Erektil disfonksiyon günümüzde erkeklerin en büyük sorunlarından birine dönüşmüştür. Bazı durumlarda gençlerin de bundan muzdarip olması ciddi endişe yaratmaktadır. Bu mesele, bazı durumlarda genç ailelerin dağılmasına da etki etmektedir.
Erektil disfonksiyon çoğu durumda cinsel aktivitenin tamamen kaybıyla seyretmez. Ancak erkeğin yaşam kalitesine, ruh haline çok ciddi etki eder. Diğer hastalıklardan farklı olarak erektil disfonksiyon daim erkeğe utanç, sıkıntı ve psikolojik sarsıntı getirir. Esasen orta yaş ve daha yaşlı erkeklerde ortaya çıkar, ancak daha erken yaşlarda da görülür. İstatistikler, 20 – 40 yaş arasındaki erkeklerin her 10 kişiden birinde ( %10 ), 40 – 70 yaş arasındaki erkeklerin ise her ikisinden birinin (%50 ) cinsel zayıflıktan muzdarip olduğunu göstermektedir.
Ancak bu istatistik tam gerçeği yansıtmamaktadır. Mesele şudur ki, bu problemi yaşayan erkeklerin çoğu doktora başvurmaktan çekinmektedir.
Bazı iddialara göre, hava faktörü de cinsel zayıflığa etki edebilir. Örneğin, soğuklar başladığında cinsel zayıflık vakaları artar.
Erektil disfonksiyonun temel nedenleri ve çözüm yolları gibi konular etrafında seksoterapist Təhmasib Cavadzadə ile görüştük.
O, Modern.az'a yaptığı açıklamada belirtmiştir ki, genç aileler içindeki cinsel zayıflığı yalnızca tek bir şeyle ilişkilendirmek doğru değildir:
“Birkaç nüansa dikkat çekmek isterim. Öncelikle insan kendini tanımalı, cinsel potansiyeline vakıf olmalıdır. Genç ailelerin bir kısmı tanışma, ebeveynlerin aracılığı temelinde kurulur. Bu zaman birbirlerini ne normal görür, ne de tanış olurlar. Evlendikten sonra bir evde yaşadıklarında, cinsel hayatlarının da birbirine uygun olmadığını anlarlar. Bir süre geçer, cinsel hayatları uygun olmadığından karakterlerinin de uygun olmadığını görür ve boşanırlar. Bu nedenle ülkemizde boşanmalar artmaktadır.
Tavsiye üzerine evlenmek mümkündür, ancak tarafların tanışmaması, birbirlerini görmemesi, vakit geçirmemesi sorunlar yaratır. Birbirleriyle vakit geçirdiklerinde mutlaka cinsel ilişki kurmaları şart değildir. Gençler vakit geçirdikçe birbirlerine olan bağlarını, uyumlarını hissederler. Burada ikinci bir nüans da belirtilmelidir. Bazen kişinin evlilikten önce sevgilisi olur ve aile kurduktan sonra da ondan ayrılamaz. Aile kuran genç hastalarım arasında bu durumları çok gözlemliyorum. O, sevgiliden ayrılamadığında, bu onun ailesine etki eder ve yuva dağılır. Aile hemen dağılmasa da, en geç 1-2 yıl içinde dağılabilir. Çünkü erkeğin başka sevdiği vardır. Üçüncü faktör ise insanların yaşının artması ve bununla bağlantılı zorunlu evlendirmelerle ilgilidir. Bu kişilerin bazıları ya genel olarak cinsel hayattan soğumuş biridir, ya da farklı insanlarla birlikte olduğu için tek bir kişiye alışamaz ve bundan sonra cinsel hayatı zayıflar.
Havaların aniden değişmesi, soğuması veya ısınması insanın seks hayatına nispi etki edebilir. Bazı insanlar bulutlu havadan, Güneşli olmayan havadan hoşlanmaz. Bu zaman o kişi ruh hali düşkünlüğü yaşayabilir. Her ruh hali düşkünlüğüne depresyon demek doğru değildir. Bazı insanlar Güneş olmadığında kendini iyi hissetmez. Böyle olduğunda, doğal olarak onun seks ihtiyacı da olmayacaktır. Havaların soğuması veya ısınması cinsel zayıflığa yol açmaz”.
T.Cavadzadə vurgulamıştır ki, cinsel zayıflığın temel sebebi psikolojik meselelerden kaynaklanmaktadır:
“Biz meseleye hormonlar temelinde yaklaşırsak, genel olarak dünyada erkeklerde testosteron hormonları hafifçe zayıflamıştır. Yani hava insanın hoşuna gitmiyorsa, bu onun hormonlarının da düştüğü anlamına gelmez. İnsanın iştahı olmayabilir ve bu nedenle yemek yemeyebilir. Ancak beden yemek talep eder, sadece insan iştahı olmadığından yemek yemez. Aynı zamanda beden de seks talep eder, ama insan kendisi bunu istemez. Cinsel aktivite için insanın fiziksel aktivitesi şarttır. Bir insanın fiziksel aktivitesi yoksa, hayatı pasif geçiyorsa, cinsel hayatı da pasif ve performansı zayıf olacaktır. Cinsel aktivite kardiyo spor türüne benzer bir şeydir. Yani insan ne kadar aktif olursa, cinsel hayatı da o kadar aktif olacaktır. İnsan ne kadar boş oturursa, hiçbir şey yapmazsa, açlığı da geç hissedecektir. İnsan ne kadar fiziksel harekette olursa, o kadar çabuk acıkacaktır.
Cinsel zayıflığın artması hem de erkeklerin beslenmesinden ve bazı şeyleri kendilerine yüklemesinden bağlıdır. Meselenin psikolojik yönleri vardır. Kişi zayıf olduğunu, cinsel potansiyelinin yeterince iyi olmadığını düşünür. Bu faktörler, insanın cinsel açıdan zayıf olmasa bile, kendini böyle zayıf hissetmesine neden olur. Fizyolojik açıdan cinsel zayıflık göstergeleri çok düşüktür. Yani testosteron düşse de, erkeklerde cinsel performansın zayıf olması gerektiği diye bir şey yoktur. Testosteron normal sınırlar içinde düşer. Örneğin, kandaki şeker normal sınırların üstünde ve altında olur. Aynı zamanda testosteron da normal sınırların 1-2 veya 3-4 derece altında olabilir. Ama bu, normalden çok aşağı düştüğü anlamına gelmez. Çoğu zaman cinsel zayıflık psikolojiktir. İnsan kendine yükler ki, ben zayıfım, beceriksizim, iyi değilim, tanışma yeteneğim yok, karşı tarafı memnun edemem. İnsan tanışma yeteneğinin olmadığını düşünürse, doğal olarak seks yeteneğinin de olmadığını düşünecektir”.