İran bugün Yakın Doğu'nun en çok tartışılan ülkelerinden biridir. Zengin enerji kaynakları, jeopolitik konumu ve Batı ile gergin ilişkileri onu daima uluslararası gündemde tutmaktadır.
Bu yılın ortalarında İsrail ile yaşanan savaş, Tahran dahil İran şehirlerine düzenlenen füze saldırıları ülkeyi dünya haberlerinin merkezine dönüştürdü. Bu olaylar hem İran'ın bölgesel rolünü hem de başkent Tahran'ın ne kadar hassas bir konumda olduğunu göstermektedir.
Tahran'ın sokaklarında yaşanan protestolardan nükleer program etrafında yürütülen müzakerelere kadar her bir detay küresel gündemi sarsmaktadır. Bu nedenle İran'ı, özellikle de onun kalbi sayılan Tahran'ın kaderini anlamak hem bölgeyi hem de dünyayı anlamak demektir.
Modern.az'ın “Kadim şehrin modern belaları” adlı köşesinin bu defaki sayısı İran'ın başkenti Tahran şehrine ayrılmıştır.
Tahran sadece İran'ın siyasi merkezi değil, aynı zamanda yüzyılların mirasını taşıyan bir kültür hazinesidir. Burada Kaçar Türkleri döneminden kalma şah saraylarının yanı sıra, dünyanın en eski ve en büyük pazarlarından biri sayılan Büyük Tahran Pazarı da bulunmaktadır. Pazarın dar sokaklarında dolaşırken hem orta çağların ruhunu hem de modern Tahran'ın gürültüsünü aynı anda hissetmek mümkündür.
Doğu kültürünün zenginliğini sergileyen bu miras, hızla genişleyen metropolün baskısı altında yok olma tehlikesiyle de karşı karşıyadır. Eski mahallelerin yıkılması, yerine çok katlı binaların yapılması Tahran'ın hafızasını silmektedir.

"Nefes alamıyoruz"
Tahran bugün dünyanın en kirli şehirlerinden biri olarak tanınmaktadır. Otomobil yoğunluğu, eski sanayi tesisleri ve kalitesiz yakıt havayı zehirlemektedir. Şehrin coğrafyası ise problemi daha da ağırlaştırmaktadır. Elburz dağlarının eteklerinde yer alan başkentte soğuk hava katmanları kirliliği yer yüzeyine “hapseder” ve tozlu hava uzun süre dağılmaz.
Uluslararası araştırmalar da durumun ne kadar tehlikeli olduğunu doğrulamaktadır. “ScienceDirect” platformunda yayımlanan bir araştırmada, yılın %16-34'ünde Tahran'ın havasının sağlık için tehlikeli seviyeye ulaştığı belirtilmektedir. Kirletici emisyonların %80'inden fazlası ise otomobillerin payına düşmektedir. "Reuters"in hazırladığı raporda, kış aylarında sıcaklık inversiyonu meydana geldiğinde başkentin tamamen toza boğulduğu vurgulanmaktadır. Dünya Bankası raporları ise bu durumun sadece insanların sağlığına değil, aynı zamanda ülke ekonomisine de ciddi zarar verdiğini göstermektedir.
Şehir sakinleri ise bu gerçeği her gün kendi nefeslerinde hissetmektedir. “Her sabah uyandığımda nefes almak zorlaşıyor,” – diyor 32 yaşındaki Tahranlı Leyla. “Özellikle sabaha doğru sanki duman bir duvar gibi yüzümüze dayanıyor. Çocuklar sık sık öksürüyor, yaşlılar ise evden dışarı çıkmaktan çekiniyor.”

Ayak basacak yer yok
Tahran hızla büyüyen dev bir şehirdir, ancak ne yolları ne de toplu taşıması bu büyümeye ayak uydurabilmektedir. Nüfus arttıkça trafik sıkışıklığı artıyor, metroda kalabalık dayanılmaz bir seviyeye ulaştı, günlük hayat ise yorucu bir mücadeleye dönüşüyor.
Rakamlar durumun boyutunu daha net göstermektedir: Tahran metrosu şu anda 179 kilometrelik bir ağa sahiptir ve her gün yaklaşık 2,5 milyon yolcu taşımaktadır. Ancak bu, şehrin talebini karşılamak için yeterli değildir. Seyahatlerin %72'si özel otomobillerle yapılmakta, sonuç olarak pik saatlerde merkezi caddelerde ortalama hareket hızı sadece 15 km/saat'e kadar düşmektedir. Bu ise hem zaman kaybına hem de yakıt tüketiminin artmasına neden olmaktadır.
Yollar genişletilse de, otomobil sayısı daha hızlı artmakta ve yeni inşa edilen mahallelerde ulaşım sistemi ihtiyaçları karşılamamaktadır. Enerji tüketiminin yükselmesi de problemin başka bir yönüdür; durmuş otomobillerin yaktığı yakıt, eski otobüslerin harcadığı dizel ve elektrik kaybı hem ekonomiye hem de çevreye ek yük getirmektedir.
Böylece, Tahran “ayak basacak yer olmayan” bir metropol izlenimi vermektedir.

Susuz hayat...
Tahran'ın su temini gerileme aşamasındadır. Şehrin ana su depolarının - Lar, Latian, Mamloo, Taleqan ve Karaj'ın (Emir Kebir) doluluk seviyesi tarihi minimumlara inmiştir. Örneğin, Karaj deposunda şu anda kapasitenin sadece %7-12'si kadar su kalmıştır. 2024-2025 yıllarında yağış miktarı normalin %40-50 altında olmuştur.
Yağışın azalmasıyla birlikte su kaynaklarının yenilenmesi de zorlaşmıştır. Su kıtlığı, yeraltı su kaynaklarının aşırı kullanımını zorunlu kılmıştır. Bu da kendi içinde toprak kaymasına neden olmuştur. Bazı bölgelerde bu çökme yıllık 20-30 cm'ye kadar ulaşmaktadır. Yeraltı sularının bu tür kontrolsüz kullanımı sadece doğal dengeyi bozmakla kalmıyor, aynı zamanda altyapı ve binalar için de tehlike oluşturmaktadır. Diğer yandan, başkent sakinlerinin günlük su tüketimi de normalin oldukça üzerindedir ve bu eğilim hala devam etmektedir.
Bu krizin temel nedenleri arasında iklim değişiklikleri, uzun süreli kuraklık, yönetimdeki verimsizlik ve su altyapılarının eskimesi yer almaktadır. Yağmur sularının toplanması ve depolanması için kullanılan barajlar tortuyla dolması nedeniyle etkinlikleri azalmıştır. Yasa dışı kuyuların sayısı artmış ve su kullanımı üzerindeki kontrol sistemi zayıflamıştır. Nüfus artışı, tarım ve sanayi alanlarındaki su talebi de krizi derinleştirmektedir.
Tahran bölgesinde son yıllarda yağış miktarı uzun vadeli ortalama göstergelerden önemli ölçüde düşüktür. Yapılan araştırmalara göre, 2025'in başında yağış uzun vadeli ortalama göstergeden yaklaşık %42 daha az olmuştur.
Tahran'ın ekolojik sorunları artık sırf doğal olaylar değil, yönetim, siyaset, sosyal adalet ve planlama meseleleridir. Eğer zamanında ve sistemli tedbirler alınmazsa, bu sorunlar şehrin yaşanmaz hale gelmesine neden olabilir.

Şehrin iki yüzü...
Tahran bugün 15 milyondan fazla nüfusuyla Yakın Doğu'nun en büyük şehirlerinden biridir. Ancak bu büyüklük aynı zamanda sosyal eşitsizliklerin daha belirgin hale gelmesine neden olmaktadır. Şehrin merkezinde pahalı daireler, lüks alışveriş merkezleri ve yüksek seviyeli hizmetler yoğunlaşmıştır. Ancak kenar mahallelerde yoksulluk, yarım kalmış binalar ve yasa dışı yapılar insan hayatını tamamen başka bir manzaraya dönüştürmektedir.
Araştırmalara göre, Tahran'ın çevresinde hızla büyüyen mahallelerin bir kısmı ruhsatsız olarak kurulmuştur. Burada ne su, ne kanalizasyon sistemi ne de modern altyapı yeterli değildir. İnsanlar şehrin cazibesini başkent merkezinde değil, ücra ve gelişmemiş bölgelerde yaşamaya mecbur kalmaktadırlar.
Tahran'ın gizli korkusu
Tahran aynı zamanda görünmez bir tehlikeyle yaşamaktadır. Şehir büyük bir sismolojik bölgede yer almakta ve bilim adamları yıllardır başkentin her an güçlü yeraltı sarsıntılarıyla karşı karşıya kalabileceğini belirtmektedirler.
Hızla artan şehirleşme bu riski daha da tehlikeli hale getirmektedir. Son yıllarda başkentin çevresinde yüzlerce yeni konut binası inşa edilmiş, ancak bunların hepsi sismik standartlara uygun değildir. Nüfus yoğunluğu ise o kadar fazladır ki, güçlü bir deprem meydana geldiği takdirde sonuçların boyutu felaket boyutunda olabilir.
Sonuç olarak, Tahran bugün çelişkilerin şehridir; bir yanda sarayların ve pazarların yaşattığı zengin tarih, diğer yanda ise tozlu hava, trafiği felç eden sıkışıklıklar ve sosyal uçurum. Nüfusun hızla artması, altyapının yüklenmesi ve dengesiz gelişim bu kadim başkenti daha ağır sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Üstelik, deprem riski her an tüm bu tabloya daha bir felaket sayfası ekleyebilir...