Azerbaycan Cumhuriyeti Başsavcılığı bir süre önce yurt dışında yaşayan blog yazarlarına soruşturmaya gelmeleri için başvuruda bulunmuştu. Mevzuata uygun olarak, soruşturmaya çağrılanlar arasında Elşad Məmmədov, Məhəmməd Mirzəli, Qabil Məmmədov, Tural Sadıqlı, Qurban Məmmədov ve diğerlerinin adları bulunmaktadır.
Bu kişilerden bazıları hakkında mahkeme gıyaben hüküm de çıkarmıştır.
Onlar ise henüz soruşturmaya gelmekten kaçınmışlardır.
İlginçtir ki, bu gibi durumlarda kanunen savcılık hangi adımları atabilir?
Konuyla ilgili Modern.az'a konuşan hukukçu, Anayasa Araştırmaları Vakfı Başkanı Əliməmməd Nuriyev belirtmiştir ki, bu konuda mevcut mevzuat oldukça açıktır:
“Ceza Muhakemesi Kanunu ve "Savcılık Hakkında" kanun, savcılığın çağrısını mahkeme ve soruşturma organlarının yasal talebi olarak kabul eder. Bu, çağrıya uymanın sadece bir vatandaşlık görevi değil, aynı zamanda hukuki bir yükümlülük olduğu anlamına gelir. Çağrıya gelmemek usul disiplini ihlali sayılır ve kanun bunun için ardışık hukuki mekanizmalar belirlemiştir.
Birinci aşama çok basittir. İlk aşamada çağrı tebliğ edilir; burada kimin ne zaman ve hangi amaçla soruşturma organına gelmesi gerektiği, gelmemenin hangi sonuçları doğuracağı açıkça belirtilir. Çağrı yazılı veya elektronik yolla tebliğ edilir. Kanun, kişinin mazeret bildirme hakkını da tanır. Hastalık, aile durumu, olağanüstü haller gibi konular mazeret olarak kabul edilir.
Mazeretsiz gelmemek ise bir sonraki aşamaya - zorla getirilmeye yol açar. Ceza Muhakemesi Kanunu'nda bu, ayrıca düzenlenir. Zorla getirme, hukuki açıdan çağrıya uymayan kişinin devletin usul iradesine tabi kılınması aracıdır. Basit bir dille söylemek gerekirse, bu, polis veya diğer yetkili organ tarafından kişinin zorunlu olarak soruşturmaya getirilmesidir. Kararı müstentiq ve savcı verir ve belge icra için gönderilir. Burada amaç cezalandırmak değil, adaletin normal akışını sağlamaktır. Zorla getirme sırasında kişinin hakları, elbette ki korunur. Fiziki zor sadece zorunlu hallerde uygulanabilir. Hangi hallerde fiziki zor uygulanabileceğinin listesini de mevzuat tam olarak belirlemiştir. Hamile kadınlara, 14 yaşına ulaşmamış kişilere ve sağlığı nedeniyle hareket edemeyenlere ise bu tedbirler uygulanamaz.
Kişi çağrılardan kaçınmaya devam eder, ikamet yerini gizler ve yurt dışında yaşamasını bahane ederse, bir sonraki mekanizma - arama ve yakalama kararı olur. Savcı bu gibi durumlarda ülke içinde arama ilan edebilir. Gerekli olduğu takdirde İNTERPOL aracılığıyla uluslararası aramaya da verilebilir. Söz konusu kişi 48 saat içinde soruşturma organına getirilir, bu süre zarfında kendisine hakları izah edilir ve müdafi ile temin edilir. Bu artık sürecin hukukla güvence altına alınmış sert aşaması olarak kabul edilir. Durum bazen öyle bir hal alır ki, ne kişi soruşturmanın çağrısına uyar ne de uluslararası arama sonuç verir. Böyle durumlarda soruşturma süreci durmasın diye, dava gıyabi olarak görülebilir. Gıyabi yargılama, yeterli delil toplandığında ve kişinin kasten usul katılımından kaçındığı teyit edildikten sonra gerçekleşir.
Görüyorsunuz ki, Azerbaycan Başsavcılığı bu kişiler hakkında hatta medya aracılığıyla da soruşturmaya gelmeleri için ilan verdi. Onlar ise bundan da imtina etmişlerdir. Gıyabi hükümden sonra söz konusu kişiler yakalandığında, hüküm uygulanır. O da savunma hakkından faydalanarak, davanın yeniden incelenmesini talep edebilir”.
Ə.Nuriyev vurgulamıştır ki, bu mekanizmalar hem devletin hukuki sürekliliğini hem de kişinin savunma imkanlarını dengede tutar:
“Çağrıya gelmemek doğrudan ceza sorumluluğu doğurmaz, ancak davranışın sürekliliği soruşturmanın işleyişine engel olarak değerlendirilir. Ceza Kanunu'nun 146. maddesi (mahkeme kararlarını icra etmemek) de uygulanabilir. Yukarıda saydığımız mekanizmaların hepsi tek bir amaca - adaletin kesintisizliğini sağlamaya yöneliktir. Devlet, hiçbir kişinin çağrıya uymaması, gizlenmesi ile adalet sisteminin işleyişini durdurmaz. Bu, hukukun üstünlüğünün sağlanmasının ve vatandaş sorumluluğunun bir göstergesidir. Yasal çağrıya gelmemek sadece usul ihlali değil, aynı zamanda kişinin kendi kültürüne, toplumsal güvene de bir darbedir. Sonuç olarak, savcılığın çağrısına mazeretsiz bir sebeple gelmeyen kişi ya zorla getirilir ya da aramaya verilir; uzun süre kasten soruşturmadan kaçınma olduğunda ise mahkeme gıyabi olarak hüküm verir. Bu, hukukun üstünlüğünün güvencesi olmakla birlikte, vatandaşın hukuki sorumluluğunun da bir göstergesidir”.