Son zamanlara kadar Türkiye'nin belirli radikal ve marjinal çevrelerinde Azerbaycan'ın Filistin meselesinde güya “sessiz” kalması, yahut da İsrail taraftarı olması iddiaları ortaya atılıyordu. Bunu hiçbir halde tesadüfi kabul etmek olmaz.
Uzun süredir Türkiye-Azerbaycan münasebetlerini sarsmak isteyen kuvvetler kendilerine yeni konu arıyorlardı.
Söz konusu çevreler Filistin meselesini fırsat bilip bunun üzerinden kardeşlik bağlarını zedelemeye çalıştılar.
Bu enformasyon operasyonunun arkasında radikal İslamcılar, solcu çevreler, Ermeni diasporası, keza Rusya yönelimli siyasi figürler duruyor. Ve bu enformasyonu yayanlar aslında Türkiye düşmanlarıdırlar.
Onlar muhtelif ülkelerde farklı adlar altında aynı amaca hizmet ediyorlar.
Türk dünyasının birliğini bozmak, Azerbaycan'la Türkiye'yi birbirine karşı koymak onların hedefleri arasındadır.
Amerika başkanının da iştirak ettiği son Mısır görüşmesinde Filistin meselesine son verildi. Böylelikle, bu fırsat elden çıktı.
Şimdi ise yeni, tamamen yeni bir "müzik aleti"nin sesi geliyor. İcracı Doğu Perinçek adlı millet hainidir. Bu aleti bu siyasetçi nasıl icra ediyorsa, ses müzik aletinden değil, siyasetçinin kendisinden çıkıyor. Böyle şahıslar Türkiye'nin yüz karasıdır. Keşke kardeş ülkede böyle reziller olmasaydı...
Vatan Partisi'nin genel başkanı olan Perinçek böyle bir bilgi yaymıştır ki, güya Azerbaycan hükümetine ve Cumhurbaşkanlığı İdaresi'ne mektup gönderip, 2025 yılının Kasım ayında Bakü'de yapılması planlanan “Avrupa Hahamları Konferansı”nın iptal edilmesini talep etmiştir.
Talep etmiş e… Adama soru sorsan ki, sen kimsin, kimin siparişiyle oynuyorsun… Kendini millet fedaisi gibi takdim ediyor.
Aslında bu retorik, daha doğrusu Perinçek şarkısı yeni değil.

Fotoğrafta: Perinçek PKK terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan'la birlikte
Bu adam yıllardır Rusya ile İran'ın bölgede kullandığı psikolojik propaganda modelinin sonraki ve eski, ifşa edilmiş örneğidir.
Müslüman dayanışması perdesi altında Türk devletlerinin batı yönelimli siyasetine karşı yönelmiş kampanyanın aktif tarafıdır.
Perinçek'i biraz daha yakından tanıyalım.
O, 1970'li yıllardan Türkiye'de radikal sol hareketin öncülerinden biri olarak tanınır. Dönemin sol hareketlerinin çoğunluğu gibi onun da Moskova ile kopmaz ideolojik ve maddi bağları mevcut olmuştur. Bu ilişkiler sadece ideolojik seviyede tezahür etmemiş, ameli faaliyetlerde kendini göstermiştir. Hatta SSCB dağılmış, ama Perinçek'in bakış açısı, Rus köpeği statüsü değişmemiştir. O, bu defa “anti-NATO”, “anti-Amerika”, “anti-Avrupa” sloganları altında Rusya ve İran siyasetine itilmiştir.
Görünen odur ki, Vatan Partisi Rusya'nın belirli çevreleri ile köprü fonksiyonunu yerine getiriyor. Rusya'nın ideolojik mesajlarını Türkiye toplumuna “milli mevki” adı ile iletiyor. Perinçek'in aile ilişkileri ve mali kaynakları da bu istikameti tasdikliyor.
Onun oğlunun Rusya'da yaşadığı, iş faaliyetleri ile meşgul olduğu hakkında defalarca muteber kaynaklarda bilgiler yayımlanmıştır. Bunu Türkiye toplumunda bilmeyen yoktur.
Aynı zamanda, Perinçek'in Rus siyaset bilimcileri ve medya temsilcileri ile sık temasta olduğu da malumdur. Yani ilişkiler ideolojik müstevide de açıkça görülüyor. O, muntazaman Rusya televizyon kanallarında konuşma yapıyor, Türkiye'nin “NATO'dan çıkmalı” olduğunu, “Türkiye Avrasya İttifakı'na katılmalıdır” fikirlerini tebliğ ediyor.

Fotoğrafta: Perinçek Rusya'nın "baş ideoloğu" Dugin'le birlikte
Bu bakışlar Moskova'nın menfaatlerine tamamen uygundur. Yani Perinçek Rusya ve İran'ın bölgedeki zurnasıdır. Şimdi bu Rus köpeğinin Azerbaycan'a doğru havlaması kendi kendine değil. Azerbaycan son yıllarda hem Türk dünyasının siyasi merkezine, hem de enerji güvenliği stratejisinin esas oyuncusuna dönüşmüştür.
Bakü-Tiflis-Ceyhan, TANAP, Zengezur koridoru gibi projeler Batı ve Türk devletlerini birleştiriyor. İtiraf etmeseler de bu, Rusya ve İran'ın jeopolitik yörüngesine darbe vuruyor.
Elbette ki, böyle bir şartta Azerbaycan'ın İsrail'le işbirliği ve Batı teknolojilerine entegrasyonu bu binayı oynatan güçlerin rahatsızlığına sebep oluyor.
O yüzden de bu işbirliği “Filistin meselesi” iflasa uğradıktan sonra Yahudi bahanesiyle hedefe alınıyor. Aslında Azerbaycan Filistin devletinin bağımsızlığını ve haklarını daima desteklemiştir.
Bu, BM kararlarına ve resmi beyanlara da dayanıyor. Ama gerçekliği tahrif edenler için faktların ehemmiyeti yoktur. Perinçek için fakt lazım değil, para-pul lazımdır.
Doğu Perinçek gibi figürlerin amacı tamamen açıktır. Onlar Türkiye ile Azerbaycan arasında suni fikir ayrılığı yaratmakta ısrarlıdırlar.
Bu hat hem siyasi, hem de toplumsal şuur seviyesinde hayata geçiriliyor. Türkiye'de bazı “muhalif” çevreler Azerbaycan'ı tenkit ettiğinde Rusya yanlısı medya derhal bu fikirleri güçlendiriyor ve yayıyor.
Doğu Perinçek'in konuşmaları Rusya medyasında geniş şekilde yayımlanıyor. Kremlin'e yakın analistler onu “Türkiye'de anti-NATO sesi” olarak adlandırıyorlar. Hatta Rusya'nın bazı kanalları onu “Türkiye ile Moskova arasında dostluk köprüsü” gibi takdim ediyor. Aslında ise bu, Türk birliğine karşı köprüdür.
Perinçek ve onun gibileri için “Türk dünyası” anlayışı Rusya'nın kontrolü altında bir Avrasya bloğuna dönüşmelidir. Bu ise ne Azerbaycan, ne Türkiye, ne de Orta Asya devletlerinin menfaatlerine uygundur. Türkiye'de bu nadana destek olanlar Türkiye'nin aleyhine iş gördüklerinin farkında olmalıdırlar.

O yüzden de, Doğu Perinçek'in yaydığı mektubu koordineli bir sabotajın terkip hissesi olarak değerlendirmek lazımdır. Çünkü hedef Azerbaycan-Türkiye münasebetlerinin stratejik temellerine darbe vurmaktır.
Bu sabotaj din perdesi altında milli birlik fikrini sarsıtmak, bölgesel nüfuz yarışında Bakü'nün uluslararası etkinliklere ev sahipliğini “menfi çerçeve” ile gözden düşürmek, dini toplantıyı siyasi çerçeveye çekip baskı altında tutmak amacını taşıyor.
Unutmayalım, bugün Perinçek Bakü'yü hedef alıyorsa, yarın Ankara'yı da aynı retorikle vuracaktır.
Çünkü bu siyasetin mahiyeti Türk birliğini dağıtmak, Türk devletlerini müstakil karar vermekten çekindirmektir.
Azerbaycan ve Türkiye bugün stratejik müttefiklik zirvesindedir. Perinçek gibi maşalar bu birliği sarsamaz. Çünkü bu birlik tarih ve gelecek üzerinde kurulmuştur. Sadece, kardeş Türkiye'de bu gibi nadanlara yer olmamalıdır.
Elnur ƏMİROV