün değil. Para ve fikir kendine yol bulur. Sovyetlerin en keskin döneminde bile muhalif güçler vardı, gazeteler, dergiler çıkarıyorlardı. En keskin dönemde faaliyet gösteriyorlardı, çünkü fikirdir, bunun önünü nasıl alacaksın, herkesi öldürmeyeceksin ki? Diğer yandan para. Para varsa, her şeyin yolu bulunacak. Rusya diyor ki, benim param var, gelin, bana mikroçip lazım. O bir yolla, hatta Ermenistan'dan gelecek. Bunları anlamak istemediler.
"İki yıl sonra Avrupa'da yeterince "Trump" oluşacak"
Avrupalıların temel hataları hakkında en iyi Henri Kissinger söylemiş. Avrupa Birliği kurulduğunda ona CNN'in gazetecisi telefon açıyor ve diyor ki, Avrupa Birliği kuruldu, bunlara gönül sözleriniz nedir. Dedi, onların telefonu var mı, arayıp gönül sözlerimi söyleyeyim. Bu ne demektir? Avrupa Birliği'nin telefonu kimde? Sonraki konuşmalarında da Kissinger diyordu, bunlar Avrupa Birleşik Devletleri olmalı, yani merkezileşmiş bir hükümet olmalı. Bu da mümkün değil. Çünkü Avrupa halklarının tarihi gelişimi, şimdiki gelişim seviyesi tamamen farklı. Güney ile Kuzey çok farklı. Hatta liglerin bölünmesi fikri vardı. Sen Almanya ile Yunanistan'ı, Belçika ile Bulgaristan'ı birleştiremezsin, mümkün değil. İki lige ayırsalardı, bu başka bir mesele. Genel yönetim ve felsefenin olmaması da kendi etkisini gösterdi. Bir de en önemli meselelerden biri şimdi ortaya çıktı. Mesele Fico, Orban gibi liderler var.
Bunu da tahmin etmek mümkün ki, iki yıl sonra Avrupa'da yeterince "Trump" oluşacak. Onlar da kendi çıkarlarını istiyorlar. Avrupa dağılmasa da, merkezi gücünün zayıflaması süreci yaşanacak, yani milli devletlerin güçlenmesi yaşanacak. İş dünyası diyor ki, benim milli mevzuatları Avrupa'da zaten canımı boğazıma yığmıştı, duvara çivi çakmak olmuyor. Milli mevzuat çok sert. Bunun üzerine de "over regulation" geldi, Avrupa Birliği'nin düzenleme mekanizmaları. Hayırdır, ben burada ölüyorum. Örneğin Prag'da bir restoran açmak isteyen adamın 2 yıldan fazla zamanı gidiyor. Sen belgeleri düzene sokmalı, izin almalısın. Evet, bizimle farkları şundadır ki, rüşvet yok. Benim İtalyan bir arkadaşım vardı, diyordu ki, rüşvetten neden böyle kötü bahsediyorsun, paranı verip, işini halledebiliyorsan, iyi bir şeydir (gülüyor...).
Orada rüşvet yok, ama süründürmecilik var. Sıradan interneti çekemiyorsun. 1-2 ay sürüyor. Benim oğlum öğrenciyken Fransa'da evine 2 ay internet çekemedi. Bu aşırı düzenlemeler Avrupa'yı zor duruma soktu. Şimdi de sanayileşmenin tamamen çöktüğünü görüyoruz. Biraz derine inip, meselelere üstten bakarsak, bu savaşın bir sebebi de oydu ki, ABD Rusya ile Avrupa'nın enerji bağlarının kopmasını istiyordu. Bu da gerçekleşti. ABD 20 milyar metreküp gaz veriyordu, şimdi bu 80 milyar metreküpe yükselmiş. Rusya'dan 230 dolara alıyorlardı, ABD satıyor 50 dolara. Mesele budur. Senin ucuz enerji taşıyıcıların olmazsa, sanayileşmede kaybedeceksin. Bir de konfor alanından çıkmayı AB henüz başaramıyor, hayal bile etmiyor.
Trump'a ne kadar deli deseler de, birçok şeyi doğru söylüyor. 80 yıldır ki, Avrupa ülkeleri kendi savunmalarını ABD'ye havale etmişlerdi. Askeriyeye harcamadıkları parayı sosyal hayata yönelttiler, sosyalistleştiler. Burada SSCB'nin de rolü vardı, çünkü onun hikayesi büyüyordu. İtalya'da, Yunanistan'da komünistler kazanıyorlardı. Savaştan sonra Avrupa'ya yayıldı ki, SSCB'de bedava ev veriyorlar. İnsan evladı bedava şey için ölür. Bedava ev, sağlık, eğitim, bu hikaye Avrupa'da o kadar büyümüştü ki, Avrupa hükümetleri Bolşevizm, komünizm korkusundan sosyal haklar dağıtmaya başladılar. 80'li yıllarda bir de uyandılar ki, ABD'nin orta istatistik vatandaşı Avrupa'dan kötü yaşıyor. Belçika vatandaşı ABD vatandaşından iyi yaşıyor. Bunu ilk defa ABD Başkanı Ronald Reagan dile getirdi ve dedi ki, hayırdır, güvenliğinize trilyonlarca para harcıyoruz, siz de göçmenlere, kendi halkınıza harcayıp bizden iyi yaşıyorsunuz?
Ondan sonra demokratlar iktidara geldi, dünyada liberal demokratlar galip geldi. Onlar meselelere tamamen başka türlü yaklaşıyorlardı. Avrupa hala uyanmamış. Turizme karşıdır, diyor, gelmesin. Para kazanıyorsun da. İklim değişikliği, cinsiyet meseleleri gibi saçma sapan meseleleri gündemlerinden düşürmüyorlar. Gündeminiz bu olursa, burada da takılıp kalacaksınız. Bugün Çin diyor, Ay'da koloni kuruyorum, Elon Musk da Mars'ta koloni kurulmasından bahsediyor. Sen de diyorsun ki, kadın mısın, yoksa erkek misin? Senin gündemin turizm, üretim alanı olmalı. Avrupa Birliği ülkelerinde hizmet her zaman daha güçlüydü. Sen hizmette de, üretimde de kaybediyorsun, sonu ne olacak?
Bana öyle geliyor ki, orada bu dakika deentegrasyon yaşanıyor. Avrupa Birliği fikri kötü değil, sadece altını doldurmak için yeterince iş yapılmadı ve farklı ekonomik durumda olan ülkeleri aynı birliğe sokmak olmaz. Adını koyardın Avrupa Birliği'nin partner ülkeleri, hepimizi de oraya katardın. Avrupa'da pazar fiyatları hayli farklılık gösteriyor. Neden? Polonya'da yiyip içiyorsun 20 avro veriyorsun. Aynı yemeği Belçika'da ye, 150 avro vereceksin. Aynı birlik, ekonomik mekanda bu kadar dengesizlik oluşamaz. Polonya ve Çekya avroya geçmiyor. Aslında herkes sevinmeliydi, peki neden böyle oldu? Çünkü kendi paran olduğunda iç dalgalanmaları düzenlemek mümkün oluyor. Kimi zaman enflasyona gidiyor fiyatları düşürüyorsun, yükseltiyorsun. Merkez bankaları çalışabiliyor. Burada çalışamıyor ama. Brüksel'de, yahut Berlin'de Merkez Bankası karar veriyor, sen de yerine getirmelisin. Bu yüzden ben deentegrasyon adımlarının ciddi şekilde devam edeceğini düşünüyorum. Yakın 2-3 yılda Avrupa Birliği'ne haddinden fazla şüpheci yaklaşan siyasi güçler iktidara gelebilir.
"Rusya ile Azerbaycan arasında gerginlik aralık ayına kadar hayli azalacak"
- Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde gerginliği nasıl çözebiliriz? Rusya herhangi bir gerçek tehdit oluşturabilir mi?
- Birincisi gerginliği yaratan Rusya'dır. Bu yüzden Rusya kendisi gerginliği ortadan kaldırmalıdır. Görünen o ki, buna çabalar gösteriyor. Retoriği bir kenara bırakın. Solovyev ve başkaları ne konuştu, bunlar önemli değil. Eylemlere bakmak lazım. Şahin Musafayev ile Aleksey Overçuk görüştü, Rusya senatosunun başkanı Azerbaycan'a ziyaret etti. Bana öyle geliyor ki, aralık ayına kadar gerginlik hayli derecede azalacak. Öncelikle şundan dolayı ki, Rusya formal olarak, soruşturma sürecinin aralıkta tamamlandığını ve bundan sonra fikirlerini söyleyeceğini belirtiyor. Soruşturma bittiğinde diyecekler, biz ne diyorduk, bekliyorduk, süreç tamamlansın. Özür dileyip, tazminat verecekler. Suçluların cezalandırılması gerçekleşmeyebilir. Çünkü Putin askerleri cezalandırmıyor.
Diaspora ile ilgili farklı düşünüyorum. Bu Azerbaycan'la ilgili bir mesele değil. Rusya'da kurumsal güç olarak bir diaspora kalmış. Bu gücü ele geçirmek için mücadele yaşanıyor. Örneğin Yekaterinburg'da FSB kendi yakın adamını atadı. Onlar anlıyorlar ki, bir telefon veya WhatsApp mesajıyla 1000, 10000 kişi bir yere toplanabiliyorsa, bu bir tehlikedir. Bu da sırf Azerbaycan'la ilgili bir mesele değil, Özbeklerle, Taciklerle, Ermenilerle de, hepsiyle böyle davranıyorlar. Çünkü diasporal güç caydırıcıdır. Ramazan Bayramı'nda yarım milyon insan çıkıp Moskova'da namaz kıldı. Bunlar deli olmuşlardı. Solovyev diyor, onlar namaza değil, mitinge gelse, ne olacak. Bu yüzden Rusya'da yaşananların göçmen ayağı biraz farklıdır. Göçmen meselesi sırf Azerbaycanlıdır diye ben ona saldırım o anlamda değil.
Göçmenleri etkisi altına almak veya parçalamak istiyorlar. Örneğin Azerbaycan'ın 1 değil, 15, Özbeklerin 15 değil, 20 diasporası olacak. "Böl ve yönet" ve selam. Rusya'nın baskı yapacağı iki mesele var: pazar ve göçmenler. Başka hiçbir şey. İlişkiler düzelecek. Bu da iyi bir durumdur. Azerbaycan savaşlardan, gerginlikten yorulmuş. Artık barış inşası, Güney Kafkasya'da refah inşası sürecine geçmek lazım. Onu da bilmek lazım ki, kuzeyde ayı yaşıyor. Onunla normal ilişkiler sürdürüyorsun ki, tavuk civcivi yemesin. Azerbaycan bununla ilgili çok iş yapıyor. Gürcistan ve Ermenistan bizden kötü durumda. Azerbaycan'ın hiç olmazsa Şuşa Beyannamesi, Pakistan'la anlaşması ve İsrail'le ilişkileri var.
- İran'da Azerbaycan'a karşı ikili bir durum oluşmuş. Sizce bu nasıl sonuçlanacak? Bu sadece dış siyasetle de bağlantılı değil, iç konularda da ikili fikir var.
- Azerbaycan İran'dan da yol çekiyor. Demiryolu olmayacak. Bunun sebebi demiryolunun genişliğiyle ilgili farklılıklardır. Orada Avrupa standartlarıdır, biz Rusya imparatorluğunun standartlarıyla gittik. Bu problemin çözümü de var. İran'dan karayolu geçiyor. Azerbaycan jest yaptı. Zengezur yolu bana öyle geliyor ki, sınırın sıfır noktasından geçmeyecek. Buna ihtiyaç da yok. 1-2 kilometre uzaktan geçtiğinde İran'ın, Rusya'nın bütün soruları kapanır. Çünkü Rusya sınırda olduğunu söylüyor, sen de yoldaki değilsin. İran ile Azerbaycan arasında muhafazakar kanadı bir kenara bırakırsak, hiçbir problem olmamalıdır. Azerbaycan ile İran arasında ortak çıkarlar oldukça çoktur. Şovenizmi bir kenara bırakırlarsa, para kazanabilirler.
- İran'dan söz açılmışken son günler böyle yorumlar yapılıyor ki, aralığa kadar İsrail'le yeni bir savaş olacak ve daha kanlı olacak. Bu defaki savaşın Azerbaycan'a da etkisi olabilir mi?
- İran ile İsrail arasında herhangi bir savaş olsa da, bu klasik bir savaş değil. Kara kuvvetleri arasında çatışma yaşanmıyor. Hava saldırıları oluyor. Bununla da bir ülkeye galip gelmek olmaz, en fazla altyapıyı dağıtmak olur. İsrail'i vurursan, o da seni vuracak. Siyasi meseleler daha da öne çıkıyor. Şimdiki İsrail hükümeti savaşsız iktidarda kalamayacak. Herhangi bir yerde mutlaka gerginlik olmalı ki, iktidar uzasın. Bu yüzden kasımda, aralıkta gerginlik olabilir. Bu herhangi bir meselenin çözümüne yol açmayacak. Amerikalılar da, İsrail de bence çok büyük hata yaptılar. Düşünüyorlardı ki, rejime karşı isyan çıkacak. Onlar Doğu'yu ve Rusya'yı tanımıyor. Doğu toplumunda aksine devletine saldırı olmuşsa, onu daha sağlam korumaya çalışırsın. Sen ondan nefret de edebilirsin, ama sen devletini korumalısın.
- Gürcistan'a sık sık gidip geliyorsunuz. Orada da durumun yeniden karışacağı bekleniyor. Saakaşvili'ye karşı yeni bir ceza davası açılmış. Genel olarak Gürcistan'ı ne bekliyor?
- Avrupa'nın Gürcistan'la ilişkilerinin gerginleşmesinde yanlış siyaset yürüttüğünü düşünüyorum. Suç Gürcistan'ın değil. Onların talepleri Gürcistan'ın bağımsız devlet olmasına karşıdır. Bağımsız devletten böyle şeyler talep etmek mümkün değil. Bu problemin de kurumsal ve kişisel sebepleri var. Problemler ne zaman başladı? İvanişvili'nin İsviçre bankalarındaki 2 milyar avrosunu dondurdular. Dediler ki, bunu sen Rusya'dan kazanmışsın. Ne olmuş, bugüne kadar kim Rusya'da kazanmamış? Kendisi de İvanişvili 2004 yılından Rusya'dan çıkmış, aktiflerini çıkarmış. Kişisel problemler başladı. İlişkilerin keskinleşmesinde kişisel ilişkiler her zaman rol oynamış. Tarih de bunu yazmış. Hatta kişisel meseleler yüzünden savaşlar başlamış. Kurumsal problem o zaman oluştu ki, Avrupa Birliği ülkeleri Gürcistan'a çok böyle mantıksız talepler ileri sürmeye başladı. Örneğin "Yabancı Ajan Hakkında" Kanun Gürcistan Parlamentosu kabul etti. Bu, ABD'nin 1937 yılında kabul ettiği kanunun tercümesidir. Adını Rus kanunu koydular. O kanunun da özü şundan ibaret ki, yüzde 25 yurt dışından finanse edilen medya ve STK bunu devlete bildirmeli. Burada ne var ki?! Genel olarak, STK neden şeffaf olmakta ilgili olmamalıdır. Sen STK'sın, şeffaflık uğruna mücadele ediyorsun. Görünen o ki, bu halkı sokağa dökmek için bahane oldu. İkinci kanun da cinsel azınlıklarla ilgiliydi. Gürcistan haddinden fazla dindar bir ülkedir. Onlar Müslüman olsalardı, bütün terör örgütleri oradaydı. Kilise onların hayatında ciddi rol oynuyor. Yaşlıları anlıyorsun, ama gençler bile kilisenin yanından geçerken mutlaka haç çıkarmalı. Dindar ülkeye gelip, LGBT hakkında kanun kabul et diyorsun. Ama bu aptallıktır. Bunu Brüksel'de de, Prag'daki görüşmelerde de söylemişim ki, siz aptallık ediyorsunuz. Sen git Gürcistan'dan yargı erkinin, polisin daha iyi işlemesini, iş ortamıyla ilgili talepler ileri sür. Bu noktada açıkçası söz bulamıyorlar.
İş ortamı süperdir. İktidara yüzde 1 vergi var, bundan daha güzel ne olabilir? Mahkeme normaldır. Siyasi işleri demiyorum, kendiniz bilirsiniz. Ekonomik işlerde bakanlığı yenebilirsiniz. Böyle tanıdıklarım var. Vergi Hizmetini yenenler var. Vergi Hizmeti özür dileyip, parayı geri iade etmiş, hatta tazminat vermiş. Polis 1 manat rüşvet almıyor. Bunlara söz bulamayınca gidip başka meselelere takıldılar.
Avrupa Birliği ile Gürcistan arasında en büyük problem şudur ki, AB Gürcistan'dan isteklerinin karşılığında verebilecekleri bir şey yok. Rusya ile neden ticaret ediyorsun diyorlar. Gürcistan ile Rusya arasında ticaret hacmi yaklaşık 1,2 milyar dolara yakın. Bunun da büyük çoğunluğu alkollü, alkolsüz içeceklerdir. Avrupa Birliği Gürcistan şarabını alacak mı? Almıyor ama. İspanyollar, Fransızlar, İtalyanlar ellerinde kılıç duruyorlar ki, ne konuşuyorsun, burası benim pazarım. Gürcistan şarabı da ucuz değil. Avrupa'da 1 avroya şarap var. Bu da satamayacak, ne yapsın Rusya'ya satıyor. Aynı şey maden suları için de geçerlidir. Avrupa "Borjomi"yi kabul etmek için 3 yıl süre istedi ki, inceleyecek. 3 yıl sonra hoşlarına giderse, alacaklar. Ruslar dedi ki, vagonla ver alıyorum. Zaten sabah "paxmel"de en iyi içki "Borjomi"dir (gülüyor...). Mesele budur. Böyle şeyleri anlamıyorlar. İyi ben Avrupa Birliği'ne girmek istiyorum, malımı alacak mısın, hayır. Bana güvenlik şemsiyesi de vermiyorsun. Ruslar Tiflis'in 26 kilometresine kadar geldiler. Ne yaptılar? Bu yüzden ben "Gürcü Rüyası'nın" attığı adımları mantıklı ve tutarlı sayıyorum, başka yolu yok. Olsaydı, ben de eleştirirdim. Ermeniler de görüyor ki, böyle olmuyor. Bu yüzden Avrasya Birliği'nin üyesidirler, Şanghay İşbirliği Örgütü'ne de üye olmak istiyorlar. Hem de diyorlar ki, Avrupa Birliği'ne de katılacaklar. Onu da bazen yardımlar almak için söylüyorlar. Gürcülere yatırım da vermiyorlar. Meselenin kökünde mesele Çin'in Karadeniz'deki limanıdır. Yarın Gürcistan hükümeti o anlaşmayı feshetsin, Avrupa Birliği'nin dostu olacak. Bunu Avrupa Birliği'nin aptallığı olarak görüyorum, rekabet et, Çin'den neden korkuyorsun. Çin'den daha iyi şeyler teklif et. Ekim'de belediye seçimleri, yine "Gürcü Rüyası" kazanacak. Böyle bir durumda ne diyeceksin? Gürcistan'da son zamanlarda projelerin çoğu iptal oldu. Buna sebep de USAID'in kapanması, Soros Fondu ve başkaları kapandı veya miktarı azalttı. Profesyonel STK temsilcileri işsiz kaldı. Şimdi çıksınlar da sokağa, görüyorsunuz protestocuların sayısı ne kadar azaldı. 26 bin irili ufaklı STK faaliyet gösteriyor ve 50 bin kişi bu alanda çalışıyordu. Bunlar da profesyonel STK çalışanlarıydı. Kurumsal STK'ların sayısı 5000 idi. 50 bin çalışanı vardı, yarın düdük çalar çalmaz sokağa akın ediyorlardı. Yani fikir için savaşan adamlar değillerdi. Ben istenilen fikre, hatta soldan nefret etsem de sol fikre de saygıyla yaklaşıyorum. Bunu sen para için yapmamalısın. İnandığın için yapmalısın.
- REAL Partisi barış anlaşmasını nasıl görüyor? Ara sıra eski genel başkan İlgar Memmedov anlaşmayla ilgili eleştiriler dile getiriyor, siz nasıl yaklaşıyorsunuz?
- Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının hayal edemeyeceğimiz bir sonucu oldu. Bizim Ermenistan kamuoyunun temsilcileriyle defalarca Strasbourg'da, Avrupa Birliği'nde görüşmemiz oldu. En iyi senaryo Azerbaycan'ın yargı yetkisini Ermenistan kabul ediyor, Azerbaycan bayrağı orada asılıyor, onlar kendileri kendilerini yönetiyor. En iyimser insanlar, Eldar Namazov'un bile şimdiki sonuç hakkında düşüncesi yoktu. Aland adalarına gitmiştik. Orayı örnek olarak almak istiyorlardı, ama böyle olduğunda biz Hankendi'ye giremeyecektik. Bu anlamda Azerbaycan'ın elde ettiği sonuç fantastik bir başarıdır. 17 maddeden oluşan barış anlaşmasını parti olarak da, genel başkan olarak ben de kabul ediyoruz. İlgar Memmedov'un itirazı şudur ki, orada sebep yazılmalıydı, Ermenistan'ın ayrılıkçılık yaptıkları, işgalci oldukları belirtilmeliydi, bugün de ısrar ediyor.
Benim kişisel fikrime kalırsa, başka belgelerde bunun belirtilmesi var ve bunu daha da derinleştirmek mümkün. Barış anlaşmasında bu konuda madde olsa iyi olurdu, yoksa, ben bunu facia saymıyorum. Başka belgelerde bu zaten biliniyor.
Zengezur koridoruyla ilgili ise beklenti şuydu ki, Azerbaycan bugün yarın Zengezur'a girecek. Çekya Cumhurbaşkanı konferans sırasında doğrudan bize soru sordu ki, ne zaman alacaksınız? Bu bakış açısından Zengezur koridoru tuzağa düşebilirdi. Biz tuzağa düşmedik. Bunun da iki yolu vardı: kontrol ya Ruslarda, ya da ABD'de olmalıydı. Biri kötü, diğeri daha kötü. Çok kötü Ruslar, kötü ise Amerikalılardır. Olsun da ne problemi var. İlgar Memmedov daha 15 yıl önce uluslararası konferansta diyordu ki, Azerbaycan'ın en büyük başarısı o olurdu ki, Bakü'den çıkan otomobil hiçbir ülkenin topraklarından geçmeden doğrudan Ankara'ya ulaşsın. Diplomatik dille bunu söylemişti. Ama gerçeklik var, biz işgalci değiliz, haklı olduğumuz yerde haksız olamayız. Bu yüzden Zengezur koridoruyla ilgili en optimal yol ne idiyse, o bulundu. Bana öyle geliyor ki, Amerikalıların orada olması işe yarayacak. Yarın en azından Rusya'dan ve İran'dan gelen tehditleri amorti etmek için ABD herhangi bir adım atabilir.
Muhalefetin en büyük hatası...
- 1 yıla yakındır REAL Partisi Genel Başkanısınız, bu süre zarfında parti ne kadar mesafe katetmiş? Hangi yenilikler var?
- Bizim Siyasi Komite karar verme mekanizmasının üst noktasıdır. Genel Başkan bunun moderatörüdür. Siyasi Komiteyi toplar, müzakereler düzenler ve karar seçim yoluyla verilir. Yani Siyasi Komite'nin genel başkanı "yoğurt karadır" diyorsa, herkes kara demeye mecbur değil. İlgar'ın genel başkanlığı döneminde onlarca defa verdiği teklifler oylamadan geçmemiş. Şakaya vuruyorduk ki, her zaman teklifin oylamadan geçmedi. Bizim yönetim felsefemiz farklıdır. Siyasi Komite güç merkezidir. Genel Başkan bir seviye yukarıdadır, üyeleri toplar, müzakereler düzenler, teknik meseleleri halleder. "Siyasi partiler hakkında" kanunda değişiklikten sonra teknik meselelerin çözümü parti işinin yükünü artırmış. Yılda bir defa listeler yenilenmeli. Yeni bitmişti, yine hazırlanıyoruz. Teknik iş insanı yoruyor.
Partinin temel fonksiyonu ideolojik araştırmaların yapılması, mevzuat girişimleridir. Mevzuat serttir. Onun taleplerini çiğnememek için suyu da üfleye üfleye içiyorsun. Genel Başkan olarak bu işlerle meşgul olmak mecburiyetinde kalıyorsun. Bu yakınlarda FHN ile ofis arasında bir anlaşma imzalanmalı, 3 gün o anlaşma üzerinde çalıştık. Teknik işler siyasi işleri ikinci plana atıyor. Bu kötü. Aslında biz siyaset üretmeliyiz. Her gün teklifler olmalı. Bölgelerde görüşmelerin artması pozitif bir taraftır. Sumgayıt'ta görüşme olacak. Şeki'ye, Gabala'ya, güney bölgelerine ziyaretler bekleniyor. Karabağ'da örgütün bir şubesini kurma niyetimiz var. Bakalım, nerede imkan olacak. Biz seçim partisiyiz. Seçimde etkinlik şudur ki, şehirlerde zafer kazanalım. Bakü, Gence, Sumgayıt, Mingaçevir, Şeki bunlara önem veriyoruz. Çünkü seçmenlerin yüzde 80'i orada yaşıyor. Odak noktasını oraya koyarsan seçimlerde önde olacaksın. Bu yüzden ocak ayına kadar olan planlar içerisinde bu şehirlerde örgütlerin büyütülmesi var. 2026 yılından itibaren program belgeleri yenilenmeli. Burada anayasa, mevzuat değişiklikleriyle ilgili meseleler yenilenmeli. Bizim eski program belgemizde Karabağ'ın işgalden azat edilmesi meselesi vardı. Allah'a şükür ona ihtiyaç yok. Program belgeleri yazılırken halktan gelen talepler de dikkate alınır.
- REAL Partisi'nin önceki dönemi – yani hareket dönemiyle karşılaştırıldığında daha da güçlendiğini düşünüyor musunuz?
- Beklenti anlayışı değişmiş. REAL hareket olduğunda biraz daha farklıydı. Şemsiye hareketti - sağcı, solcu, liberal, hatta "liboş" da vardı. Ülkedeki toplumsal-siyasi durum da farklıydı. Müzakere için daha geniş imkan vardı. Müzakere konuları farklıydı. Şimdi siyasi partinin ağırlığı ve önemi de farklı. Parlamento partisi olmanın da sorumluluğu var. Bizi eleştirmek mümkün. Ben isterdim ki, sosyal ağlarda, medyada argümanlı eleştiriler olsun. Ama karşılaştırmalı olsun, diğerlerine sorsunlar ki, yılda kaç kanun tasarısı ileri sürmüşsünüz? Örneğin bu yıl 4 kanun tasarısı hazırlıyoruz. Parlamento partisiyiz, mevzuat girişimiyle çıkış yapmalıyız. Kabul edilip edilmemesi başka bir mesele. Ama bu tarihte kalır. Siyasi mühendislikle meşgulüz. Genel atmosfer çok değişmiş. Orada zaferin de, başka meselelerin de payı var. Sosyal-ekonomik meseleler gündemin temel meselesi olacak. Yavaş yavaş bunu hissediyoruz. 2027-28 yılları parlamento seçimleri sosyal-ekonomik meselelerin ağırlığıyla geçecek. Neden bizde GSYİH Ermenistan'dan ve Gürcistan'dan düşük olmalı? Neden büyüme sadece yüzde 0,9 olmuş? Cevap vermek için de söylem lazım. Eskiden biz eleştirdiğimizde Ermeni değirmenine su taşıyorlar diyorlardı. Şimdi şükür Allah'a Ermeni değirmeni de kendi değirmenimizdir. Bu meselede de hükümet rahat davranmalı. Biz bütün şeyleri doğru biliyoruz demiyoruz. Bizim söylediklerimizle sizin söylediklerinizi gelin karşılaştıralım.
- Eski REAL'cılardan Azer Kasımlı şu anda hapiste. Onunla ilgileniyor musunuz?
- Elbette. Allah onun kapısını açsın. REAL hakkında söylediklerine zaten özgürken cevap vermişim. Şimdi de buna cevap verme ihtiyacı duymuyorum. Ama Sevinc Osmankızı gibi insanlar var. 2 yıl önce, Azer özgürken verdiğim röportajı kesip yeniden yayınlamıştı. İnsan bu kadar alçak, aptal olamaz. Azer'in ailesine Erkin Kadirli milletvekili olarak sık sık telefon ediyor. Eşi Samire Hanım'la etkinliklerde defalarca görüşmüşüz. Problemi olup olmadığını her zaman sormuşuz. Erkin genel olarak, hem milletvekili, hem dost, hem de eski REAL'cı olarak Azer Kasımlı'nın ailesine telefon edip, ne yardım edebileceğini sormuş. Bununla ilgili problem yok. Böyle de olmalı.
- Azerbaycan'da gerçek muhalefet kimdir, size karşı muhalefet değil diyenlere yaklaşımınız nasıl?
- Muhalefet siz neye diyorsunuz? Muhalefete kurumsal bir yapı olarak mı, yoksa fenomen olarak, toplumun itirazı olarak mı bakıyorsanız, potansiyeli haddinden fazla çoktur. Özellikle de sosyal ekonomik meselelerle ilgili memnuniyetsiz seçmen çoktur. Sadece şu anda muhalefetin en büyük problemi zaten muhalefetin kendisidir. Muhalefetin birincisi olmaya çalıştılar. İktidar için çalışmadılar. Biz yeni kurulmuşuz, kayıttan geçmemizin 5 yılı tamam olacak. Ama bu yıllar içinde AXCP, Müsavat ve başka büyük partiler birinci olmak uğruna mücadele ettiler, birbirlerine söylemedikleri kalmadı, muhalefeti gözden düşürdüler. Sonraki süreçlerde de ana muhalefet anlayışının madalya ve cumhurbaşkanı fermanı gibi verilmesini istediler. İktidara gelmek istemediler. Çünkü seçimlere gitmediler. Onların gündemde kalmasında bizim saygıdeğer hükümetimizin çıkarı var. Onları istenilen durumda gündeme getirdiler. Yurt dışından da bakıyorlar, diyorlar, hükümet bunu eleştiriyorsa demek ki, bunlar esas muhalefettir. Bu hükümetin ciddi bir yanlışıdır.
Biz muhalefete devlet kurumu olarak baktığımızda bu alanın gelişimi mümkün olacak ve bu devletin kendisi için de iyi olacak. Örneğin Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi devlet protokolünde üçüncü veya dördüncü sıradadır. Böyle bakmak lazım. Muhalefete düşman gibi baktılar, birbirlerine kırdırdılar. Devletimizin geleceğini düşünüyorsak, muhaliflik anlayışının tercümanlara ihtiyacı var. Tercümanları olmazsa, kaosa dönüşebilir. Onların tercümanı da siyasi partilerdir. Toplumun derinliğinden gelen itirazları tercüme edip, müzakere etmek, ve selam. Siyasi partilerin iktidara gelmekle birlikte, diğer en büyük fonksiyonu bu olmalıdır.
Benim düşüncem hem de şundan ibaret ki, muhalefet partilerinin birlik modellerini hükümet iyi işledi, yoksa kendilerinin aptallığı mıdır, bilmiyorum, fetişe çevirdiler. Muhalefet birleşiyor. 11 birlik modeli, 6 hareket olmuş. Bunlar yanlıştı. Muhalefet neden bir olmalı. Muhalefet ideolojik ve hedef birliği kurmalı. Bizim muhalefetin en büyük hatalarından biri o olmuş ki, her zaman anti-model kurmuşlar. Anti birlikler işlemiyor, pro, bir şeyin uğruna olmalısın. İdeolojik birlikler yok. 10 yıllardır, muhalefet lideri çıkıp diyor, herkese "çocuk parası" verilmeli. Diyorsun iyi, sağ ol, sen solcusun. Yarın çıkıp diyor vergileri aşağı çekmelisin. Ey zalim oğlu, vergileri aşağı çektiğinde "çocuk parası" veremiyorsun. "Çocuk parası" veriyorsan, vergileri artırmalısın. Bunun başka yolu yok. Böyle popülizm, düşük siyasi retorik halkı siyasetten iğrendirdi. Bana öyle geliyor ki, toplumun, insanların içinde olan muhaliflik hissinin yeni tercümanlarına ihtiyaç oluşacak. REAL da buna iddialıdır.
- Sizi parlamentte temsil eden Erkin Kadirli çok az görünüyor, az sayıda kanala çıkıyor, sosyal medya kullanmıyor. Genel olarak ne iş yapıyor.
- Bunun sebebini kendisi daha iyi izah eder. Ama ben bildiğim kadarıyla medyadan incinmişlikleri ve küskünlükleri var. Erkin filozoftur. Hukukçuluk onun mesleğidir. Belki de, doğuştan filozoftur. Diyor ki, ben sana 1 ton akıllı söz söylemişim, sen örneğin yazıyorsun Erkin Kadirli konuşurken öksürdü. Onunla ilgili popüler haberlerden biri oydu ki, Erkin Kadirli'nin arabasını götürdüler. Fotoğrafını koymuşlardı. Bu ne haberdir?! Araba bozulmuş çekiciye koyup götürmüşler. Kimse tanıyor, çekip bütün ülkeye de yayılmış. Erkin'le 24 yıldır dostuz. Ben onunla konuştuğumda diyorum ki, incinmek olmaz, medya her zaman haklıdır. Onları bazen azarlıyorum. Diyorum siz daha çok çıkarsanız ben biraz dinlenirim, ben sizin de yerinize konuşmak mecburiyetinde kalıyorum.
- Erkin Kadirli parlamento faaliyetini sizinle mi kararlaştırıyor?
- Yüzde 99 fikirlerimiz aynı olur. Bazı temel meselelerde - hükümet ve bütçe raporları gibi temel meselelerde müzakere edilir. Ama tamamen rahat, özgürdür. Ve onun verdiği oyların yüzde 99'u içimize siner.
Rus dilini öğrenmeliyiz...
- Çocuklarınız devlet mi yoksa özel okullarda mı eğitim alıyor?
- 3 çocuğum var. Büyüğü artık üniversiteyi bitirmiş. Fransa'da iki Montpellier ve Grenoble üniversitelerini bitirmiş. Şimdi Polonya üniversitelerinden birinde yüksek lisans okuyor, ancak Fransa'da çalışıyor, orada yaşıyor. Küçük çocuklarımdan biri 11. sınıfa gidiyor. Her ikisi de devlet okulunda okuyorlar. Ortanca Azerbaycan bölümünde, küçük ise Rus bölümünde okuyor.
- Çocuğunuz Rus bölümünde eğitim alıyor. Son olarak, Azerbaycan'da Rus bölümünün de kapatılması hakkında teklifler var..
- Benim 3 çocuğumdan sadece sonuncusu Rus bölümünde okuyor. Benim yaklaşımım şudur ki, tehlikenin dilini bilmelisin. Almanca, Japonca, İngilizce, hangi dilde istiyorsan oku, ama bu ücretli olmalı. Rus sektörü de devlet eğitim siyasetinin bir parçası olarak olabilir. Şimdiki Rus sektörlerinin birdenbire kapatılmasına karşıyım. Çünkü 3, 4 ve 5. sınıfta okuyanlar var. Nasıl olabilir? Günün birinde öyle bir noktaya ulaşmalısın ki, yakın yıllarda 1. sınıfa kabulü durdurmalısın, ondan sonra 2'den 11'e kadar olanlar bitirir. Bundan sonra devlet kurumlarında Rus bölümü olmaz. Rus diline yaklaşımın haddinden fazla agresif olmasını anlayamıyorum. Türk Devletleri Teşkilatı'nın etkinliklerinde Rus dilinde nasıl konuşulduğunu görüyorsunuz. Ben Kazakistan'da da, Özbekistan'da da olduğumda onlara diyordum ki, aklınızda tutun en büyük Türk dillerinden biri Rus dilidir. Bunu biz neden devredelim ki?! Öğrenelim. Coğrafya kaderimizdir, nereye kaçacağız? Birinci Karabağ Savaşı'ndan sonra biz Ermeni dilini öğrenmiyorduk. Şimdi şimdi Ermeni dilini öğrenenler, uzmanlar oluşmuş. Komşularımızı öğrenmeliyiz. Dünyayı öğrenmeliyiz. Rus dili olmadan bu nasıl olacak? Örneğin Kazakistan'da Rus dili devlet dilidir ve uzun yıllar öyle kalacak. Olmazsa, Ukrayna'nın başına gelenler Kazakistan'ın başına gelebilir. Rus diline yaklaşımı değiştirip, öğrenmeliyiz, ama bütçe hesabına olmamalıdır. Devlet kurumlarında eğitim ancak Azerbaycan Türkçesinde olmalıdır. Özel okullar hangi dilde istiyorsa olsun.