Modern.az

Azerbaycan muhalefetinin en büyük sorunu bizzat kendisi - RÖPORTAJ

Azerbaycan muhalefetinin en büyük sorunu bizzat kendisi - RÖPORTAJ

Röportaj

9 Eylül 2025, 13:55

"Eski kitaplardan okuduğumuz teoriler çöktü"

"Neden çocuk mamasına, ilaca yüzde 15 gümrük vergisi konulmalıdır?"

"Erkin Qədirli Azər Qasımlı'nın ailesiyle ilgileniyor"

"Sevinc Osmanqızı 2 yıl önceki röportajımı kesip paylaşmış, insan bu kadar alçak olmaz"

"Erkin Qədirli medyadan incinmiş"

REAL Partisi'nin Genel Başkanı Natiq Cəfərli Modern.az redaksiyonunun konuğu oldu. Parti Genel Başkanı ile dünyada yaşanan süreçler, aynı zamanda iç siyasi meseleler hakkında geniş bir sohbet gerçekleştirdik.

- Natiq Bey, hoş geldiniz. Gündemle başlayalım. Cumhurbaşkanı İlham Əliyev bu yakınlarda Çin'e bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu, yıl içinde aynı ülkeye yapılan ikinci resmi ziyarettir. Görünüşe göre, Azerbaycan'ın Çin'den beklentileri büyük. Bakü'nün Pekin'den temel beklentileri nelerdir?

- Çin, dünya ekonomisinde bugün çok önemli bir yer tutmaktadır. Hatta bazı hesaplamalara göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın hacmine göre Çin, ABD'yi de geçmiştir. Bazı hesaplamalar dememin nedeni, Çin'de istatistiksel verilerin tamamını elde etmenin mümkün olmamasıdır. Ülke biraz kapalıdır. Ayrıca bölgelerde yaşanan ekonomik aktivitenin hepsi de resmi olmamaktadır. Dünya Bankı ve Uluslararası Para Fonu'nun hesaplamalarına göre, Çin ekonomisinin üçte biri gölge ekonomisidir. Gölge ekonomisini de dikkate alırsak, Çin, ABD'yi GSYİH hacmine göre geçmiştir. Bu nedenle Çin önemli bir ülkedir. 

Azerbaycan'ın Çin'den iki büyük beklentisi var. Birinci beklenti yatırımlarla ilgilidir. Çin'in Güney Kafkasya'ya önem verdiğini görüyoruz. Yakın 10 yılda Gürcistan ile 8 milyar dolarlık yatırım projelerinin hayata geçirilmesi bekleniyor. Hatta elektrikle çalışan otomobil fabrikasının inşası da değerlendirilmektedir. Gürcistan'da Çin büyük bir liman kuruyor. Bütün bunlar Çin'in potansiyelinin arttığını göstermektedir. Asya'da, Afrika'da büyük yatırım projeleri hayata geçirilmektedir. Azerbaycan da Çin yatırımlarının ülkemize akmasını istiyor. Azerbaycan pazarının ve ekonomisinin durumunu göz önüne alırsak, yaklaşık 10 milyar dolarlık yatırım çekilebilir ve bu çok büyük bir ilerleme olacaktır. Aynı zamanda bu binlerce iş yeri demektir. Doğu Zəngəzur ve Karabağ'da yatırımlara ihtiyaç var. 

İkinci beklenti ve faaliyet alanı lojistik, yani yeni güzergahların geliştirilmesidir. Çin'in çok büyük önem verdiği projelerden biri “Bir Kuşak Bir Yol”dur. Bu proje ile Orta Koridor kesişmektedir. Azerbaycan da bu kesişmeden faydalanmaya çalışıyor. Azerbaycan Zəngəzur koridoru aracılığıyla Çin ile Avrupa Birliği arasında büyük bir bağ kurmaya çalışıyor. Avrupa Birliği ve ona dahil olmayan Avrupa ülkelerinin Çin ile ticaret hacmi 1 trilyondan fazladır. Azerbaycan, 1 trilyon dolarlık büyük bir yük döngüsünden pay almaya çalışıyor. Azerbaycan üzerinden geçecek demiryolu ve karayolları vasıtasıyla yük taşımacılığı daha avantajlıdır. Çin için de bu avantajlıdır. Çünkü onun Avrupa'ya tek çıkışı Rusya üzerinden idi. Şimdi orada sorunlar var. Çünkü Rusya yaptırım altındadır. Yumuşak bir ifadeyle, yabancı şirketler sigorta olmadan yük taşımıyor. Rusya'dan geçen yüklerin sigortalanması da yaptırımlar nedeniyle soruna dönüşüyor. Çünkü uluslararası sigorta şirketlerinin merkezi Londra'dır. Londra da bu yükleri sigortalamıyor. Bu nedenle yeni güzergahlara ihtiyaç var. Çin'in de çıkarınadır ki, bu 1 trilyonluk ticaret hacminin bir kısmını  Azerbaycan üzerinden Orta Koridor vasıtasıyla Avrupa'ya ulaştırsın. Zaman açısından da bu Rusya yolundan daha kısa sürede tamamlanıyor. Rusya üzerinden yükler Avrupa'ya 26 günde ulaşıyor. Azerbaycan  üzerinden ise 14-16 günde ulaşıyor. Yani bu yaklaşık 10 gün zaman tasarrufu demektir. Ekonomi, ticaret hacmi için bu süre çok önemlidir. Zaman ve güvenlik açısından Azerbaycan yolu daha avantajlıdır. Bu yıllar boyunca tek sorun tarifelerle ilgiliydi. Şimdi benim bildiğim kadarıyla Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan ve Türkiye tek tarife konusunda genel bir anlaşmaya varmışlardır. Tek tarife politikası, Çin'den konteyneri yola çıkaran iş adamının bir kez ödeme yapacağı anlamına gelir. Ayrı ayrı ülkelerle konuşmayacaktır. Yatırım ve lojistik açısından Azerbaycan-Çin ilişkileri çok büyük perspektiflere sahiptir.

- Bazıları, savaş bittikten sonra Çin'in yeniden Rusya üzerinden Avrupa'ya gideceğini ve Orta Koridor projesinin ikinci plana düşeceğini düşünüyor. Bu iddialar sizce ne kadar doğrudur?

- Bana göre Ukrayna-Rusya savaşı bitse de, Rusya-Batı ilişkilerinin düzelmesi mümkün olmayacaktır.

- 2014 yılında da böyle diyorlardı...

- O zaman durum farklıydı. 2014 yılında savaş yoktu, sadece Ruslar dünyanın gözü önünde sessizce, tek bir kurşun atmadan Kırım'ı ele geçirdi. Orada biraz Kırım Tatarları direniş gösterdi, başka öyle bir direniş olmadı. Şimdi ise her iki tarafı ele alırsak, 2 milyona yakın insan ölmüş ve yaralanmıştır. Yani bu savaşın sonuçları uzun süre devam edecektir. Hatta ateşkes ilan edilse bile, Rusya üzerinden tüm yaptırımların kaldırılması, varlıklarının geri iade edilmesi - bunlar uzun sürecektir. Hatta ben bunun, Putin sonrası dönemde mümkün olabileceğini düşünüyorum. Diyelim ki yeniden Rusya ile yol açıldı. Ama Azerbaycan üzerinden yol daha kısa ve etkilidir. Yani 26 gün neresi, 14 gün neresi? Bu nedenle Azerbaycan üzerinden geçen yol daha çok talep görebilir. 

- Amerika ile ekonomik anlaşmalar da imzalandı. Bakü'nün iki büyük güç arasında seçim yapması mümkün müdür? Yoksa her iki kutupla da mı çalışacağız?

- Dünyada da, bizde de böyle bir mit var ki, sen ABD ile ticaret ediyorsan Çin ile, Çin ile ticaret ediyorsan ABD ile ticaret edemezsin. ABD ve Çin kendileri en büyük ticaret ortaklarıdır. Geçen yıl 683 milyar dolar ticaret hacmi oldu. Yani ABD Çin'de, Çin de ABD'de en büyük yatırımcıdır. Çin'in ABD'de 3 trilyon dolar yatırımı var. Bu nedenle bu bir mittir ki, küçük ülkeler seçim yapmalıdır. Böyle bir şey yok. Azerbaycan hem Çin, hem de ABD ile çalışabilir. Burada hiçbir sorun yok. Çünkü Çin'e karşı yaptırımlar da yok ki, ABD onlara rağmen Çin ile çalıştığımıza göre rahatsız olsun. Bu nedenle burada Azerbaycan altın ortayı bulmaya çalışıyor. Bana öyle geliyor ki, bu mümkündür. Çin'in en büyük ticaret ortakları var ki, ABD'nin bir numaralı siyasi ve ekonomik ortaklarıdır. Öyle bir duruma gelmiş bulunuyoruz ki, eski kitaplardan okuduğumuz, beynimizde kurduğumuz teoriler çöktü. Artık yeni konseptler ortaya çıkıyor. Burada da bana öyle geliyor ki, siyah-beyaz yaklaşımlar,  dogmalar ikinci plana geçecek. Bunu da yavaş yavaş görüyoruz. Genel olarak, dünya yeni oyun kurallarına gebedir. BM, ekonomi yasaları artık işlemiyor. Örneğin Dünya Ticaret Örgütü. Onun kurulmasının sebebi ticaret karşısında yaratılan tüm yapay engellerin ortadan kaldırılmasıydı. Şimdi herkes birbirine yaptırım uyguluyor. Yavaş yavaş yeni kurallar oluşuyor. Bu süreç 3-5 yıl sürer. Yeni kurallar tesis edildikten sonra altın ortayı bulabilen, yani herkesle normal ilişkileri kurmayı başaran ülkeler yeni konfigürasyonda daha önde olacaktır.

- Çin ile ekonomik anlaşmalar imzalandığında bazı ekonomistler, demiryollarına, yapay zeka alanına yatırımların yapılacağını söylemişti. Şimdi de ABD ile ekonomik anlaşma imzalandığı için böyle iddialar gündeme geliyor. Ancak bazı uzmanlar iddia ediyor ki, yabancı ülkeler Azerbaycan'a yatırım yapmakta ilgili değil. Bunun sebebi olarak siz de her zaman yatırım ortamının olmamasını gösteriyorsunuz. Nasıl düşünüyorsunuz, Azerbaycan yabancı ülkelerin yatırımı için elverişli bir ülke midir...

- İlginç bir hikaye var. II. Abdülhamid silahlanmada kaybettiğini görür, paşaları çağırıp Büyük Britanya ve başka ülkelerden silah almayı emreder. Paşalar derler ki, padişah sağ olsun, biz rakibiz onlar bize silah satmıyor. Bu zaman der ki, gidin, fabrika kurun kendimiz üretelim, derler mühendis yok. Almanya'dan, Fransa'dan yüksek meblağlar ödeyerek mühendisler getirirler. Bir süre geçtikten sonra derler ki, mühendisler gidiyor. Padişah sebebini sorar, der ki paraları mı az? Cevap verirler ki, paraları var, ama doktor yok. Hükümdar bu defa der ki hastane kurun, o zaman paşalar der ki, doktor yok, yurt dışından bulup getirirler. İki ay sonra da gelirler ki, doktorlar, mühendisler gidiyor. Bunun sebebi olarak da derler ki, eğitim, okul yok. Çocuklarını okula koymak istiyorlar. Bu zaman Fransız lisesi açılır. Konu şundan ibaret ki, bir silah istiyordu, hangi adımları atmaya mecbur oldu. Sonunda Nişantaşı'nda restoranların açılmasına da izin verilir. Bizde de budur. Hükümetin yatırımı istediğine eminim. Kim istemez?! Ama bunun için 10 adım atmalısın.

Azerbaycan küçük bir ülkedir. Yatırımcı için bizden bağımsız, objektif sebepler de var. 10 milyonluk pazara yatırım yapmaktan çekiniyorlar. Bu nedenle biz bölgesel pazarın bir parçası olmalıyız. Güney Kafkasya, Orta Doğu pazarının bir kısmı, Rusya'ya, İran'a çıkış için bir kapı olmalıyız ki, yatırımcı için ilgi oluşsun. 10 milyonluk pazar için ben neden gelip telefon fabrikası açayım? Bu, objektif bir sebeptir.

Sübjektif sebep ise mevzuatla ilgilidir. Azerbaycan'da aşırı düzenleme yasaları var ki, utanç verici durumdadır. Avrupa Birliği'nin utanç verici yasalarını Azerbaycan alıp uyguladı. Her şeyi düzenlemeye çalışıyorlar. Avrupa'nın bugünkü ekonomik gerilemesinin, çöküşünün sebebi aşırı düzenleme, Sovyetleşmedir. Sovyet zamanında ne kadar düzenleyici kural uygulanıyorsa, şimdi Avrupa'da da öyledir. Azerbaycan'da da vergi, gümrük yasalarının birçoğu Avrupa Birliği'nden alınmıştır. Azerbaycan'ın kendi yolu olmalıdır. Neden Avrupa gümrük vergileri ile Azerbaycan'daki vergiler aynı olmalıdır? Neden çocuk mamasına, ilaca yüzde 15 gümrük vergisi konulmalıdır? Biz bunları üretiyor muyuz? Bizde teknik üretim yok, sen iki telefonu ülkeye getiremiyorsun. İşte, bütün bunlar ülkede yatırım ortamının zayıf olduğunu gösteren, yatırımcıları geri iten faktörlerdir.

Bunun sebeplerinden biri de yargı erki'dir. Yargı erki çok hızlı ve çevik çalışmalıdır. Bu kadar büyük bir ülkede 512 hakim var. İktisat mahkemesine başvuruyorsun, bir yıldan fazla sürüyor. Ben para kaybediyorum ki. Kazakistan Nursultan Nazarbayev'in zamanında iktisat mahkemelerini ayırdı ve oraya İngiltere'den hakimler davet etti. Yatırımcılara İngilizce talep etmeye izin verdi. Yargı erki İngilizce olsun desen, bizde milliyetçiler diyecek ki, sen vatanı sevmiyorsun, vatan hainisin. Neden? Bırak, bir mahkeme de İngilizce olsun. Konu şundan ibaret ki, uluslararası yatırımcılar “ürkek ceylanlardır”, nerede sorun görürlerse kaçarlar. Onlar için o kadar şart yaratıp, başlarını okşamalısın ki, seni seçsinler.

Biz öyle sanıyoruz ki, yatırımcı gelip bize yalvarmalıdır ki, burada para yatırmaya izin verin. Öyle değil. Dünyada öyle bir yatırımcı yok. Bugün Özbekistan'da olan otomobil şirketleri önce Azerbaycan'a gelmişti. Geldiler, 6 ay sonra Özbekistan'a kaçtılar. Onların da üstünlüğü şuydu ki, 30 milyon idiler, şimdi 40 milyona ulaşmışlar. Yatırımcı ilgi talep eder. Bölgelere yatırım yapsan, icra başkanı kapıya tekme atar ki, ben de ortağım. Toplumsal siyasi bir sebep de var. Yatırımcı her zaman yeni oyun kuralları ister. Örneğin Azerbaycan'da 90'lı yıllarda birdenbire “Pub” kültürü oluştu. O “Pub”lar İngiltere ve İskoçya'dan 4000 işçinin gelmesiyle bağlantılı olarak açılmıştı. Aklımıza da gelmezdi ki, “BP” burada petrol çıkaracak, “Pub” oluşacak. Yatırımcıların büyük hacimde gelmesi başka oyun kuralları talep eder. Şimdiki sistem, bence buna hazır değil. Dubai'de birdenbire durum değişti. Çünkü anladılar ki, yatırımcı çekmek istiyorlarsa, bu, sadece vergileri düşürmekle değil. Onların hayat tarzına uyum sağlamakla mümkündür. Formal olarak, Dubai'de alkollü içki satışı yoktur, ama her yerde var.

- Vəfa Quluzadə her zaman diyordu ki, Rusya dağılacak. Siz de sık sık yazıyorsunuz ki, Avrupa dağılacak. Avrupa'da ne oluyor, bazıları diyor ki, Avrupa'daki krizin sebebi lider eksikliğidir.

- İlk semptomlar SSCB dağıldıktan sonra başladı. Sporda da böyle bir şey var "sparring partnerin" güçlü olmazsa, formdan düşersin. Avrupa'nın "sparring partneri" SSCB idi, korkuyorlardı, çekiniyorlardı, kendilerine çeki düzen veriyorlardı. Mecazi anlamda, antrenman yapıyorlardı. Sonra antrenman bitti, karınlarını saldılar. SSCB dağıldı, rakip görmediler. Dediler ki, medeniyetin sonudur. En büyük hataları bundaydı. İnandılar ki, Rusya bugün yarın dağılacak, bununla da her şey bitecek. Yani bunlar tarihten gelen dersleri doğru kavrayamıyorlardı. Son yıllarda daha çok Avrupa Birliği'ni bu yüzden eleştiriyorum ki, 2008-2009 yıllarından, özellikle de Gürcistan olaylarından sonra 30 defa Avrupa'da çeşitli konferanslarda bu konuda biz konuşuyorduk. Bu fikirleri o zaman marjinal sayıyorlardı, diyorlardı, boş şeydir, bunlar ne konuşuyorlar? Biz bilmiyor muyuz ne yapıyoruz, siz bizden mi akıllısınız? Gürcistan olayları olduğunda Rusya'ya karşı hiçbir şey yapmadılar.

2007 yılında Vladimir Putin'in Münih konuşması var. Adam açıkça diyor ki, geliyorum, çıkarlarımızı savunmak için askeri güç kullanacağız. Bunu önemsemediler. 2000'li yılların başlarında Rusya'yı kucaklayıp boğmak için ortam oluşmuştu, NATO'ya, Avrupa Birliği'ne üyelik istiyorlardı. Onlar olsaydı, şimdi bütün bu olaylar yaşanmazdı. 1997 yılında Yeltsin böyle bir teklifle çıktığında izin vermediler ki, siz zayıfsınız. 2001-2002 yıllarında Putin istedi, dediler ki, siz kimsiniz Avrupa medeniyetinin üyesi olasınız. Kova kova Rusya'yı "canavar"a çevirdiler. 2014 yılında Kırım işgal edildiğinde hiçbir şey yapmadılar. Donbass'ta olaylar olduğunda da hiçbir şey yapmadılar. Ukrayna'da şimdi devam eden savaş başladığında 2022'den sonra birkaç büyük etkinlikte onları anlatmaya çalışıyordum. Aralarında Cumhurbaşkanları, Başbakanlar olan konferanslar oluyordu. Onlar diyorlardı ki, Rusya'da insan kayıpları büyük protestolara sebep olacak. Yani 30-40 bin Rus olduğunda halk Kremlin'in önüne toplanacak ve ya “Savaşı durdur", ya da “Putin istifa” diyecekler. Beni gülmek tutuyordu, bunlara diyordum ki, siz galiba Rusya tarihini bilmiyorsunuz. Sovyetoloji güçlüydü, çünkü korkuyorlardı. Ama Rusyoloji yoktu. Diyordum ki, I. Petro Petersburg şehrini inşa ederken 100 bin köylü ölmüştü. Ona diyorlardı ki, imparator sağ olsun, ölüyorlar. Diyordu ki, bunlar ölmek içindir. Tarihin arşivlerinde bunlar var. Şehir inşa ederken 100 bin adam öldürdüler, savaşta 500 bin de, 1 milyon da öldürecekler, umurlarında bile değil.

Yaptırımlarla ilgili milyon defa anlattık ki, dünyada paranın ve ideolojinin önünü kesmek mümkün değil. Para ve fikir kendine yol bulur. Sovyetlerin en keskin döneminde bile muhalif güçler vardı, gazeteler, dergiler çıkarıyorlardı. En keskin dönemde faaliyet gösteriyorlardı, çünkü bu bir fikirdir, bunun önünü nasıl keseceksin, herkesi öldürecek misin ki? Diğer yandan para. Para varsa, her şeyin yolu bulunacaktır. Rusya diyor ki, benim param var, gelin, bana mikroçip lazım. O bir yolla, hatta Ermenistan'dan gelecek. Bunları anlamak istemediler.

"İki yıl sonra Avrupa'da yeterince "Trump" oluşacak"

Avrupalıların temel hataları hakkında en iyi Henri Kissinger söylemiştir. Avrupa Birliği kurulduğunda ona CNN'in gazetecisi telefon açar ve der ki, Avrupa Birliği kuruldu, bunlara yürek sözleriniz nedir. Dedi ki, onların telefonu var mı, arayıp yürek sözlerimi söyleyeyim. Bu ne demektir? Avrupa Birliği'nin telefonu kimdedir? Sonraki konuşmalarında da Kissinger diyordu, bunlar Avrupa Birleşik Devletleri olmalıdır, yani merkezileşmiş bir hükümet olmalıdır. Bu da mümkün değil. Çünkü Avrupa halklarının tarihi gelişimi, şimdiki gelişim seviyesi tamamen farklıdır. Güney ile Kuzey çok farklıdır. Hatta liglerin bölünmesi fikri vardı. Sen Almanya ile Yunanistan'ı, Belçika ile Bulgaristan'ı birleştiremezsin, mümkün değil. İki lige ayırsalardı, bu başka bir meseledir. Genel yönetim ve felsefenin olmaması da kendi etkisini gösterdi. Bir de en önemli meselelerden biri şimdi ortaya çıktı. Mesele Fico, Orban gibi liderler var.

Bunu da tahmin etmek mümkündür ki, iki yıl sonra Avrupa'da yeterince "Trump" oluşacak. Onlar da kendi çıkarlarını istiyorlar. Avrupa dağılmasa da, merkezi gücünün zayıflaması süreci yaşanacak, yani milli devletlerin güçlenmesi yaşanacak. İş dünyası diyor ki, benim milli mevzuatları Avrupa'da zaten canımı boğazıma yığmıştı, duvara çivi çakmak olmuyor. Milli mevzuat çok serttir. Bunun üzerine de “over regulation” geldi, Avrupa Birliği'nin düzenleme mekanizmaları. Hayırdır, ben burada ölüyorum. Məsələn Prag'da bir restoran açmak isteyen bir kişinin 2 yıldan fazla zamanı gidiyor. Sen belgeleri düzene sokmalı, izin almalısın. Evet, bizden farkları şudur ki, rüşvet yok. Benim İtalyan bir arkadaşım vardı, diyordu ki, rüşvetten neden böyle kötü bahsediyorsun, paranı verip, işini halledebiliyorsan, iyi bir şeydir (gülüyor...).

Orada rüşvet yok, ama süründürmecilik var. Sıradan interneti çekemiyorsun. 1-2 ay sürüyor. Benim oğlum öğrenciyken Fransa'da evine 2 ay internet çekemedi. Bu aşırı düzenlemeler Avrupa'yı zor duruma soktu. Şimdi de sanayileşmenin tamamen çöktüğünü görüyoruz. Biraz derine inip, meselelere üstten bakarsak, bu savaşın bir sebebi de şuydu ki, ABD Rusya ile Avrupa'nın enerji bağlarının kopmasını istiyordu. Bu da gerçekleşti. ABD 20 milyar metreküp gaz veriyordu, şimdi bu 80 milyar metreküpe yükseldi. Rusya'dan 230 dolara alıyorlardı, ABD 50 dolara satıyor. Mesele budur. Senin ucuz enerji taşıyıcıların olmazsa, sanayileşmede kaybedeceksin. Bir de konfor zonasından çıkmayı AB henüz başaramıyor, hayal bile etmiyor.

Trump'a ne kadar deli deseler de, birçok şeyi doğru söylüyor. 80 yıldır ki, Avrupa ülkeleri kendi savunmalarını ABD'ye havale etmişlerdi. Askeriyeye harcamadıkları parayı sosyal hayata yönelttiler, sosyalistleştiler. Burada SSCB'nin de rolü vardı, çünkü onun hikayesi büyüyordu. İtalya'da, Yunanistan'da komünistler kazanıyorlardı. Savaştan sonra Avrupa'ya yayıldı ki, SSCB'de bedava ev veriyorlar. İnsan evladı bedava şey uğruna ölür. Bedava ev, sağlık, eğitim, bu hikaye Avrupa'da o kadar büyümüştü ki, Avrupa hükümetleri Bolşevizm, Komünizm korkusundan sosyal haklar dağıtmaya başladılar. 80'li yıllarda bir de uyandılar ki, ABD'nin ortalama istatistik vatandaşı Avrupa'dan kötü yaşıyor. Belçika vatandaşı ABD vatandaşından daha iyi yaşıyor. Bunu ilk defa ABD Başkanı Ronald Reagan dile getirdi ve dedi ki, hayırdır, güvenliğinize trilyonlarca para harcıyoruz, siz de göçmenlere, kendi halkınıza harcayıp bizden daha iyi yaşıyorsunuz?

Ondan sonra demokratlar iktidara geldi, dünyada liberal demokratlar galip geldi. Onlar meselelere tamamen başka türlü yaklaşıyorlardı. Avrupa hala uyanmadı. Turizme karşıdır, diyor, gelmesin. Para kazanıyorsun da. İklim değişikliği, cinsiyet meseleleri gibi saçma sapan meseleleri gündemlerinden düşürmüyorlar. Gündeminiz bu olursa, burada da takılıp kalacaksınız. Bugün Çin diyor, Ay'da koloni kuruyorum, Elon Musk da Mars'ta koloni kurulmasından bahsediyor. Sen de diyorsun ki, kadın mısın, yoksa erkek misin? Senin gündemin turizm, üretim alanı olmalıdır. Avrupa Birliği ülkelerinde hizmet her zaman daha güçlüydü. Sen hizmette de, üretimde de kaybediyorsun, sonu ne olacak?

Bana öyle geliyor ki, orada şu an deentegrasyon yaşanıyor. Avrupa Birliği fikri kötü değil, sadece altını doldurmak için yeterince iş yapılmadı ve farklı ekonomik durumda olan ülkeleri aynı birliğe dahil etmek olmaz. Adını Avrupa Birliği'nin partner ülkeleri koyardın, hepimizi de oraya katardın. Avrupa'da pazar fiyatları hayli farklılık gösteriyor. Neden? Polonya'da yiyip içiyorsun 20 avro veriyorsun. Aynı yemeği Belçika'da ye, 150 avro vereceksin. Aynı birlik, ekonomik mekanda bu kadar dengesizlik oluşamaz.  Polonya ve Çekya avroya geçmiyor. Aslında herkes sevinmeliydi, peki neden böyle oldu? Çünkü kendi para birimin olduğunda iç dalgalanmaları düzenlemek mümkün oluyor. Bazen enflasyona gidiyor fiyatları düşürüyorsun, yükseltiyorsun. Merkez bankları çalışabiliyor. Burada çalışamıyor ki. Brüksel'de, yahut Berlin'de Merkez Bankası karar veriyor, sen de yerine getirmelisin. Bu nedenle ben deentegrasyon adımlarının ciddi şekilde devam edeceğini düşünüyorum. Yakın 2-3 yılda Avrupa Birliği'ne haddinden fazla şüpheci yaklaşan siyasi güçler iktidara gelebilir.

"Rusya ile Azerbaycan arasında gerginlik aralık ayına kadar hayli azalacak"

- Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde gerginliği nasıl çözebiliriz? Rusya herhangi bir gerçek tehdit oluşturabilir mi?

- Birincisi gerginliği yaratan Rusya'dır. Bu nedenle Rusya kendisi gerginliği ortadan kaldırmalıdır. Görünen o ki,  buna çabalar gösteriyor. Retoriği bir kenara bırakın. Solovyev ve başkaları ne konuştu, bunlar önemli değil. Eylemlere bakmak lazım. Şahin Musafayev ile Aleksey Overçuk görüştü, Rusya senatosunun başkanı Azerbaycan'a ziyaret etti. Bana öyle geliyor ki, aralık ayına kadar gerginlik hayli azalacak. Öncelikle şundan dolayı ki, Rusya formal olarak, soruşturma sürecinin aralıkta tamamlandığını ve bundan sonra fikirlerini söyleyeceğini belirtiyor.  Soruşturma bittiğinde diyecekler ki, biz ne diyorduk, bekliyorduk, süreç tamamlansın. Özür dileyip, tazminat verecekler. Suçluların cezalandırılması gerçekleşmeyebilir. Çünkü Putin askerleri cezalandırmıyor. 

Diaspora ile ilgili farklı düşünüyorum. Bu Azerbaycan ile ilgili bir mesele değil. Rusya'da kurumsal güç olarak bir diaspora kalmış. Bu gücü ele geçirmek için mücadele ediliyor. Örneğin Yekaterinburg'da FSB kendi yakın adamını atadı. Onlar anlıyorlar ki, bir telefon veya WhatsApp mesajı ile 1000, 10000 kişi bir yere toplanabiliyorsa, bu bir tehlikedir. Bu da sırf Azerbaycan ile ilgili bir mesele değil, Özbeklerle, Taciklerle, Ermenilerle de, hepsiyle böyle davranıyorlar. Çünkü diasporal güç caydırıcıdır. Ramazan Bayramı'nda yarım milyon insan çıkıp Moskova'da namaz kıldı. Bunlar deli olmuşlardı. Solovyev diyor ki, onlar namaza değil, mitinge gelse, ne olacak. Bu nedenle Rusya'da yaşananların göçmen ayağı biraz farklıdır. Göçmen meselesi sırf Azerbaycanlıdır diye ben ona saldırım o anlamda değil.

Göçmenleri etkisi altına almak veya  parçalamak istiyorlar. Örneğin Azerbaycan'ın 1 değil, 15, Özbeklerin 15 değil, 20 diasporası olacak. "Böl ve yönet" ve selam. Rusya'nın baskı yapacağı iki mesele var: pazar ve göçmenler. Başka hiçbir şey. İlişkiler düzelecek. Bu da iyi bir durumdur. Azerbaycan savaşlardan, gerginlikten yoruldu. Artık barış inşası, Güney Kafkasya'da refah inşası sürecine geçmek lazım. Onu da bilmek lazım ki, kuzeyde ayı yaşıyor. Onunla normal ilişkiler sürdürürsün ki, tavuk civcivini yemesin. Azerbaycan bununla ilgili çok iş yapıyor. Gürcistan ve Ermenistan bizden kötü durumdadır. Azerbaycan'ın hiç olmazsa Şuşa Bəyannaməsi, Pakistan ile anlaşması ve İsrail ile ilişkileri var.

- İran'da Azerbaycan'a karşı ikili bir durum oluştu. Sizce bu nasıl sonuçlanacak? Bu sadece dış politikayla da ilgili değil, iç konularda da ikili fikir var.

- Azerbaycan İran'dan da yol çekiyor. Demiryolu olmayacak. Bunun sebebi demiryolunun genişliği ile ilgili farklılıklardır. Orada Avrupa standartlarıdır, biz Rusya imparatorluğunun standartları ile gittik.  Bu problemin çözümü de var. İran'dan karayolu geçiyor. Azerbaycan jest yaptı. Zəngəzur yolu bana öyle geliyor ki, sınırın sıfır noktasından geçmeyecek. Buna ihtiyaç da yok. 1-2 kilometre uzaktan geçince İran'ın, Rusya'nın bütün soruları kapanır. Çünkü Rusya sınırda olduğunu söylüyor, sen de yoldaki değilsin. İran ile Azerbaycan arasında muhafazakar kanadı bir kenara bırakırsak, hiçbir sorun olmamalıdır. Azerbaycan ile İran arasında ortak çıkarlar oldukça çoktur. Şovenizmi bir kenara bırakırlarsa, para kazanabilirler.

-İran'dan söz açılmışken son günlerde böyle yorumlar yapılıyor ki, aralık ayına kadar İsrail ile yeni bir savaş olacak ve daha kanlı olacak. Bu seferki savaşın Azerbaycan'a da etkisi olabilir mi?

- İran ile İsrail arasında herhangi bir savaş olsa da, bu klasik bir savaş değil. Kara kuvvetleri arasında çatışma yaşanmıyor. Hava saldırıları oluyor. Bununla da bir ülkeye galip gelmek olmaz, en fazla altyapıyı dağıtmak olur. İsrail'i vurursan, o da seni vuracak. Siyasi meseleler daha da öne çıkıyor. Şimdiki İsrail hükümeti savaşsız iktidarda kalamayacak. Bir yerde mutlaka gerginlik olmalıdır ki, iktidar uzasın. Bu nedenle kasımda, aralıkta gerginlik olabilir. Bu herhangi bir meselenin çözümüne yol açmayacaktır. Amerikalılar da, İsrail de bence çok büyük hata yaptılar. Düşünüyorlardı ki, rejime karşı isyan çıkacak. Onlar Doğu'yu ve Rusya'yı tanımıyor. Doğu toplumunda aksine devletine saldırı olmuşsa, onu daha sağlam korumaya çalışırsın. Sen ondan nefret de edebilirsin, ama sen devletini korumalısın.

- Gürcistan'a sık sık gidip geliyorsunuz. Orada da durumun yeniden karışacağı bekleniyor. Saakaşvili'ye karşı yeni bir ceza davası açıldı. Genel olarak Gürcistan'ı ne bekliyor?

-Avrupa'nın Gürcistan ile ilişkilerinin gerginleşmesinde yanlış siyaset yürüttüğünü düşünüyorum. Suç Gürcistan'ın değil.  Onların talepleri Gürcistan'ın bağımsız devlet olmasına karşıdır. Bağımsız bir devletten böyle şeyler talep etmek mümkün değil. Bu problemin de kurumsal  ve kişisel sebepleri var. Problemler ne zaman başladı? İvanişvili'nin İsviçre banklarındaki 2 milyar avrosunu dondurdular. Dediler ki, bunu sen Rusya'dan kazanmışsın. Ne olmuş, bugüne kadar kim Rusya'da kazanmamış ki? Kendisi de İvanişvili 2004 yılından beri Rusya'dan çıkmış, varlıklarını çıkarmış. Kişisel problemler başladı. İlişkilerin keskinleşmesinde kişisel ilişkiler her zaman rol oynamıştır. Tarih de bunu yazmıştır. Hatta kişisel meseleler yüzünden savaşlar başlamıştır. Kurumsal problem o zaman oluştu ki, Avrupa Birliği ülkeleri Gürcistan'a çok böyle mantıksız talepler ileri sürmeye başladı.  Örneğin “Yabancı ajan hakkında” Kanun Gürcistan Parlamentosu kabul etti. Bu, ABD'nin 1937 yılında kabul ettiği kanunun tercümesidir. Adını Rus kanunu koydular. O kanunun da özü şundan ibarettir ki, yüzde 25 yurt dışından finansman sağlayan medya ve STK bunu devlete bildirmelidir. Burada ne var ki?! Genel olarak, STK neden şeffaf olmakta ilgili olmamalıdır. Sen STK'sın, şeffaflık uğruna mücadele ediyorsun. Görünen o ki, bu halkı sokağa dökmek için bahane oldu. İkinci kanun da cinsel azınlıklarla ilgiliydi. Gürcistan haddinden fazla dindar bir ülkedir. Onlar Müslüman olsalardı, bütün terör örgütleri oradaydı. Kilise onların hayatında ciddi rol oynuyor. Yaşlıları anlıyorsun, ama gençler bile kilisenin yanından geçerken mutlaka haç çıkarmalıdır. Dindar bir ülkeye gelip, LGBT hakkında kanun kabul et diyorsun.  Ama, bu aptallıktır. Bunu Brüksel'de de, Prag'daki görüşmelerde de söylemişim ki, siz aptallık ediyorsunuz. Sen git Gürcistan'dan yargı erkinin, polisin daha iyi çalışmasını, iş ortamı ile ilgili talepler ileri sür. Bu noktada açıkçası söz bulamıyorlar.

İş ortamı süperdir. İktidara yüzde 1 vergi var, bundan daha güzel ne olabilir? Mahkeme normaldır. Siyasi işleri demiyorum, kendiniz bilirsiniz. Ekonomik işlerde bakanlığı yenebilirsiniz. Böyle tanıdıklarım var. Vergi Hizmetini yenenler var.  Vergi Hizmeti özür dileyip, parayı geri iade etmiş, hatta tazminat vermiş. Polis 1 manat rüşvet almıyor. Bunlara söz bulamayınca gidip başka meselelere takıldılar.

Avrupa Birliği ile Gürcistan arasında en büyük sorun şudur ki, AB Gürcistan'dan isteklerinin karşılığında verebilecekleri bir şey yok. Rusya ile neden ticaret ediyorsun diyorlar. Gürcistan ile Rusya arasında ticaret hacmi yaklaşık 1,2 milyar dolara yakındır. Bunun da büyük çoğunluğu alkollü, alkolsüz içeceklerdir. Avrupa Birliği Gürcistan şarabını alacak mı? Almıyor ki. İspanyollar, Fransızlar, İtalyanlar ellerinde kılıçla duruyorlar ki, ne konuşuyorsun, burası benim pazarım. Gürcistan şarabı da ucuz değil. Avrupa'da 1 avroya şarap var. Bu da satamayacak, ne yapsın Rusya'ya satıyor. Aynı şey maden suları için de geçerlidir. Avrupa “Borjomi”yi kabul etmek için 3 yıl süre istedi ki, inceleyecek. 3 yıl sonra hoşlarına giderse, alacaklar. Ruslar dedi ki, vagonla ver alıyorum. Zaten sabah "akşamdan kalmalıkta" en iyi içki "Borjomi"dir (gülüyor...). Mesele budur.  Böyle şeyleri anlamıyorlar. İyi ben Avrupa Birliği'ne girmek istiyorum, malımı alacak mısın, hayır. Bana güvenlik şemsiyesi de vermiyorsun. Ruslar Tiflis'in 26 kilometresine kadar geldiler. Ne yaptılar? Bu nedenle ben “Gürcü Arzusu'nun” attığı adımları mantıklı ve tutarlı sayıyorum, başka yolu yok. Olsaydı, ben de eleştirirdim. Ermeniler de görüyor ki, böyle olmuyor. Bu nedenle Avrasya İttifakı'nın üyeleridirler, Şanghay İşbirliği Teşkilatı'na da üye olmak istiyorlar. Hem de diyorlar ki, Avrupa Birliği'ne de katılacaklar. Onu da bazen yardımlar almak için söylüyorlar. Gürcülere yatırım da vermiyorlar. Meselenin kökünde mesele Çin'in Karadeniz'deki limanıdır. Yarın Gürcistan  hükümeti o anlaşmayı feshetsin, Avrupa Birliği'nin dostu olacak. Bunu Avrupa Birliği'nin aptallığı olarak görüyorum, rekabet et, Çin'den neden korkuyorsun. Çin'den daha iyi şeyler teklif et. Ekim'de belediye seçimleridir, yine “Gürcü Arzusu” kazanacak. Böyle olan durumda ne diyeceksin? Gürcistan'da son  zamanlarda projelerin çoğu iptal oldu. Buna sebep de USAID'ın kapanması, Soros Vakfı ve başkaları kapandı veya miktarı azaldı. Profesyonel STK temsilcileri işsiz kaldı. Şimdi çıksınlar da sokağa, görüyorsunuz protestocuların sayısı ne kadar azaldı. 26 bin irili-ufaklı STK faaliyet gösteriyor ve 50 bin adam bu alanda çalışıyordu. Bunlar da profesyonel STK çalışanlarıydı. Kurumsal STK'ların sayısı 5000 idi. 50 bin işçisi vardı, yarın düdük çalan gibi sokağa akın ediyorlardı. Yani fikir için savaşan adamlar değildiler. Ben istenilen fikre, hatta soldan nefret etsem de sol fikre de saygıyla yaklaşıyorum. Bunu sen para için etmemelisin de. İnandığın için etmelisin.

- REAL Partisi barış anlaşmasını nasıl görüyor? Ara sıra eski genel başkan İlqar Məmmədov anlaşmayla ilgili eleştiriler dile getiriyor, siz nasıl yaklaşıyorsunuz?

- Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının hayal edemeyeceğimiz bir sonucu oldu. Bizim Ermenistan kamuoyunun temsilcileriyle defalarca Strasbourg'da, Avrupa Birliği'nde görüşmemiz oldu.  En iyi senaryo Azerbaycan'ın yargı yetkisini Ermenistan kabul ediyor, Azerbaycan bayrağı orada asılıyor, onlar kendileri kendilerini yönetiyor. En iyimser insanlar, Eldar Namazov'un bile şimdiki sonuç hakkında düşüncesi yoktu. Aland adalarına gitmiştik. Orayı örnek olarak almak istiyorlardı, ama böyle olunca biz Xankəndi'ye giremeyecektik.  Bu anlamda Azerbaycan'ın elde ettiği sonuç fantastik bir başarıdır. 17 maddeden oluşan barış anlaşmasını parti olarak da, genel başkan olarak ben de kabul ediyoruz. İlqar Məmmədov'un itirazı şudur ki, orada sebep yazılmalıydı, Ermenistan'ın ayrılıkçılık yaptıkları, işgalci oldukları belirtilmeliydi, bugün de ısrar ediyor.

Zəngəzur koridoru ile ilgili ise beklenti şuydu ki, Azerbaycan bugün yarın Zəngəzur'a girecek. Çekya'nın Cumhurbaşkanı konferans sırasında doğrudan bize soru sordu ki, ne zaman alacaksınız? Bu bakış açısından Zəngəzur koridoru tuzağa düşebilirdi. Biz tuzağa düşmedik. Bunun da iki yolu vardı: kontrol ya Ruslarda, ya da ABD'de olmalıydı. Biri kötüdür, diğeri daha kötü. Çok kötü Ruslar, kötü ise Amerikalılardır. Olsun da ne problemi var. İlqar Məmmədov daha 15 yıl önce uluslararası bir konferansta diyordu ki, Azerbaycan'ın en büyük başarısı o olurdu ki, Bakü'den çıkan otomobil hiçbir ülkenin topraklarından geçmeden doğrudan Ankara'ya ulaşsın. Diplomatik dille bunu söylemişti. Ama gerçeklik var, biz işgalci değiliz, haklı olduğumuz yerde haksız olamayız. Bu nedenle Zəngəzur koridoru ile ilgili en optimal yol ne idiyse, o bulundu. Bana öyle geliyor ki, Amerikalıların orada olması işe yarayacak. Yarın en azından Rusya'dan ve İran'dan gelen tehditleri amorti etmek için ABD herhangi bir adım atabilir.

Muhalefetin en büyük hatası...

- 1 yıla yakındır REAL Partisi'nin genel başkanısınız, bu süre zarfında parti ne kadar mesafe kat etti? Hangi yenilikler var?

- Bizim Siyasi Komite karar verme mekanizmasının üst noktasıdır. Genel Başkan bunun moderatörüdür. Siyasi Komiteyi toplar, müzakereler düzenler ve karar seçim yoluyla verilir. Yani Siyasi Komite'nin genel başkanı "yoğurt karadır" diyorsa, herkesin kara demeye mecburiyeti yoktur. İlqar'ın genel başkanlığı döneminde onlarca defa verdiği teklifler oylamadan geçmemiştir. Şaka yapıyorduk ki, her zaman teklifin oylamadan geçmedi. Bizim yönetim felsefemiz farklıdır. Siyasi Komite güç merkezidir. Genel Başkan bir seviye yukarıdadır, üyeleri toplar, müzakereler düzenler, teknik meseleleri halleder. “Siyasi partiler hakkında” kanunda değişiklikten sonra teknik meselelerin  çözümü parti işinin yükünü artırmıştır. Yılda bir defa listeler yenilenmelidir. Yeni bitmişti, yine hazırlanıyoruz. Teknik iş insanı yoruyor.

Partinin temel fonksiyonu ideolojik araştırmaların yapılması, yasama girişimleridir. Mevzuat serttir.  Onun taleplerini ihlal etmemek için suyu da üfleye üfleye içersin. Genel Başkan olarak bu işlerle meşgul olmak zorunda kalıyorsun.  Bu yakınlarda FHN ile ofis arasında sözleşme imzalanmalıdır, 3 gün o sözleşme üzerinde çalıştık. Teknik işler siyasi işleri ikinci plana atıyor. Bu kötüdür. Aslında biz siyaset üretmeliyiz. Her gün teklifler olmalıdır. Bölgelerde görüşmelerin artması pozitif bir taraftır. Sumqayıt'ta görüşme olacak. Şəki'ye, Qəbələ'ye, güney illerine ziyaretler bekleniyor. Karabağ'da teşkilatın bir şubesini kurma niyetimiz var. Bakalım, nerede imkan olacak. Biz bir seçim partisiyiz. Seçimde etkinlik şudur ki, şehirlerde zafer kazanalım. Bakü, Gəncə, Sumqayıt, Mingəçevir, Şəki bunlara  önem veriyoruz. Çünkü seçmenlerin yüzde 80'i orada yaşıyor.  Odağı oraya koyarsan seçimlerde önde olacaksın. Bu nedenle ocak ayına kadar  olan planlar içerisinde bu şehirlerde teşkilatların büyütülmesi var. 2026 yılından itibaren program belgeleri yenilenmelidir. Burada anayasa, yasama değişiklikleri ile ilgili meseleler yenilenmelidir. Bizim eski program belgemizde Karabağ'ın işgalden kurtarılması meselesi vardı. Allah'a şükür ona ihtiyaç yok. Program belgeleri yazılırken halktan gelen talepler de dikkate alınır.

- REAL Partisi'nin önceki dönemi – yani hareket dönemi ile karşılaştırıldığında daha da güçlendiğini düşünüyor musunuz?

-Beklenti anlayışı değişti. REAL hareket olduğunda biraz daha farklıydı. Şemsiye hareket idi-sağcı, solcu, liberal, hatta "liboş" da vardı. Ülkedeki toplumsal-siyasi durum da farklıydı. Müzakere için daha geniş imkan vardı. Müzakere konuları farklıydı. Şimdi siyasi partinin ağırlığı ve önemi de farklıdır. Parlamento partisi olmanın da sorumluluğu var. Bizi eleştirmek mümkündür. Ben isterdim ki, sosyal ağlarda, medyada argümanlı eleştiriler olsun. Ama karşılaştırmalı olsun, diğerlerine sorsunlar ki, yılda kaç kanun tasarısı ileri sürmüşsünüz? Örneğin bu yıl 4 kanun tasarısı hazırlıyoruz. Parlamento partisiyiz, yasama girişimiyle çıkış etmeliyiz.  Kabul edilip edilmemesi başka bir meseledir. Ama bu tarihte kalır. Siyasi mühendislikle meşgulüz. Genel atmosfer çok değişti. Orada zaferin de, başka meselelerin de payı var. Sosyal-ekonomik meseleler gündemin temel meselesi olacak. Yavaş yavaş bunu hissediyoruz. 2027-28 yılları parlamento seçimleri sosyal-ekonomik meselelerin ağırlığıyla geçecek. Neden bizde GSYİH Ermenistan'dan ve Gürcistan'dan düşük olmalıdır? Neden büyüme sadece yüzde 0,9 oldu?  Cevap vermek için de söylem lazımdır. Eskiden  biz eleştirdiğimizde Ermeni değirmenine su taşıyorlar diyorlardı. Şimdi şükür Allah'a Ermeni değirmeni de kendi değirmenimizdir. Bu meselede de hükümet rahat davranmalıdır. Biz bütün şeyleri doğru biliyoruz demiyoruz. Bizim dediğimizle sizin dediğinizi gelin karşılaştıralım.

- Eski ünlü üyelerinizle ilişkileriniz var mı?

- Bazılarıyla ilişkilerimiz çok iyidir. İsim vermek istemiyorum, olabilir ki medyada adlarının geçmesini istemezler. Bazılarıyla görüşüyoruz, konuşuyoruz, hatta bazı meselelerde istişare ediyoruz.  Bazılarıyla da evet, ilişkiler gergindir. Ama bu gerginliğin sebebi biz değiliz. Bizim tarafımızdan onlara hiçbir zaman eleştiri olmamıştır. Onlar tarafından  iftira ve kötülüklere cevap olmuştur. Biz buna normal bakmışız.  Yönetim Kurulu'nda olduğu takdirde REAL'dan gidenler olmuştur. Onun bu yakınlarda düğününe gitmişiz. Ama 3-4 yıldır, REAL'da yok. Eski muhalefetin bir yaklaşımı vardı, kimse gittiyse, haindir.  Bizde öyle bir şey yok. Büyük çoğunluğu güzel insanlardır. Bazıları bu yüzden gitti ki, sonuç olmasın, sürece inanmadı.  Herhangi bir değişiklik olmayacak.

-Eski REAL'cılardan Azər Qasımlı şu anda hapistedir. Onunla ilgileniyor musunuz?

-Elbette. Allah onun kapısını açsın. REAL hakkında söylediklerine zaten özgürken cevap vermiştim.  Şimdi de buna cevap verme ihtiyacı duymuyorum. Ama Sevinc Osmanqızı gibi insanlar var. 2 yıl önce, Azer özgürken verdiğim röportajı kesip yeniden yayınlamıştı. İnsan bu kadar alçak, aptal olamaz.  Azer'in ailesine Erkin Qədirli milletvekili olarak sık sık telefon ediyor. Eşi Samirə Hanım ile etkinliklerde defalarca görüşmüşüz. Problemi olup olmadığını her zaman sormuşuz. Erkin genel olarak, hem milletvekili, hem dost, hem de eski REAL'cı olarak Azər Qasımlı'nın ailesine telefon edip, ne yardım edebileceğini sormuş. Bununla ilgili sorun yok. Böyle de olmalıdır.

- Azerbaycan'da gerçek muhalefet kimdir, size karşı muhalefet değil diyenlere yaklaşımınız nasıldır?

- Muhalefet siz neye diyorsunuz? Muhalefete kurumsal bir yapı olarak mı, yoksa bir fenomen olarak, toplumun itirazı olarak mı bakıyorsanız, potansiyeli haddinden fazla çoktur. Esasen de sosyal ekonomik meselelerle ilgili memnuniyetsiz seçmen çoktur. Sadece şu anda muhalefetin en büyük problemi zaten muhalefetin kendisidir.  Muhalefetin birincisi olmaya çalıştılar. İktidar için çalışmadılar. Biz yeni kurulmuşuz, kayıttan geçmemizin 5 yılı tamam olacak. Ama bu yıllar zarfında AXCP, Müsavat ve başka büyük partiler birinci olmak uğruna mücadele ettiler, birbirlerine demediklerini bırakmadılar, muhalefeti gözden düşürdüler. Sonraki süreçlerde de ana muhalefet anlayışının madalya ve cumhurbaşkanı fermanı gibi verilmesini istediler. İktidara gelmek istemediler. Çünkü seçimlere gitmediler. Onların gündemde kalmasında bizim saygıdeğer hükümetimizin çıkarı var. Onları istenilen halde gündeme getirdiler. Yurt dışından da bakıyorlar, diyorlar ki, hükümet bunu eleştiriyorsa demek ki, bunlar esas muhalefettir. Bu hükümetin ciddi bir yanlışıdır.

Biz muhalefete devlet kurumu olarak baktığımızda bu alanın gelişimi mümkün olacak ve bu devletin kendisi için de  iyi olacaktır. Örneğin Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi devlet protokolunda üçüncü veya dördüncü sıradadır. Böyle bakmak lazım. Muhalefete düşman gibi baktılar, birbirlerini kırdırdılar. Devletimizin geleceğini düşünüyorsak, muhaliflik anlayışının tercümanlara ihtiyacı var. Tercümanları olmazsa, kaosa dönüşebilir. Onların tercümanı da siyasi partilerdir. Toplumun derinliğinden gelen itirazları tercüme edip, müzakere etmek, ve selam. Siyasi partilerin iktidara gelmekle birlikte, diğer en büyük fonksiyonu bu olmalıdır.

Benim düşüncem hem de şundan ibarettir ki, muhalefet partilerinin birlik modellerini hükümet iyi mi işledi, yoksa kendi aptallıkları mıdır, bilmiyorum, fetişe çevirdiler. Muhalefet birleşiyor. 11 birlik modeli, 6 hareket oldu. Bunlar yanlıştı. Muhalefet neden bir olmalıdır. Muhalefet ideolojik ve hedef birliği kurmalıdır. Bizim muhalefetin en büyük hatalarından biri o olmuştur ki, her zaman anti-model kurmuşlar. Anti birlikler işlemiyor, pro, bir şeyin uğruna olmalısın. İdeolojik birlikler yok. 10 yıllardır, muhalefet lideri çıkıp diyor, herkese "çocuk parası" verilmelidir. Diyorsun iyi, sağ ol, sen solcusun. Yarın çıkıp diyor vergileri düşürmelisin. Ey zalim oğlu, vergileri düşürünce "çocuk parası" veremiyorsun. "Çocuk parası" veriyorsan, vergileri artırmalısın. Bunun başka yolu yok. Böyle popülizm, düşük siyasi retorik halkı siyasetten iğrendirdi. Bana öyle geliyor ki, toplumun, insanların içinde olan muhaliflik hissinin yeni tercümanlarına ihtiyaç duyulacak. REAL da buna iddialıdır.

- Sizi parlamentte temsil eden Erkin Qədirli çok az görünüyor, az sayıda kanala çıkıyor, sosyal medya kullanmıyor. Genel olarak ne iş yapıyor.

-Bunun sebebini kendisi daha iyi izah eder. Ama benim bildiğim kadarıyla medyadan kırgınlıkları  ve küskünlükleri var.  Erkin filozoftur. Hukukçuluk onun mesleğidir. Belki de, doğuştan filozoftur. Diyor ki, ben sana 1 ton akıllı söz söylemişim, sen örneğin yazıyorsun Erkin Qədirli konuşurken öksürdü. Onunla ilgili popüler haberlerden biri şuydu ki, Erkin Qədirli'nin arabasını götürdüler. Fotoğrafını koymuşlardı.  Bu ne haberdir?! Araba bozulmuş, çekiciye koyup götürmüşler. Kimse tanıyor, çekip bütün ülkeye de yayılmış. Erkin ile 24 yıldır dostuz. Ben onunla konuştuğumda diyorum ki, kırılmak olmaz, medya her zaman haklıdır. Onları bazen azarlıyorum. Diyorum siz daha çok çıkarsanız ben biraz dinlenirim, ben sizin de yerinize konuşmaya mecbur kalıyorum.

- Erkin Qədirli parlamento faaliyetini sizinle mi uzlaştırıyor?

-Yüzde 99 fikirlerimiz aynı olur. Bazı temel meselelerde - hükümet ve bütçe raporları gibi temel meselelerde  müzakere edilir. Ama tamamen rahat, özgürdür. Ve onun verdiği oyların yüzde 99'u gönlümüzcedir.

Rus dilini öğrenmeliyiz...

- Çocuklarınız devlet mi yoksa özel okullarda mı eğitim alıyor?

- 3 çocuğum var. Büyüğü zaten üniversiteyi bitirdi. Fransa'da iki Montpellier ve Grenoble üniversitelerini bitirdi. Şimdi Polonya üniversitelerinden birinde yüksek lisans okuyor, ancak Fransa'da çalışıyor, orada yaşıyor. Küçük çocuklarımdan biri 11. sınıfa gidiyor. Her ikisi de devlet okulunda okuyorlar. Ortanca Azerbaycan  bölümünde, küçük ise Rus bölümünde okuyor.

- Çocuğunuz Rus bölümünde eğitim alıyor. Son olarak, Azerbaycan'da Rus bölümünün de kapatılması hakkında teklifler var..

-Benim 3 çocuğumdan sadece sonuncusu Rus bölümünde okuyor. Benim yaklaşımım şudur ki, tehlikenin dilini bilmelisin. Almanca, Japonca, İngilizce, hangi dilde istersen oku, ama bu ücretli olmalıdır. Rus sektörü de devlet eğitim politikasının bir parçası olarak olabilir.  Şimdiki Rus sektörlerinin birdenbire kapatılmasına karşıyım. Çünkü 3,4 ve 5. sınıfta okuyanlar var. Nasıl olabilir?  Günün birinde öyle bir noktaya ulaşmalısın ki, yakın yıllarda 1. sınıfa kabulü durdurmalısın, ondan sonra 2'den 11'e kadar olanlar bitirir. Bundan sonra devlet kurumlarında Rus bölümü olmaz. Rus diline yaklaşımın haddinden fazla agresif olmasını anlayamıyorum. Türk Devletleri Teşkilatı'nın etkinliklerinde Rus dilinde nasıl konuşulduğunu görüyorsunuz. Ben Kazakistan'da da, Özbekistan'da  da olduğumda onlara diyordum ki, unutmayın en büyük Türk dillerinden biri Rus dilidir. Bunu biz neden devredelim ki?! Öğrenelim. Coğrafya kaderimizdir, nereye kaçacağız? Birinci Karabağ Savaşı'ndan sonra biz Ermeni dilini öğrenmiyorduk. Şimdi şimdi Ermeni dilini öğrenenler, uzmanlar oluştu. Komşularımızı öğrenmeliyiz. Dünyayı öğrenmeliyiz. Rus dili olmadan bu nasıl olacak? Örneğin Kazakistan'da Rus dili devlet dilidir ve uzun yıllar öyle kalacak. Olmazsa, Ukrayna'nın başına gelenler Kazakistan'ın başına gelebilir. Rus diline yaklaşımı değiştirip, öğrenmeliyiz, ama bütçe hesabına olmamalıdır. Devlet kurumlarında eğitim sadece Azerbaycan Türkçesinde olmalıdır. Özel okullar hangi dilde isterse olsun.

Whatsapp
Bizə yazın!
Keçid et
Türkiyədə sığınacaqlar tikilir - Yeni müharibə başlayır?