Modern.az

Milli şiirde Memmed Araz ve Şehriyar DEĞERLERİ

Milli şiirde Memmed Araz ve Şehriyar DEĞERLERİ

Kültür

14 Ekim 2025, 09:40

Məmməd Araz şiiri ile Məhəmmədhüseyn Şehriyar şiirini yakınlaştıran neydi? Məmməd Araz gazetecinin “Cumhurbaşkanı Şehriyar'a yaşamak için ev verseydi, Bakü'ye gelir miydi?” sorusuna neden hayır cevabı vermişti?

İki usta sanatçının - Seyid Məhəmmədhüseyn Şehriyar ile Məmməd Araz'ın yaratıcılığına baktığımızda, fikir süzgecinden geçirdiğimizde, onlar arasında garip, ilahi sözün yarattığı mistik bir çekimin, bağlılığın şahidi oluyoruz. Bu iki sanat fedaisinin şiirini birleştiren doğallıktır, samimiyettir, ruhi bağlılıktır. Ve hem de  milli değerlere saygının, milli köklere bağlılığın, milli hafızaya dayanarak, ondan güç alarak milletin aydınlık geleceğini kurma arzusunun, ideasının propagandasıdır.

 “Firariliğin en kötü şöhretli çeşidi - atadan yüz çevirmektir, kökten, menşeden, "ben"den firar etmektir, milli hafızada, manevi bellekte (yani sinirde, kanda, kökte!) "skleroz" olmaktır. Hafızası olmayan edebiyat yalnızca hafızası olmayan halkın nasibidir, siması olmayanın tarihi talihi, zatı ve nesli, aslı ve necabeti olmayanın alın yazısıdır. Ufuk, sema, gök taş saklamadığı gibi, manevi ve ahlaki boşluk da hafıza saklamaz”. M. Şehriyar'ın “Heydərbabaya salam”, “Səhəndiyyə” şiirlerini, milli hafızamızı sarsıtan eserlerini edebiyat bilimci-eleştirmen Yaşar Karayev'in fikrinin mantıki devamı olarak da açıklamak mümkündür. Doğduğu yurduna- Şengülava obasına dönen M. Şehriyar'ın hafızasında çocukluğunun, gençlik döneminin acı-tatlı hatıraları bir sinema perdesi gibi canlanır, vatanın, milletin tarihine, kan hafızasına döner, şairin kaleminde milli senfoniye dönüşür. “Heydərbabaya salam” şiirini Aras'ın her iki yakasında yaşayan yurttaşlara sevdiren, yakınlaştıran milletin yüreğinden geçenlerin kendi dillerinde ona sunumudur:

Heydərbaba, Kuru gölün kazları,
Gediklerin saz çalan sazları,
Köy-köşenin sonbaharları, yazları,
Bir sinema perdesidir gözümde,
Tek oturup seyrediyorum ben de.

Paralel olarak M. Araz şiirine göz atalım. Aynı hisler M. Araz şiirinin de ana hattını, şiirlerinin mayasını oluşturur. “Ata ocağı” şiirinin esas leitmotifi milli gayrete dayanan taassup, onun milletin yarını için duyduğu endişe hissidir:

Babandan kalmıştır bu ocak bize,
Bir ocak sönünce bir birlik yiter.
Bir ocak sönüşü gayretimize
Bir düşman neslinin kahkahasıdır.

Milli ruhun, milli şuurun esasını  milli dil teşkil ettiğinden M. Şehriyar yaratıcılığında ana dilin, öz dilin tanıtımına geniş yer verir, Türk dilini severek terennüm ve teşvik eder:

Türk'ün dili gibi sevgili, istekli dil olmaz,
Ayrı dile katsan bu asil dil asil olmaz.

 M. Araz da aynen bu mukaddes gayeyi teşvik ederek öz dillerini beğenmeyenlere seslenerek yazıyordu:

Dilimin kokusundan dili kallaşan,
Yeni dil arayan dillerden korunun.
Dünkü tarihi bugünkü taşa
Yamayıp, bastıran ellerden korunun.

M. Şehriyar şiirinin Məmməd Araz yaratıcılığına manevi etkisi sözsüz ki, sebepsiz değildi. Hatırlayalım ki, XX. yüzyılın ikinci yarısında M. Şehriyar'ın meşhur “Heydərbabaya salam” eseri bütün Türk dünyasında en çok okunan eserlerden biriydi, ona yazılan nazirelerin sayısı-hesabı yoktu, her yerde  müzakeresi yapılıyordu. Aras'ın bu yakasında-Kuzey Azerbaycan'da M. Şehriyar'ın tanıdığı, şiirleştiği şairler, edebiyat bilimci alimler de yeterince vardı. M. Rahim, S. Rüstem, B. Vahabzade, N. Həzri, H. Billuri, Ə. Tude, R. Əliyev ve s. Bu listeye yaratıcılığı ile Azerbaycan edebiyatında yeni bir sayfa açmaya çalışan M. Araz da dahildi. M. Araz'ın verdiği mülakatlar, ona ithaf ettiği şiirler, eserlerinde Şehriyar'la ilgili yaptığı kayıtlar şairin Şehriyar şiirine bağlılığını, Şehriyar kalemine sevgisini gösterir.

 M. Araz'ın 1967 yılında Azerbaycan edebiyatının klasiklerinden olan M. Vagif'in doğumunun 250. yıl dönümü ile kutlandığı bir günde, bayramın son saatinde M. Şehriyar'a ithaf ettiği şiirine dikkat edelim:

Bakışlar asıldı tayyarelerden,
Ümitler yollara serili kaldı.
Bu ağır haberden, bu uğursuz haberden
Güller güllüklerde derili kaldı
Şehriyar gelmedi...

M. Araz sonradan  “Şehriyar gelmedi “ şiirinin yazılmasına şöyle açıklık getirecekti: “Bu şiir çoktan-büyük Vagif'in doğumunun 250. yıl dönümünü kutladığımız yılda, son tantana gününde, bir akşamda yazıldı. O zaman halkımızın bu büyük bayramına usta Şehriyar'ı da davet etmiştik. Lakin o zamanki sağlık usul-idaresi Azerbaycan'ın ışığını, büyük başarılarını Şehriyar'ın görmesini istemedi, onun gelmesine mani oldu”

M. Şehriyar'ın Azerbaycan'a hangi sebeplerden gelmemesi, her iki taraftan kimlerin bu işe mani olmaları edebiyatımızda henüz tabu gibi saklanıyor. Ne zamana kadar? Neden?-ini açıklamak ise henüz  imkanımız dışındadır. Ama büyük söz ustasının hasretinde olduğu Kuzey Azerbaycan'a gelişinin engellenmesi M. Şehriyar'ın gelişini sabırsızlıkla bekleyen bütün şehriyar sevenleri, o cümleden, M. Araz'ı da kalben sarsmıştı:

Aslında şairin Vatanı dünya,
Aslında şairin söz beni dünya.
Aslında şaire set koyan acemi
Çıkar bu dünyanın kendisine karşı,
Ayıp olur yaratılış kanunlarına,
Ayıp olur dönen kanunlarına...
Her ne söylesek de, hakikat budur:
Onu görmemiz çok müşkül oldu...

M. Araz  gazetecilere verdiği mülakatlardan birinde Seyid Məhəmmədhüseyn Şehriyar'a olan büyük, ulvi sevgisinden şöyle bahsetmiştir: “Usta ömrünün sonuna dek Vatandan vatana hasret köprüsünü geçemedi. Yüz yüze, göz göze görüşmesek de kalbimin harareti, yürek atışlarım-şiirlerim Şehriyar'la görüşüp, ona benden tez ulaştı. Şimdi duydukça ki, mısra mısra şiirlerimi dinledikçe usta hasretle göz yaşları akıtıp, yürekten duygulandım. Bugün Şehriyar'ın şiir-sanat kaynağından su içen onlarca genç şair var. “Heydərbabaya salam” silsile şiirleri oluştu”

Bu şiirler  içerisinde şair M. Araz'ın yazdıklarının da kendine özgü bir yeri var:

Heydərbaba, göremedin bu günü,
Kayaların çağıraydı bu ünü,
Yasa döndü bir milletin düğümü,
Kor kor yürek yanar, göz ağlar,
Kelime kessek, dilimizde söz ağlar ...

M. Şehriyar ile M. Araz yaratıcılığını birleştiren benzer yönlerden biri de her iki şairin Azerbaycan'ın bütünlüğü için çektiği ıstırap, Aras hasretiydi. Usta Şehriyar'ın S. Rüstem'e ithafen yazdığı şiirlerde sanki Aras nehri değil, vatan hasreti akar:

Göz yaşımsın, ey Aras, koyma gözüm baksa da görsün,
Ne yaman perde çekmişsin iki kardeş arasında!
Deme dağ-taştır, Süleyman, seni benden ayıran şey,
Bir çıbandır ki, çıkmıştır göz ile kaş arasında...

“Talihimi Aras'a bağladığım günden Aras derdi şiirimin şah damarına çevrilmiştir. İmparatorluk zincirlerine esir düşmüş Aras'ın bu yakasında-kadim Nahçıvan'da dünyaya göz açmışım. Aklım erdiğinden beri Aras derdi derdime çevrilmiştir. “Aras'ın ışıkları”, “Bu gece rüyamda Aras'ı gördüm”, “Yine Aras'ı gördüm”, “Mevzularım tükenince...” ve s. “Aras akar” şiiri henüz 60'lı yıllarda yazılmıştır”

Avrupa, haritanda
Bu renk çay yoktu, ahı!
Şırım şırım sinenden
Ne kanlı çaylar akar!

Məmməd Araz şiirinde Aras derdi, hasreti milli istiklal ve bütünlük ideyalarına hizmet eder. Bu konuda yazdığı şiirler şair için vatan tarihinin bir salnamesidir:

...Aras deyince ben,
Yalnız çay düşünmüyorum.
O, tarihtir, bakıyorum...
Ve yahut:

Bu gece rüyamda Aras'ı gördüm...
Aras'ı bahtından çok razı gördüm.
Üstünden yol attı: "Cesaretle geç!"
Dedi: ...Cesaret üstümde şaha kalkmazsa,
Tebriz yitirecek Tebrizliliğini.

M. Araz şiirini inceleyen edebiyat bilimci alim Ramiz Kasımov şairin yaratıcılığına işte bu amilleri yüksek değerlendirir: “Ben Aras'ın sesiyim" diyen şair, Aras konusu ile Azerbaycan'ın parçalanma tarihine göz attığı gibi, onun birleşeceği ümitlerini de bir ideya, ideal olarak yaşatmaya nail oldu. O, hem de buna göre büyük vatandaş-şairdir ki, Aras'a ithaf olunan eserlerinde Azerbaycan sözünü kullanmadan bile, Azerbaycancılık mefkuresini yansıtmaya nail olmuştur”.

Məmməd Araz Şehriyar şahsiyetinin büyüklüğüne, kamilliğine, manen zenginliğine bütün yaratıcılığı, faaliyeti boyunca derin saygıyla yaklaşmıştır. Gazeteci Teymur Mahmudlu'ya verdiği mülakatta bu değerin büyüklüğü açıkça göze çarpar: “Sohbet esnasında Məmməd Araz'dan soruyorum ki, ne düşünüyorsunuz, eğer Şehriyar sağ olsaydı ve cumhurbaşkanı Şehriyar'a yaşamak için ev verseydi, Bakü'ye gelir miydi? Cevap verir ki, gelmezdi. O, Tebriz'i çok seviyordu. Ona tek katlı, alçakgönüllü evi dünyanın bütün evlerinden azizdi. Sonra bana Nahçıvan'dan geçerek Tebriz'e gitmesinden bahseder. Şehriyar'ın fakir ve sade evini, kabrini ziyaret etmesinden bahseder. Tebriz sokaklarında Fars şovenistlerinin korkusundan insanların ona nasıl ihtiyatla yaklaşmasından bahseder”.

M. Şehriyar “Heydərbabaya salam” şiirinde dağla selamlaşıp dert-gam yükünü paylaşırken, hem de onunla vedalaşır ki, belki de talihinin geçidinden bir daha bu yerlere yolu düşmedi:

Çok şükür var, yine geldik, görüştük,
Yitenlerden, bitenlerden sorduk,
Küsüşmüştük, Allah kısmet ederse, barıştık,
Bir daha görüş kısmet ola, olmaya,
Ömürlerde fırsat ola, olmaya...

M. Araz'ın “Elveda, dağlar” şiirine dikkat ettiğimizde “Heydərbabaya salam”ın etkisini, M. Şehriyar duyumunu açıkça hissederiz. Bu etkilerde üst üste düşen noktalar ise her iki sanatçıda da doğduğu yurt yerlerine olan sevgidir, bağlılıktır, onu yitirme korkusudur:

Geldim, karşıladı güller-çiçekler,
Gidiyorum, el eder boz biçenekler.
Nidamı çaylara dedi rüzgarlar:
Bulan, selamet kal, ak - selamet kal!

Hatırlatalım ki, M. Şehriyar'a ithafen yazılmış şiirleri birleştiren bir amaç var-usta sanatçıya ilahi muhabbet, sanatına sonsuz saygı, ihtiram. M. Araz da bu amaca sadık kalır. Usta Şehriyar'a ithafen yazdığı “Kalır henüz” şiirinde Azerbaycan'ın bütünlüğü probleminin acısını onunla paylaşır:

Bir ülke var - kendi boyunda bir körüktür,
Hakikati dil ucuna örüklüdür.
Çoğu zulmet sıvasını söküp, güler,
Heyder babam, Savalanım kalır henüz.

Məhəmmədhüseyn Şehriyar'ın “Azerbaycan” şiiri yaratıcılığının şah eserlerinden sayılır

olunur. Fars dilinde yazılmasına rağmen şiire asıl milli ruh, Azerbaycancılık ideyası, bir millet fedaisinin vatanını bütün görmek arzusu hasdır. Şehriyarşinas alim Elman Guliyev “Şehriyar şiiri ve milli tekamül” kitabında bu eserin usta sanatçının yaratıcılığındaki yerini yüksek değerlendirerek yazar: “Şair toplumsal-siyasi meselelerin bütün derinliklerinden nüfuz ederek milleti belalardan kurtarabilecek çare olarak halk imajına daha üstünlük vermiş ve şiirlerinde bu meseleleri defalarca yansıtmıştır. “Azerbaycan” şiirinde de aynı mantığın devamı olarak, Azerbaycan hitabı altında halk birliğini, halk gücünü esas alır ve ümitlerinin gerçekleşeceği kesinliği ile fikirlerini şöyle tamamlar:

Evlatların ne zamana dek terk-i vatan olacaktır?
El ele ver, isyan et, uyan, uyan, Azerbaycan!
Yeter firak odlarında kül elendi başımıza,
Dur ayağa! Ya azat ol, ya tamam yan, Azerbaycan!

Şehriyar'ın vatan feryadı M. Araz'ın “Ayağa dur, Azerbaycan” şiirinde sanki yankı bulur. M. Şehriyar'ın “Azerbaycan” şiiri ile M. Araz'ın “Ayağa dur, Azerbaycan” şiirlerini birleştiren ortak yönlere gelince ise, bunlar isyancılık motifleri, vatanın yarını için duyulan endişe hisleri, milletin birliğine çağrı nidasıdır:

Ne yatmışsın, koca volkan, seninleyim!
Ayağa kalk, Azerbaycan, seninleyim!
Senden gayrı biz her şeyi böyle biliriz!
Senden gayrı biz hepimiz ölebiliriz!

Şehriyar'ın millet feryadı M. Araz'ın sanki göğsünü parçalar, yakasından tutup silkeler, haykırış, deli nâra gibi seslenir, yankı bulur:

Seninleyim, hak-adalet, seninleyim,
Milli gurur, milli gayret, seninleyim!
Serpil kuma, yeşer yerde, bit kayada,
Gizli nefret, açık nefret, seninleyim,
Uyandır bizi, ey yaratan, seninleyim!

Şair Məmməd İsmail “Məhəmmədhüseyn Şehriyar şiirinin Azerbaycan'ın özgürlük mücadelesindeki rolü” makalesinde yazıyordu: “Azerbaycan Türklüğünün kendine dönüşünün en büyük amillerinden biri de hiç şüphesiz Şehriyar sanatıdır. Mısralarının alt katlarına, ta kadimlerden gelen bir toprak, ana sütü, millet, gelenek ve adet kokusu çökmüştür. Onlardan dünyaya bir milli birlik ruhu yayılmaktadır. Bu ruh eski dünyanın eskiye bürünmüş yepyeni bir canlanmasıydı. Bu Tanrı'dan inip gelen dağ ruhu, Heydərbaba ruhu idi”.

Burada düşen kervan ulaşıp göçmüştü,
Ayrılığın şerbetini içmişti,
Ömrümüzün göçü buradan geçmişti,
Geçip gitmiş gider-gelmez yollara,
Tozu konmuş bu taşlara, çalılıklara.

Şairler milletin konuşan dili, yarattıkları eserler ise nesilleri birbirine bağlayan söz kementidir. Görkemli eleştirmen alim prof. Yaşar Karayev'in tabiriyle desek: “...Hakikaten hafıza - ağrı seviyesinde idrak olunmuş vahdet ve bütünlüğün kendisidir. Yalnızca hafıza olan yerde tamlık var, asırlar ve nesiller arasında bağlılık var”. Bu manada ölmez söz ustaları Seyid Məhəmmədhüseyn Şehriyar ile Məmməd Araz'ın şiirini Azerbaycan halkının tarihi söz hafızası, milli ruh hazinesi, o yakalı, bu yakalı Azerbaycan'ın milli bütünlüğüne hesaplanmış söz siperi de adlandırmak mümkündür. Milletimizin milli hafızası böyle sanat dahilerinin eliyle yaratılır, nakşedilir, söz, şiir diliyle nesilden nesile aktarılır.

Biz her iki şairin toplumsal-siyasi mana taşıyan, vatanın milli birliğini teşvik eden, vahid Azerbaycan ideyasını destekleyen, milli ruh, milli hafıza, milli şuur ve onun esas amili olan milli dili, Azerbaycancılığı terennüm eden eserlerini gözden geçirdiğimizde alınan netice bu oldu ki, M. Şehriyar ve M. Araz şiiri bugünümüz için de aktüelliğini koruyor, zamanla tam sesleşiyor, edebi ve toplumsal değerini ne ki yitirmiyor, aksine, küreselleşen dünyamızda milli hafıza amilinin nasıl önemli olduğunu bir daha öne çıkarıyor, hatırlatıyor, gen hafızamızı uyandırıyor, heyecan çanları çalıyor. Sen kimsin, kökün kimdir, yolun nereyedir, maksadın, meramın nedir?-sorularını yaratıyor. Ve bu sorulardan rahatsız olmayan, cevap bulamayan milletler tarihin zaman sınavından zor ki, atlayabilir. M. Şehriyar ile M. Araz'ın millettaşlarına aşılamak istediği yüce hakikat de budur!


Esmira İsmailova,
Filoloji Bilimler Doktoru

Facebook
Dəqiq xəbəri bizdən alın!
Keçid et
Putin tüstüləndi - NATO bu raketləri Ukraynaya göndərir