İnsan hafızası birçok şeyi unutabilir – yüzleri, tarihleri, hatta olayları bile... Ama öyle sesler var ki, hafızanın en derin katmanlarında iz bırakır. Bu sesleri duyduğumuzda hemen tanıdığımız kişiler gözümüzün önünde canlanır.
Ses duygudur, imajdır, hayattır. Bazen seslendirme ustalarının herhangi bir filmde yarattığı imaj, oyuncunun oynadığı rolü gölgede bırakabilir. Çünkü onlar imajı sadece sözle değil, nefes, duraklama, ton ve ritimle canlandırırlar.
Onlar oyuncunun içindeki imajı bir kez daha oynarlar. Ama sadece sesle, nefes ve ritimle.
Bu sanatçıların işi hiç de kolay değildir – onlar çoğu zaman bir-iki cümleyle bütün bir imajın ruhunu aktarmalıdırlar. Bazen bir damla gözyaşı dökmeden ağlamalı, bazen ise istemeden gülmelidirler. Sesle ağlamak, sesle sevindirmek – bu, en yüksek oyunculuk becerisidir.
Hayal edin: siz “Qaynana” filmindeki Afet'in hareketlerini izliyorsunuz, ama onun düşüncesini, korkularını, sevincini bize aktaran, içindeki tüm duyguları kulağımıza fısıldayan ses başka bir sanatçıya aittir. İşte o zaman anlarsınız ki, seslendirme sadece teknik bir süreç değil – bu, oyunculuğun en ince alanıdır.
Modern.az sitesi “Aklımızdaki O Ses” köşesinde ilk sunumu yapıyor.
Yukarıda “Qaynana” filmindeki Afet karakterini tesadüfen hatırlatmadık. Rus aktrisası İnara Guliyeva'nın canlandırdığı o rolü Halk Sanatçısı, yetenekli kıraat ustası ve aktris Əminə Yusifqızı seslendirmiştir. Ne yazık ki, bu çekici sesin sahibi dün 89 yaşında hayata veda etti.
O sesten ise bir daha olmayacak...
Referans: Əminə Yusifqardaş kızı Yusifova 24 Eylül 1936'da Bakü'nün Bakıxanov kasabasında doğdu. Ortaokulun yedinci sınıfına kadar Bakıxanov kasabasında eğitim aldı. Sonra eğitimine Sabunçu kasabasında devam etti. 1961 yılında M.F.Axundov adına Azerbaycan Pedagoji Rus Dili ve Edebiyatı Enstitüsü'nü bitirdi. Azerbaycan Devlet Genç Seyirciler Tiyatrosu'nun (1958–1964), Azerbaycan Milli Dram Tiyatrosu'nun (1964–1974) aktrisası oldu.
1974 yılından itibaren "Azerbaycanfilm" stüdyosunda çalıştı. Birçok filmde, televizyon oyununda rol aldı. Dublaj, seslendirme alanındaki eşsiz faaliyetleriyle ünlendi. Edebi kıraat ustası olarak tanındı.
Aktris ortaokulda birlikte okuduğu sınıf arkadaşıyla evlendi. Bu evlilikten Saadet adında bir kızı dünyaya geldi. Ancak evlilikleri sonuna kadar devam etmedi. Şöyle ki, eşinin ailesi Əminə Hanım'a aktrisalık sanatından uzaklaşması için baskı yapsa da, o bunu kabul etmedi ve böylece ailesi dağıldı.
Kültürümüzün gelişimindeki hizmetleri dikkate alınarak, 1982 yılında “Emektar Sanatçı”, 1998 yılında “Halk Sanatçısı” fahri unvanlarına, 2016 yılında ise “Şöhret” Nişanı'na layık görüldü.
Ölümünden 3 ay önce düşen aktris bacağını kırmıştı. Bacağı kırıldıktan sonra sadece oturarak yaşam tarzına geçen aktris tam iyileşemeden hayata veda etti. Kalp hastalığından vefat ettiği bildiriliyor.
Əminə Yusifqızı'nın sesi sanki bir ipek kumaş gibi karakterlerin üzerine çekiliyordu – yumuşak, ancak güçlü. Onun sesinde hem anne şefkati, hem kadın iradesi, hem de ince bir hüzün vardı. Muhtemelen katılırsınız ki, Azerbaycan sinemasında kadın karakterlerin psikolojik derinliğini onun sesi kadar güzel ifade edebilen çok az sanatçı vardır.
Zaman geçtikçe, unutulan yüzler çok olur, ama öyle sesler var ki, yıllar geçse de, hafızadan silinmez. İşte, Əminə Yusifqızı'nın sesi böyle seslerdendi.
Əminə Hanım'ın sesi bazen bir karakterin tüm manevi derinliğini aktaran, bazen ise sessiz ekranda hisleri uyandıran bir köprü olmuştur. Seslendirme sanatı – sinema ve tiyatronun görünmeyen, ancak çok önemli bir yönüdür. Əminə Yusifqızı bu sanatın nadir ustalarından biri olarak tarihe geçmiştir.
Əminə Yusifqızı'nın seslendirdiği karakterler arasında onun fiziksel olarak oynamadığı, ancak sesiyle can verdiği kahramanlar çok olmuştur. İşte onun zengin tınılı, ince ahenkli ve duygularla dolu sesi sayesinde bu karakterler izleyicinin hafızasında iz bırakmıştır. Onun sesindeki incelik, tonlama ve psikolojik derinlik karakterlerin iç dünyasını sanki izleyicinin kalbine işliyordu.
“Alma almaya bənzər”deki Medine'yi, “Arşın mal alan”daki Gülçehre'yi, “Bir cənub şəhəri”ndeki Rana'yı, “Dədə Qorqud”daki Banuçiçek'i, “Ən vacib müsahibə”deki Saide'yi, “Qanun naminə”deki Züleyha'yı, “Qatır Məmməd”deki Habibe'yi, “Onu bağışlamaq olarmı”daki Sevda'yı, “Ulduz” filmindeki Ulduz'u ve daha nice zarif karakteri biz Əminə Yusifqızı'nın sesiyle tanıyıp sevmişizdir.
Əminə Yusifqızı klasik ve çağdaş Azerbaycan şiirinin yorulmaz bir tanıtıcısı olarak da sanat tarihimizde silinmez iz bırakmıştır. Uzun yıllar çalıştığı Azerbaycan Devlet Televizyon ve Radyosu'nun yayınlarında önde gelen şairlerimizin yaratıcılık örnekleri onun kıraatinde izleyici ve dinleyicilerin kalbine yol bulmuştur.
Əminə Yusifqızı'nın yorumunda şiir sanki konuşmuyordu - nefes alıyor, nefes veriyor, titriyordu... Onun sesinde Vatan'ın sızısı da vardı, annenin ninnisi de, sevginin sıcaklığı da, derdin feryadı da. Her mısra onun dilinde bir kadere dönüşüyordu. O, şiiri okumuyordu – yaşıyordu.
Səməd Vurğun'un ve Bəxtiyar Vahabzadə'nin şiiri Əminə Yusifqızı'nın sesinde yeni tonlar kazanmıştı. Onun diksiyonu, duraklamaları, sesin ritmi ve tonlaması öyle profesyonellikle seçiliyordu ki, dinleyici için bu bir yorum değil, gerçek bir sanat tecessümü oluyordu. Əminə Hanım'ın kıraatinde sanki şairin kendisi konuşuyordu. Bu ise sadece yetenekle açıklanamaz – bu, kültüre, edebiyata ve dinleyiciye derin sevgiden doğan bir profesyonellikti.
Onun titrek, ancak bir o kadar da kararlı sesi hafızalarda kalmakla birlikte, kalplerde de iz bıraktı. Əminə Yusifqızı şiirin ana dilinde nasıl seslenmesi gerektiğini de bize öğretti. Ana dili onun için sadece bir araç değildi – varlığının, sanatının temel dayanağıydı.
Əminə Yusifqızı aynı zamanda bir okuldu – onu dinleyenler sadece şiiri değil, duymayı, hissetmeyi, sükutta konuşma sanatını da öğreniyorlardı.
Muhtemelen bundan sonra onun sesini yeniden dinlediğimizde, bir anlık geçmişe seyahat edecek, bir nostalji yaşayacağız...
A.Qorxmaz