Kadınlarda kısırlık problemi bugün toplumumuzda hem tıbbi hem de psikolojik açıdan tartışılan önemli konulardan biridir. Şöyle ki, çeşitli hormonal bozukluklar, üreme organlarındaki sorunlar ve yaşam tarzı faktörleri kadının hamile kalma olasılığını azaltabilir. Uluslararası tecrübede olduğu gibi, ülkemizde de bu problemle karşılaşılmaktadır.
Modern.az sitesi kadınlarda görülen kısırlık problemi ile ilgili cerrah mama-jinekolog Fəxrəndə Rəsulova ile röportaj yaptı.
- Son yıllarda “kısırlık” tanısı daha sık duyuluyor. Sizce, bu artışın temel sebebi nedir? Tıbbın gelişimiyle tanıların kesinleşmesinde mi, yoksa gerçekten de kadın üreme sağlığında gerilemede mi?
- Doğrusunu söylemek gerekirse, burada her iki faktör de rol oynamaktadır. Bir yandan tıbbın, özellikle de laboratuvar ve tanısal imkanların gelişimi sonucunda artık sorunları daha erken ve kesin olarak tespit etmek mümkündür. Eskiden “sebebi bilinmeyen kısırlık” olarak değerlendirilen durumlar şimdi somut tanılarla açıklanmaktadır. Diğer yandan ise maalesef, kadın üreme sağlığında gerileme de gözlemlenmektedir. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların artması, hormonal disfonksiyonlar, yaşam tarzının değişmesi bu artışta önemli rol oynamaktadır. Bazen çiftler evlenmeden önce gerekli muayenelerden geçmez, sonuç olarak sonradan ciddi problemlerle karşılaşırlar.
- Kadınlarda çocuk dünyaya getirmeye en çok hangi tıbbi veya yaşam tarzı faktörleri engel olur?
- Aslında, bu meselede hem tıbbi hem de sosyal faktörler iç içedir. En önemli faktörlerden biri ailelerin mali ve sosyal durumudur. Yoğun iş programı, sürekli stres, sağlıksız beslenme, sigara ve alkol kullanımı, geç yatma, fiziksel aktivitenin az olması gibi faktörler kadının hormonal dengesine ciddi etki gösterir. Hormonal disfonksiyon, yumurtalık rezervinin azalması, endometriozis, tüplerin tıkanıklığı gibi tıbbi sebepler de yaygındır. Bütün bunlar bir arada kısırlığa yol açabilir. Sağlıklı yaşam tarzı ve zamanında muayeneler ise bu risklerin çoğunu azaltabilir.
- Bazen kadınlar yıllarca tedavi alsa da, ama sonuç elde edilemiyor. Bu gibi durumlarda temel sorumluluk kimde olur - hastanın kendisinde mi, yoksa hekimin yaklaşımında mı?
- Açıkçası, bu soruya kesin bir cevap vermek zordur, çünkü her iki taraftan kaynaklanan problemler vardır. Bazen hekim tarafından doğru tanı konulmaz, sebep tamamen başka bir yerde aranır, yahut gerekli ardışıklıkla tedavi planı oluşturulmaz. Diğer durumlarda ise hastalar mali veya zaman yetersizliği sebebiyle tedaviyi yarım bırakır, verilen tavsiyelere uymazlar. Kısırlık tedavisinde sabır, ardışıklık ve doğru yaklaşım çok önemlidir.
- Kısırlık konusunda toplumda hala tabu ve yanlış fikirler çoktur. Sizce, bu stereotipler kadınların tedaviye zamanında başvurmasına nasıl etki ediyor?
- Maalesef ki, bugün de bazı ailelerde böyle bir yaklaşım devam etmektedir. Kız çocuğunda adet düzensizliği, hormonal problem veya diğer jinekolojik belirtiler gözlemlense de, “el ne der” korkusuyla doktora götürülmez. Bu ise sonradan, evlendikten sonra ciddi üreme problemlerine sebep olur. Toplumumuzda hala kısırlık yalnızca kadınla ilişkilendirilir, ama gerçekte bu, her iki tarafa ait olan bir problemdir. Aydınlatma çalışmaları ve doğru bilgilendirme bu tür stereotipleri kırmak için çok önemlidir.
- Teknolojinin gelişimiyle tüp bebek yöntemi de ülkemizde giderek daha çok yayılıyor. Siz bu metodu nasıl değerlendiriyorsunuz? Uluslararası tecrübeyle karşılaştırıldığında ülkemizde durum nasıl?
- Tüp bebek modern tıbbın en önemli başarılarından biridir ve birçok aile için tek umuttur. Ülkemizde de bu alanda ciddi ilerlemeler var, şöyle ki, tecrübeli uzmanlar, modern laboratuvarlar, yeni teknolojiler uygulanmaktadır. Ancak itiraf etmeliyiz ki, bazen bu alan sırf mali amaçla suiistimal edilmektedir. Bazı durumlarda hastalar tam muayene olmadan ve gerekli hazırlık aşamaları geçilmeden tüp bebeğe yönlendirilir. Bu ise hem başarısız sonuçlara, hem de ailelerin hem maddi hem de psikolojik açıdan kayıplarına sebep olur. Doğru yaklaşım şudur ki, çift öncelikle kapsamlı muayene olsun, sebep belirlensin, ancak bundan sonra tüp bebek kararı verilsin.
- Son olarak, kısırlıktan muzdarip hanımlara hangi tavsiyeleri verirdiniz?
- Eğer artık iki yıla yakındır evlisiniz ve hamilelik gerçekleşmiyorsa, mutlaka doktora başvurun. Her iki partner birlikte muayeneden geçmeli ve birbirine destek olmalıdır. En önemlisi, sebebi doğru bulmak ve tedaviyi düzenli bir şekilde sürdürmektir. Tam tedavi olduktan sonra ise hamilelik planlamalarını tavsiye ederim. Unutmayalım ki, kısırlık tanısı umutsuzluk demek değildir - sadece, sebebin belirlenip doğru yönde adım atmak gerekir. Tıbbın bugünkü imkanlarıyla birçok durumda böyle başarılı sonuç elde etmek mümkündür.