Bu sözlerin muhatabı, herkesin tanıdığı, sanatına ve kişiliğine saygı duyduğu dünya şöhretli şarkıcı, dahi sanatçı SSCB halk sanatçısı Zeynep Hanlarova'dır.
Azerbaycan tarihinde adlarını altın harflerle yazdıran birkaç kadın vardır ki, onlardan biri de Zeynep Hanlarova'dır. Bu kadını karakterize eden üç ölçüt var: sanat, kişilik, mertlik. Evet, bu böyledir. O, sanatta nasıl zirvedeyse, kişilik olarak da yüksekliktedir. Çekinmeden daima hak sözünü söyleyen, adaletsizlikle barışmayan, sözü yerli yerinde söyleyen mert bir Azerbaycanlı kadınıdır.
Sınırları demir dikenli tellerle çevrili eski SSCB döneminde, geçen yüzyılın 60'lı yıllarından başlayarak bağımsızlık kazandığımız güne kadar Zeynep Hanlarova, icra ettiği şarkılarında Azerbaycan adını dünyaya tanıttı. Muğam üzerine okuduğu gazelleri ve şiirleriyle Azerbaycan halkının kahramanlığını, gayretini, mertliğini, ülkemizin büyüleyici doğasını ustalıkla milyonlara ulaştırdı. Konserine yabancı ülkelerde yaşayan Azerbaycanlıları da çekmekle, onların evini ziyaret etmekle, aslında onlara hem Azerbaycan gerçeklerini, hem onların bağımsızlık, hür yaşama arzularını ulaştırıyor, hem de bir nevi diaspora lideri rolünü oynuyordu.
Asaf Zeynallı adına müzik teknik okulunda, büyük usta sanatçı Seyid Şuşinski'nin okulunda müzik icracılığı sanatının, muğamımızın sırlarına vakıf olarak, kendi hoş, eşsiz, tatlı, yumuşak, yeri geldiğinde tiz sesiyle o, sahnede, ekranda zirveler fethetti, harikalar yarattı. Haklı olarak SSCB Halk Ressamı Mikayıl Abdullayev Zeynep Hanım hakkında konuşurken şöyle diyordu: “Zeynep Hanlarova Azerbaycan müzik kültürü tarihinde bir aşamadır”.
Zeynep Hanlarova Azerbaycan sahnesine yenilik getirdi. İcra ederken neşelilik, ritmiklik, canlandırma, oynaklık onu diğer çağdaşlarından farklı kıldı. O, sahnede hiç kimseyi taklit etmedi, tekrarlamadı, hiç kimseye benzemedi. Kendi ebedi yolunu çizdi ki, uzun on yıllar boyunca, hatta bugünün kendisinde bile nice şarkıcı ve hanende nesline örnek oldu, okul oldu. O, kendi Leyla'sı, Aslı'sı ile ölümsüzlük icrasını kazandı.
Geçen yüzyılda Bakü şehrinde meydana gelen 20 Ocak faciasında mertlik örneği gösteren Zeynep Hanım, halkının o ağır gününde onun yanında oldu. Şehitler ağıtıyla Sovyet hükümetine isyan etti, Özgürlük Meydanı'nda bu katliamı gerçekleştiren Mihail Gorbaçov'a “ölüm” -diye meydan okudu. Bu o zamandı ki, Zeynep Hanlarova'ya Sosyalist Emek Kahramanı fahri adı verilmesi hakkında ferman imzalanması için M. Gorbaçov'un masasında idi. Buna rağmen, Zeynep Hanım kendi halkını seçti.
20 Ocak faciasıyla ilgili 1990 yılı Ocak ayının 22'sinde Azerbaycan SSC Yüksek Sovyeti'nin düzenlenen olağanüstü oturumunda birçok erkek milletvekilinin korkudan oturuma katılmadığı halde Zeynep Hanlarova, diğer fedakar milletvekilleriyle birlikte oturumda konuşma yaparak, kendi itiraz sesini yükseltti, kabul edilen etkili, tarihi karara oy verdi. O oturumun videoya alınıp, gelecek nesle ulaştırılmasında işte Zeynep Hanım'ın sayesinde mümkün olmuştur. Şöyle ki, o tarihi oturum Zeynep Hanım'ın çok zorlukla Yüksek Sovyet'e getirdiği kişisel video kamerasının sayesinde videoya alınmıştır.
O, 89 yıllık hayatının çoğunu Azerbaycan halkının refahı uğruna, kültürünün gelişimi uğruna adayan, sayısız nişan, madalyaya layık görüldü. 30 yıldan fazla parlamentoda milletvekili olarak verimli faaliyet gösterdi. Doğu'nun yıldızı unvanını kazanan Zeynep Hanlarova'nın tek en yüce unvanı “Azerbaycan halkının Zeynep'i” fahri adıdır. Çünkü, halk onu seviyor, daima saygı ve hürmetini gösteriyor.
Zeynep Hanım ne kadar büyük unvanlar, ödüller sahibi olsa da, o, hiçbir zaman sadeliğini, samimiyetini yitirmedi. O, yapmacık, sahte, pedant olmadı. Sözün gerçek anlamıyla halkının Zeynep'i oldu. O, daima doğup büyüdüğü Bakü'nün meşhur Dağlı mahallesine gurur duydu. Hem de o, bugün kendi egemenliğini Azerbaycan'ın tüm topraklarında restore eden bütün Azerbaycan'la gurur duyuyor. Bu saadeti, bu galibiyeti bize bahşeden Ali Başkomutan, Cumhuriyet Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev'e, şehitlerimize, gazilerimize, mert ve cesur, kahraman evlatlarımıza daima kendi minnettarlığını, ayrıca bir sanatçı, bir anne alkışını bildiriyor...
Zaman zaman Zeynep Hanım'ın sanatı, sesi, kazandığı başarılar, ondaki gayret ve benzeri şeyler Azerbaycan'ın söz ustalarının, kalem sahiplerinin eserlerinde, yazılarında yankı bulmuştur. Nitekim ben de onun hakkında yazılar yazdım. Ancak, bugün özellikle söz sarraflarımızın Zeynep Hanlarova'ya ithaf ettiği sanat örneklerinden bazı parçaları değerli okuyucularıma sunmak istiyorum. Zeynep Hanlarova'nın repertuvarında daima halk şairi, Sosyalist Emek Kahramanı Süleyman Rüstem'in şiirlerine yazılmış şarkılarına ve muğam üzerine okuduğu gazellere rastlarız. Kendi sırasıyla S. Rüstem daima Zeynep Hanım'ın sanatına yüksek değer verirdi. Yurdunun, milletinin iyi gününü görmeyeni daima kaleminin gücüyle eleştiri ateşine tutan S. Rüstem yıllardır, Zeynep Hanım'ın yüreklere merhem getiren sesi, hayranlarına sevinç dağıttığı yürek sözü, hoş nefesiyle gönül rübabının telini vecd'e getiren, doğma vatanını uzak uzak ellerde tanıtan dünya şöhretli şarkıcıyı kendi şiirinde şöyle tasvir eder:
Güneşe kadardır aşkın, vakarın,
Şiirdir, nağmedir servetin, varın,
Sönmez od nefesin yad şarkıların
Havaya savurur külünü, Zeynep!
Coştukça cıvıltın dalgalar gibi,
Gülüyor dudakların ilk bahar gibi,
Halkınla geçirdin sanatkar gibi
Gününü, ayını, yılını Zeynep.
Sen ey her milletin aziz konuğu,
Solmaz ilhamımın şarkılar bağı
Büyük muhabbetle kardeşçe,
Öpüyorum güvercin elini Zeynep!
El anası olarak tanınan, “yüreğimde bir hasretin gamı var” – diyen, her zaman hayatsever kalem ustamız halk şairi Mirvarid Dilbazi de Zeynep Hanım'ın sesinin, sanatının hayranı, tutkunuydu. O, hüzünlü hüzünlü okudukça yüreklere ateş salan, nağmeleriyle izleyicileri büyüleyen, eşsiz sesiyle nağmelere, şiirlere dönüşerek gönüllerde meşale gibi yanan, parlayan Zeynep Hanım'ı şöyle tasvir eder:
Bir bülbülsün gül bağında,
Söz gül açar dudağında.
Bin milletin toprağında
Kendisi nağme olan Zeynep!
Bazen ateşli, bazen serin,
Okurken tatlı tatlı.
Efsunuyla nağmelerin
Canımızı alan Zeynep!
Sana oyun da yakışır,
Oyna, boyun da yakışır,
Şöhretin sınırları aşar,
Yüreklere ekilen, Zeynep!
Zeynep Hanlarova daima repertuvarında güzel kalpli ruh şairimiz Elekber Ziyatay'ın şiirlerine yazılmış şarkılara, gazellere de geniş yer ayırmıştır. Onların arasında “Olmalıydın, olmadın”, “Sensin sen”, “Kalbim gel diyor”, “Azerbaycanım benim”, “Seninleyim”, “Dilim dilim ol, dilim” şarkıları çok popülerlik kazanmıştır. Şarkıcı ile şair arasında çok sağlam dostluk ve sanat ilişkileri olmuştur. “Sevgi – ülfettir şiarım, ben Azerbaycanlıyım” - diyen E. Ziyatay Zeynep Hanım'ı hem de bahruz hayalli bir ressama benzetiyordu. Şair Zeynep Hanım'ı ilimizin saf muhabbeti, yurdumuzun neşeli tabiatı, yüz sihirli nağme, Göygöl'den akan ak su, baharın kendi kızı ve kendi sesi gibi büyük şevkle tasvir eder, onu sanat tacı adlandırırdı:
Nağme onun için bir kainattır,
Nağme onun için koldur kanattır;
Nağme onun için asıl hayattır.
Nağmesiz hiç böyle coşar mı Zeynep,
Nağmesiz dünyada yaşar mı Zeynep?!
Mehseti kudreti var nağmesinde,
Natevan hasreti var nağmesinde,
Hacer'in gayreti var nağmesinde...
Doğma halktan alıp gücünü Zeynep,
Taşıyor kendi sanat tacını Zeynep!
Çocukluktan Zeynep Hanım'ın şarkılarıyla büyüyen, bu ölümsüz sanatçının eşsiz sesine vurulan, onu kendi gelecek sanat yoluna, şarkıcılığa sevk eden tanınmış şarkıcı, emekdar sanatçı Adile Nezerli-Eflaki ilk sanat öğretmeninin işte Zeynep Hanım olduğunu daima dile getirir. Onun ebeveynleri Zeynep Hanım'la bir mahallede yaşamıştır. Ona olan sevgisi de işte oradan kaynaklanmıştır. Adile Hanım repertuvarına daima Zeynep Hanlarova'nın okuduğu şarkıları dahil etmiş, Zeynep Hanım'ı sahne ummanında bir ateşe benzeten Adile Hanım kalpler ilahı olan dahi sanatçımıza ithaf ettiği “Benim Zeynep'im” adlı şiirinde kendisi, sözü güzel olan, yüceden yüce, vatanımızın mert kızı Zeynep Hanım'ı şöyle vasfeder:
Toprağa bağlıdır nefesi canı,
Dünyaya tanıttı Azerbaycan'ı.
Eşsiz icrası “Çargah”ının
Mührünü vurmuştur, benim Zeynep'im.
Ulaşılmaz zirvesin müziğimize,
Büyük okul oldun her birimize.
“Milletvekili” gibi meclisimize,
Doğru yol gösteren benim Zeynep'im.
Sesi gür şelale, sözleri “elmas”,
“Ana” varlığına kayıtsız kalmaz.
Halkına hizmeti, bu da inkar edilemez
Zineti kendinden, benim Zeynep'im.
Evet, iki asrın, iki bin yılın mucizesi sayılan, kendi eşsiz, muhteşem, zevk okşayan, izleyicilerini müzik dünyasının sihrine götüren, sesiyle yürekleri titretip coşturan Zeynep Hanlarova hakkında çok şey söylenmiş, çok şey yazılmış ve bu devam edecektir. Onun hakkında cilt cilt kitaplar çıkacak, filmler çekilecek, makaleler yazılacak, tez çalışmaları savunulacaktır. Zeynep Hanlarova'nın yaratıcılığı bir ummandır ki, bugün bu kısa yazımda onun yalnızca birkaç damlası hakkında söz açtım.
Mutluluğun, bahtiyarlığın bir sembolüdür Zeynep Hanım, öyle değil mi? O, bütün bunlara göre, sanatın zirvelerine ulaştığı için halkına minnettarlığını daima dile getirir ve bu hislerini kendisinin de çok sevdiği ve şiirlerine bestelenmiş şarkıları severek okuduğu büyük Mikayıl Müşfik'in aşağıdaki mısralarıyla ifade eder:
Halkıyla titreyen, halkıyla gülen,
Vatan için yaşayan, vatan için ölen,
Samimi bir insan ne bahtiyardır.
Bugün de Zeynep Hanım gençlik hevesiyle, gençlik şevkiyle okuyor, yeni şarkılarıyla onu sevenlerin kalbine sevinç tohumu serpiyor. Bu arada kısa bir düzeltmeyle halk şairi Samed Vurgun'un sözleriyle bugünkü yazıma nokta koyuyorum. “Oku Zeynep, oku Zeynep bırak sesin, yüreklerde keman gibi titresin”.
Kafar Askerzade
Emektar gazeteci,
Pedagoji alanında felsefe doktoru, doçent.