14 Kasım 1944'te Ahıska (Mesheti) Türkleri Stalin yönetimi tarafından sürgün edildi. Sovyet hükümeti tarafından Gürcistan'ın Meshetiya bölgesinden Orta Asya'ya zorunlu göç sırasında 212 köyde yaşayan 94 bin 955 Ahıska (Mesheti) Türkü evlerinden edildi.
Onlar, hayvan taşımacılığı için tasarlanan vagonlara yerleştirilerek esasen Özbekistan topraklarına gönderildiler.
Sürgün sırasında 50 bine yakın insan hayatını kaybetti.
Ahıska Türklerinin Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarına göçü, 1944 yılının Kasım ayında – kötü şöhretli Stalin döneminin tehcir operasyonundan sonra gerçekleşti.
Ahıska Türkleri Günü olarak bilinen Ahıska Türklerinin Sürgünü Anma Günü 1944 yılı Kasım ayının 14'ünde Sovyetler Birliği tarafından Ahıska Türklerinin kendi ana yurtlarından sürgün edildiği tarihi olayı anmak için kutlanır.
Modern.az'a verdiği röportajda araştırmacı-yazar, Türkolog Ekber Goşalı, Sovyet hükümetinin Ahıska bölgesini “güvenlik şeridi” ilan ederek, bir gecede on binlerce Türkü Orta Asya bozkırlarına – Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan topraklarına sürgün ettiğini söyledi. 1989 yılında Kremlin'in neden olduğu Fergana olayları sırasında Ahıska Türkleri yeniden zorla göçmen durumuna düştü ve o dönemden itibaren Azerbaycan'a ikinci büyük dalga olarak yerleşmeye başladılar. Bu göç 1990'lı yılların başlarına kadar devam etti.
“Ben 1990 yılının yazında üniversiteye giriş sınavları vermek için Bakü'ye geldiğimde bir ay süreyle Yasamal'da – o zamanlar “11. Hrebtovı” denilen sokaktaki bir evde kirada kaldım. O evde bir Ahıskalı annemiz de kiracıydı. Ben o kadının sabah herkesten erken kalkıp işe gittiğini, fedakar bir hayat sürdüğünü, sanki hep bir yerlere yetişmeye çalıştığını o bir ay içinde bizzat gördüm. Meğer o kadın kendine bir ev bark kurmak, yeniden dirilmek için acele ediyordu, acele ediyordu… İşin ilginç tarafı şuydu ki - ben bunu sonraları idrak ettim - o fedakar kadın iyi günlere koşarken bile soğukkanlılığını bozmamayı, kadınlık onurunu yüksek tutmayı o kadar yüksek derecede de başarıyordu…
Ben de, sınava gelen diğer dostlarımız da o Ahıskalı annenin o dönemde henüz alışmadığımız lehçede konuşmasını ilgiyle karşılıyorduk. Sonraları Ahıskalı tanıdıklarım çoğaldı, tanışıklıklar dostluğa dönüştü; bugün de onlarla kardeşlik-dostluk etmekten memnunum”.

Mülakatçımız, tehcir sürecinin gerçekleşmesinden bahsederken, sürecin eski SSCB'nin klasik totaliter yöntemleriyle yürütüldüğünü belirtti:
“14 Kasım 1944 gecesi - Ahıskalılar cephelerde “ortak Vatan” için ölüm kalım savaşı verirken, Türk köyleri “ortak Vatan”ın askeri gücü tarafından kuşatıldı, insanlara sadece birkaç saat içinde yurtlarını terk etmeleri “emredildi”. Garlara getirilen aileler hayvan taşıma vagonlarına bindirilerek Orta Asya'ya gönderildi. Yüzlerce insan yolda hayatını kaybetti. Bu, elbette, sadece coğrafi bir sürgün değildi – kolektif kimliğe, tarihi hafızaya vurulan çok ağır bir darbeydi”.
E. Goşalı, 1989-1993 yılları dalgasında Azerbaycan'a gelen Ahıska Türklerinin farklı bölgelere – nerede elverişli imkan varsa, oralara yerleştirildiğini de ekledi:
“Gabala, İsmayıllı, Oğuz, Şeki, Kuba, Haçmaz, Ağstafa, Tovuz, Gence, Göygöl, Goranboy, Samuh ve Saatlı'da, ayrıca Bakü ve Sumgayıt'ta büyük Ahıska toplulukları oluştu. Bu bölgeler hem doğa, hem istihdam imkanları, hem de sosyal-mental yakınlık açısından onların yaşam tarzına uygundu. Bildiğim kadarıyla, Ahıskalı soydaşlarımız şu anda da esasen bu bölgelerde kompakt olarak yaşamaktadır”.
Mülakatçımız, Azerbaycan devletinin o dönemde ne kadar zorluk yaşasa da, Ahıska Türklerinin kardeşlerimizin kabulünde çok hassas ve kardeş sevgisiyle davrandığını vurguladı:
“Şöyle ki, göçmen aileler için konutlar tahsis edildi, köylerde boş kalmış çiftlikler onlara verildi. Yerel topluluklar ise Ahıska Türklerini “misafir” değil, “bizden biri” olarak karşıladı. Akrabalık bağları kuruldu, sosyal entegrasyon neredeyse hiçbir gerginlik olmadan gerçekleşti. Bu, Türk dünyasının birliğinin canlı bir örneğidir”.
O, aynı zamanda, resmi olmayan bilgilere göre, şu anda Azerbaycan'da 70-90 bin arasında Ahıska Türkü yaşadığını belirtti. Onların büyük kısmı daimi ikamet hakkına sahiptir, gençler ise eğitim ve devlet hizmetlerinde aktif bir şekilde temsil edilmektedir:
“Şunu da vurgulayalım ki, Ahıskalı kardeşlerimizin I. ve II. Karabağ savaşında gösterdiği kahramanlıklar dillerde destandır. Örneğin, efsanevi topçu - Azerbaycan'ın Milli Kahramanı, rahmetli İskender Aznavurov'u duymayan-bilmeyen var mı?
Ömrü uzun olsun, bu günlerde 25 yaşına basmış Murad Eflatov ise 44 günlük savaşın gidişatında muharebe operasyonlarında gösterdiği kişisel kahramanlıktan dolayı, Vatan Savaşı Kahramanı yüksek unvanına layık görüldü”.
Ekber Goşalı, Gürcistan hükümetinin rehabilitasyon programı çerçevesinde bugüne kadar çok az Ahıskalıya geri dönmek için koşul yaratıldığını da belirtti:
“O programın dışında da göç edebilenleri göz önüne alırsak, yaklaşık bin - bin beş yüz Ahıska kökenli Türk geri dönmeyi başardı. Bu, 1944 yılında sürgün edilen on binlerce insanın yanında çok küçük bir rakamdır. Ahıska Türklerinin büyük kısmı bugün hala dünya genelinde dağınık bir şekilde yaşıyor – en çok Türkiye, Kazakistan, ABD, Azerbaycan ve Rusya'da…
Ahıska Türkleri Türk dünyasının “en sessiz acısı”, aynı zamanda “en sağlam hafızası”dır. Onlar nereye gittiyse, hem kendi kimliklerini korumuş, hem de yaşadıkları topluma fedakarca katkıda bulunmuşlardır. Evet, Azerbaycan bu kardeş topluluğun en büyük dayanaklarından biri, en güvenilir sığınağı olmuştur ve onlar Ahıska'ya dönme hakkından yararlanacakları güne kadar da böyle olacaktır. Kardeşliğimiz ebedidir”,- diye mülakatçımız sözlerini tamamladı.


