Dünyanın farklı ülkelerine yayılmış milyonlarca Azerbaycanlı bugün hem yaşadıkları toplumlarda kendi yerlerini edinmekte, hem de Azerbaycan'ın adını yeni seviyelere taşımaktadırlar. Onların bilim, kültür, iş, yaratıcılık ve toplumsal girişimlerde gösterdikleri faaliyet bir yandan bireysel başarı hikayesi yaratırken, diğer yandan ülkemizin küresel alanda tanınmasına katkı sağlamaktadır.
Yurt dışında yaşayan soydaşlarımız, yaşadıkları ülkelere uyum sağlamanın yanı sıra, milli kimliklerini korumayı başararak dilimizi, kültürel adetlerimizi ve manevi değerlerimizi yaşatmaktadırlar.
Bu tür insanların hikayelerinin ülke kamuoyuna ulaştırılması, aynı zamanda toplumun diaspora ile bağını güçlendirmekte, milli gururu artırmakta ve Azerbaycan'ın uluslararası imajına canlı, inandırıcı bir içerik eklemektedir.
Modern.az sitesinin “Diasporanın Sesi” projesi de tam olarak bu misyonu taşımaktadır: dünyada Azerbaycan izini görünür kılan insanların başarı yolunu aydınlatmak ve onların sesini vatanda yaymak.
Projemiz bu kez Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nin yüksek lisans seviyesinde eğitim alan ve bu ülkede yaşayan Aqşin Məmmədov ile ilgili olacaktır.
- Aqşin Bey, neden özellikle Malezya'da yüksek lisans eğitimi almayı seçtiniz ve bu karar size ne kazandırdı?
- Doğrusunu söylemek gerekirse, Malezya'da yüksek lisans eğitimi alma kararını sadece akademik açıdan değil, aynı zamanda kişisel gelişim açısından da çok düşündüm. Benim için temel amaç, farklı bir İslam toplumunda tarih ve medeniyet alanında bilimsel deneyim kazanmaktı. Malezya hem bir Müslüman ülkesi hem de çok uluslu bir toplum; bu, benim için kültürlerin kesiştiği bir laboratuvar gibi oldu. Burada aldığım eğitim bana sadece teorik bilgi değil, aynı zamanda geniş bir bakış açısı kazandırdı. En büyük kazancım ise farklı kültürlerden insanlarla aynı ortamda okumak, onları yakından tanımak ve kendi milli kimliğimi daha derinden idrak etmek oldu.
- Malezya ve Azerbaycan'a baktığınızda günlük yaşam tarzında, insanların davranışlarında ve adet-geleneklerinde sizi en çok şaşırtan farklar nelerdir?
- En çok dikkatimi çeken farklardan biri insanların toplumsal davranışlarıdır. Malezya'da insanlar oldukça sakin, temkinli ve kurallara riayet eden bir toplumdur. Azerbaycan'da ise insanlar daha duygusal ve açıktırlar, iletişim daha samimi ve bir miktar daha içten hissedilir. Malezya'da örneğin, kamusal alanlarda yüksek sesle konuşmak veya tartışmak çok nadir bir durumdur. Ancak her iki halkın ortak yönü, misafirperverlik ve saygı anlayışının çok güçlü olmasıdır.

- Milli mutfak açısından iki ülke arasında hangi benzer ve farklı yönleri görüyorsunuz? Orada en çok hangi Azerbaycan yemeğini özleyerek hatırlıyorsunuz?
- Malezya mutfağı çok baharatlı ve rengarenktir, ancak bizim mutfağımızla karşılaştırıldığında daha çok pirinç ve deniz ürünleri ağırlıktadır. Bizim pilav, dolma, piti gibi yemekler orada yoktur. En çok özlediğim yemek ise benim için vazgeçilmez sayılan yaprak dolmasıdır. Her defasında yerel yemekleri tattığımda o tanıdık lezzeti arıyorum, ancak Azerbaycan yemeklerinin tadını hiçbir şeyle değiştirmek mümkün olmuyor.
- Peki Malezya'da sizi en çok çeken ve ilginç gelen şey nedir - kültür, doğa, insanların ilişkisi, yoksa eğitim sistemi?
- Benim için en çekici olan bu ülkenin doğası ve insanların davranış kültürüdür. Burada doğa sanki canlı bir tablo gibidir; her yeri yeşil, yağışlı ve temizdir. İnsanlar ise çok nazik ve yardımseverdirler. Ancak bir tarihçi olarak beni en çok çeken yön, Malezya'nın çok kültürlü yapısıdır. Malay, Çin ve Hint kültürlerinin bu kadar uyumlu bir şekilde bir arada yaşaması bana gerçekten ilginç geliyor. Bir yandan da, biz ve Malaylar arasında tarihi benzerlikler var. Nasıl ki Azerbaycan Sovyetler Birliği'nden ayrılarak bağımsız oldu ve milli gelenekler daha çok ön plana çıkmaya başladı. Aynı şekilde, Malay halkı da önceleri İngiliz sömürge sistemi aracılığıyla yönetiliyordu. Mesafe ne kadar bizi ayırsa da, dil, din, millet teorilerinin ortaya çıkmasında sömürge sistemi bizlere engel olmuştur.
- Sizin fikrinize göre, yaşam koşulları ve imkanlar açısından Azerbaycan ile Malezya'yı karşılaştırdığınızda, hangi ülke daha elverişli görünüyor ve neden?
- Her iki ülkenin de kendine özgü üstün yönleri var. Malezya'da yaşam koşulları özellikle eğitim ve kamu hizmetleri açısından çok sistemlidir. Ancak benim için “elverişlilik” sadece rahatlık demek değil, aynı zamanda manevi bağlılıktır. Azerbaycan'da aidiyet, aile ve milli değerler hissi daha güçlüdür. Bu nedenle, Malezya'da belirli imkanlar geniş olsa da, benim için Azerbaycan her zaman daha içten ve manevi açıdan elverişli bir ülke olarak kalacaktır.

- Aileniz ve yakınlarınız sizin başka bir ülkede yaşamanıza nasıl bakıyor? Onların bu kararınızla ilgili en çok endişe duydukları nokta neydi?
- Ailem benim kararıma hem gururla hem de bir miktar endişeyle yaklaştı. Onlar her zaman eğitime büyük önem vermişlerdir, ancak aynı zamanda uzakta olmam onları endişelendiriyordu. Zamanla gördüler ki, bu eğitim benim için sadece bir diploma değil, aynı zamanda hayati bir tecrübedir. Şimdi artık daha rahat bir şekilde destek oluyorlar ve bu, bana ek motivasyon veriyor.
- Azerbaycan ile ilgili en çok neyi özlüyorsunuz? Peki Malezya'da sizi günlük hayatta motive eden temel sebep nedir?
- En çok ailemin yanında olma hissine ve tanıdık ortama göre özlem duyuyorum. Ayrıca, Azerbaycan havasının, sokaklarının, dostlarla sohbetlerin öyle bir özelliği var ki, onu hiçbir yerde bulamazsın. Malezya'da ise beni motive eden temel faktör amacımdır, yani eğitimim ve gelecek planlarım. Burada her gün yeni bir şey öğreniyorum ve bu, bana gelişim hissi veriyor.
- Gelecek planlarınızla ilgilenmek isteriz: eğitimi bitirdikten sonra Azerbaycan'a dönmek mi, yoksa uluslararası bir kariyer kurmak mı fikriniz var?
- Planım eğitimi tamamladıktan sonra Azerbaycan'a dönmek ve bilimsel faaliyetlerimi orada sürdürmektir. Yurt dışında yaşamak bana çok tecrübe kazandırdı, ancak kendi ülkemin tarihini kendi ortamımda araştırmak ve öğretmek benim için daha değerlidir. Uzun vadeli amacım ise doktora seviyesini de bitirip akademik alanda çalışmaktır. Yani daha açık bir şekilde söylersem, Azerbaycan gençliğinin ve bilimsel ortamının gelişimi benim için kişisel çıkarlarımdan daha değerlidir. Modern dünyanın insanları daha rahat koşullara alıştırmaya çalıştığını düşünüyorum. Ancak bir yandan da değerler, insanın kişisel gelişimi ve tarih hafızalardan siliniyor. Bu nedenle, Azerbaycan gençliğinin bilim alanında dominant konumda olması ve makalelerde, kitaplarda, ayrıca çeşitli araştırma çalışmalarında bilim insanlarımızın adlarını sıkça görmek benim için hedeflerden biridir.

- İlahiyat eğitimi almanız ilginç. Neden özellikle bu uzmanlığı seçtiniz ve Malezya'da bu alandaki eğitim süreci nasıl düzenlenmiştir?
- Aslında çocukluğumda ilahiyatçı olmak istemiyordum, tarihçi olmak istiyordum. Tarih bana her zaman ilginç gelmiştir, ancak din de insan hayatını, kültürü ve tarihi anlamakta çok önemli bir alandır. Bu yüzden ilahiyat bilimini öğrenmenin tarihe daha derin bir bakış açısı kazandıracağını düşündüm. Bu nedenle, Azerbaycan İlahiyat Enstitüsü'nün Din Bilimleri bölümünde lisans eğitimi aldım. 2024 yılında ise lisans eğitimimi tamamladım ve yüksek lisans eğitimi için, uzmanlığıma uygun en ideal üniversite olan Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'ni seçtim. Malezya'da bu alan çok sistemli ve akademik bir şekilde öğretilmektedir. Burada öğrencilere sadece dini bilgi değil, aynı zamanda eleştirel düşünce, karşılaştırmalı din araştırması gibi yaklaşımlar da öğretilir. Bu, benim için çok faydalı bir deneyim oldu.
- Burada aldığınız dini bilgiler ve yaklaşım tarzı ile Azerbaycan'daki dini eğitim arasında hangi farkları gözlemliyorsunuz?
- Temel fark metodolojidedir. Azerbaycan'da dini eğitim daha geleneksel bir yaklaşıma dayanırken, Malezya'da ise akademik ve analitik yönelim daha güçlüdür. Burada dini bilimlere sosyal bilimlerle birlikte bakılır, yani tarih, felsefe, antropoloji ile ilişkilendirilir. Bu yaklaşım benim dünya görüşümü çok genişletti. Artık dini konulara sadece inanç tarafından değil, aynı zamanda bilimsel taraftan da bakabiliyorum. Örneğin, akademik alanda Azerbaycan'da yazılı çalışmaların savunma sürecinde temel yük, gerçeklerin ve bilgilerin ne kadar derin olduğundadır. Burada ise araştırma çalışmasında hangi yöntemlerin kullanıldığı savunma sürecinde ana yeri tutar. Şunu da belirtmeliyim ki, benim ve benim gibi burada eğitim alan Azerbaycanlı öğrencilerin temel üstünlüğü, bilgi ve gerçekleri daha iyi bilmemiz ve açıklayabilmemizdir. Bu da elbette, bizim eğitim metodumuzun kazandırdığı temel niteliklerden biridir.

- Diasporla İş Üzere Devlet Komitesi'nin yurt dışındaki Azerbaycanlı gençlerle faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bence Komite, yurt dışında yaşayan gençlerle çok faydalı ve verimli işler yapıyor. Onların amacı sadece bizi bir araya toplamak değil, aynı zamanda milli kimliğimizi korumaya destek olmaktır. Düzenlenen programlar, görüşmeler ve projeler gençlerin hem birbirleriyle iletişim kurmasına, hem de Azerbaycan'ı yurt dışında doğru temsil etmesine olanak sağlıyor. Hatta geçen yıl komite temsilcilerinin Malezya'ya ziyareti de gerçekleşti. Bizim için Azerbaycan'ın tanınmış hanendelerinden oluşan çok güzel bir konser programı da düzenlediler. Ben bu faaliyetleri yüksek takdir ediyorum.
- Komite'nin düzenlediği VI. Yaz Kampı'na katılım izlenimleriniz nasıldı? Bu program size ne kazandırdı?
- Yaz kampı benim için çok değerli bir deneyimdi. Farklı ülkelerde eğitim alan Azerbaycanlı gençlerle tanıştım, fikirlerimizi paylaştık. Kampta en sevdiğim ayrıntı ise yurt dışından sadece Azerbaycanlıların değil, farklı milletlerden öğrencilerin de katılımının sağlanmasıydı. Orada sadece eğlenceli anlar değil, aynı zamanda milli düşünceyi güçlendiren tartışmalar da oldu. Nerede yaşarsak yaşayalım, hepimizin aynı kökten geldiğini hissettim. Bu kamp bana hem motivasyon hem de moral verdi. Azerbaycan'da iken görmek istediğim, ancak gidemediğim tarihi topraklarımızı gezmek bana çok büyük gurur ve şeref dolu anlar yaşattı. Ayrıca, Hankendi şehrinde Azerbaycan'ın çok büyük bilim, müzik, spor ve sanat insanlarıyla tanışma fırsatım oldu. Azerbaycan'ın değerli bilim insanlarından Profesör Solmaz Hanım Rüstemova ile tanışmak bana büyük bir sevinç hissi yaşattı.
- İşgalden azat edilmiş Karabağ'a ilk ziyaretiniz sırasında sizde hangi duygular oluştu? O ziyaretten aklınızda kalan en etkileyici anlar nelerdir?
- O ziyareti hiçbir zaman unutamam. Karabağ'a gittiğimde sanki tarihle canlı temas halindeydim. Her bir dağ, her bir taş o dönemin izlerini taşıyordu. Orada Azerbaycan bayrağını görmek, şehitlerin hatırasını anmak insanın kalbinde hem gurur hem de keder yaratır. Üzerinde gezdiğimiz topraklarda bir tarih ve binlerce kahraman yatıyordu. Bu mağrur tarihi günleri gördüğüm için belki de tarihin en iyi gençliğini yaşadığımı iddia etsem, kimse bana itiraz etmez. Karabağ'da artık bizim bir üniversitemiz de var. Çok yüksek koşullarla donatılmış ve modern sistemi bünyesinde barındıran bir bilim yuvası olduğunu belirtebilirim. Ancak en önemlisi, Karabağ'ın yeniden imar sürecinin çok yüksek kalitede olduğunu gördüm. Hankendi şehrinde panellerden oluşan çeşitli konularda konferanslarımız oldu. Toplumsal, bilimsel, felsefi nitelikteki konularda yapılan konuşmalar, Azerbaycan'ın dünya ülkelerinden hiç de geri kalmadığını, aksine daha da önde olduğunu bana hatırlattı. Benim en sevdiğim panel ise dünyaca ünlü fotoğrafçı Reza Degati'nin konuşması ve I. ve II. Karabağ savaşlarında çektiği fotoğraflardan oluşan video formatlı fotoğraf sergisi oldu. Samimi söylemek gerekirse, gözyaşlarıma hakim olamadım. Bir de esas duygulandığım kısım, “Karabağ”ın futbol maçını Hankendi Kongre Merkezi'nde ekran karşısında birlikte izlememiz oldu. Bütün bunlar birliğin, vakarın ve sarsılmaz duruşun simvoludur. Bütün bunlara göre Diasporla İş Üzere Devlet Komitesi'nin yönetici kadrosuna ve durmadan çalışan, bize özen gösteren çalışanlarına derin minnettarlığımı bildiriyorum.


