Azerbaycan'da devlet bütçesiyle ilgili yaklaşımın değişmesine ihtiyaç duyulmuştur. Şöyle ki, birçok uzman sipariş esaslı bütçe modelinden sonuç esaslı bütçe modeline geçiş yapmayı teklif etmektedir.
Meseleyi teknik terimlerden uzaklaştırıp sade bir dille ifade edecek olursak, devletin parayı nasıl harcadığına dair yaklaşımın köklü bir şekilde yenilenmesi artık kaçınılmaz kabul edilmektedir. Sipariş esaslı bütçe modelinde temel prensip şudur ki, devlet kurumları her yıl bütçeden ne kadar kaynağa ihtiyacı olduğunu bildirir, hükümet de bu siparişler esasında finansman tahsis eder. Bakanlıklar ve diğer devlet kurumları Maliye Bakanlığı'na bütçe talebi sunar, bu talepler ise esasen önceki yılların harcamalarına, maaşlara, idari ve cari ihtiyaçlara dayanır. Başka bir deyişle, Bakanlık veya diğer devlet organı, gelecek yıl kurumun idamesi, yapacağı işler ve diğer harcamalar için şu kadar kaynağa ihtiyaç olduğunu bildirir. Maliye Bakanlığı ise talebi inceler, düzeltmeye ihtiyaç varsa yapar ve talebi bütçe taslağına dahil eder.
Bu sistemde dikkat daha çok harcama sürecine odaklanmıştır. Para tahsis edilir, faaliyetler gerçekleştirilir, ancak bu kaynağın toplum için hangi gerçek sonucu yarattığı, hangi sorunları çözdüğü ciddi bir şekilde değerlendirilmez. Çoğu durumda kurumlar, önceki yıl aldıkları miktara yakın kaynağı bir sonraki yıl da elde eder. Sipariş esaslı bütçe modeli devlet harcamalarının sürdürülebilirliğini sağlasa da, verimlilik ve sonuç meseleleri arka planda kalır. Başarılı ve başarısız programlar arasındaki fark belli olmaz, bütçe kaynaklarının gerçek etkisi tam olarak ölçülmez. Hangi Bakanlığın başarılı çalıştığı, hangisinin başarısız olduğu bilinmez.
İşte bu nedenle, şu anda sipariş esaslı bütçeden sonuç esaslı bütçeye geçiş gündemdedir. Amaç artık sadece para tahsis etmek değil, tahsis edilen kaynağın toplum için hangi gerçek değişiklikleri yarattığını ön plana çıkarmaktır. Bu modelde temel soru “kaç manat harcandı?” değil, “bu kaynak sayesinde ne değişti?” olmaktadır.
Devlet kurumları bütçeden para talep ederken artık somut sonuçlar vaat etmelidir. Örneğin, sağlık alanında amaç sadece hastanelere kaynak ayırmak değil, halkın sağlık göstergelerinin iyileşmesi, hizmetin erişilebilirliğinin artması gibi ölçülebilir sonuçlardır. Eğitim alanında ise temel hedef okulların idamesi değil, öğrencilerin bilgi seviyesinin yükselmesidir. Bu yaklaşım, devlet harcamalarına daha verimli bir bakışı teşvik eder. Bütçe kaynağı artık sadece harcanmaz, aynı zamanda sonuç yaratmalıdır. Eğer tahsis edilen paralar beklenen etkiyi vermiyorsa, bu programların finansmanı gelecekte azaltılabilir veya tamamen durdurulabilir. Böylece, bütçe gerçek sorunların çözümüne yönelik bir araca dönüşür.
Modern.az'ın bilgisine göre, bu modelin birkaç küçük kurumda test edilmesine başlanmış olup, yakında diğer kurumlarda, özellikle merkezi yürütme organlarında (Bakanlık, devlet komiteleri, ajanslar ve benzeri) da uygulanacaktır.
Bu karar aynı zamanda şeffaflığın ve hesap verebilirliğin artmasına yönelik olarak hesaplanmıştır. Toplum ve medya, bütçe paralarının nereye harcandığını değil, bu harcamaların ne sağladığını görme imkanı elde etmelidir. Devlet kurumları ise faaliyetlerinin sonuçlarına göre sorumlu olacaklardır. Vaat ettiği sonuçları elde edemeyen kurumların finansmanı azaltılabilir veya diğer şekillerde harcamaları düşürülebilir.
Aynı zamanda, uzmanlar bu modelin başarısının nasıl uygulanacağına bağlı olduğunu belirtmektedir. Sonuçları doğru ölçmek, gerçek göstergeler belirlemek ve formal raporlamadan kaçınmak temel şartlardır. Aksi takdirde, sonuç esaslı bütçe kağıt üzerinde kalarak önceki sistemden ciddi şekilde farklılaşmayabilir.
Dünyanın birçok ülkesi yıllardır sipariş esaslı bütçeden sonuç esaslı bütçeye geçiş yapmış ve bunu devlet yönetiminin temel araçlarından birine dönüştürmüştür. Bu deneyim özellikle gelişmiş ve kurumsal yönetimi güçlü olan ülkelerde yaygınlaşmıştır. ABD bu alanda en bilinen örneklerden biridir. Federal bütçe hazırlanırken devlet programları için somut hedefler ve göstergeler belirlenir. Örneğin, eğitim veya sağlık programına ayrılan kaynak, o alanda elde edilen gerçek sonuçlarla değerlendirilir. Büyük Britanya'da devlet harcamaları “value for money”, yani “harcanan paranın karşılığı” ilkesiyle değerlendirilir. Bakanlıklar bütçe kaynağı alırken sadece faaliyet planı değil, bu faaliyetlerin topluma hangi faydayı sağlayacağını kanıtlamalıdır.
Milli Denetim Ofisi ise tahsis edilen kaynakların sonucunu bağımsız bir şekilde denetler. İsveç, Norveç ve Finlandiya, sonuç esaslı bütçeyi en başarılı uygulayan ülkeler arasında sayılır. Bu ülkelerde bütçe programları sosyal refah, eğitim kalitesi, çevre koruma gibi somut göstergelerle ölçülür. Devlet kurumları için temel mesele harcama yapmak değil, toplumun yaşam kalitesini iyileştirmektir.
Türkiye de son yıllarda sonuç esaslı bütçeye geçişi aşamalı bir şekilde gerçekleştirmektedir. Stratejik planlama ve performans göstergeleri bütçe sürecinin temel bir parçası haline gelmiştir. Devlet kurumları artık harcamalarını hedeflerle ilişkilendirmeye mecburdur. Bu uluslararası deneyim göstermektedir ki, sonuç esaslı bütçe bir yönetim kültürüdür. Başarının temel şartı ise gerçek, ölçülebilir göstergeler, güçlü istatistik ve kamu denetimidir. İşte bu faktörler mevcut olduğunda bütçe kaynakları kağıt üzerinde değil, gerçek hayatta sonuç yaratır.
Genel olarak, bu geçiş devletin “para ayırdık” yaklaşımından “sorunu çözdük” yaklaşımına doğru attığı bir adım olarak değerlendirilmektedir. Amaç, bütçeyi sadece rakamlar topluluğu değil, toplumun günlük sorunlarına gerçek etki gösteren bir mekanizmaya dönüştürmektir.
Elnur Əmirov