“Bölge milletvekilinin gözünden” projesi için bir sonraki röportaj adayını arıyorduk ki, sosyal medyada karşımıza İsmayıllı'nın kendine özgü doğası ve turizm merkezlerinin görüntüleri çıktı. “Ne hoş bir tesadüf”, - diyerek, 89 sayılı İsmayıllı seçim bölgesinin milletvekili Novruz Aslan ile iletişime geçtik. Telefon eder etmez kesin gün ve saat belirleyen milletvekilinin iş programı dikkatimizden kaçmadı.
Röportaja giderken arabada Novruz Aslan'ın bestelerini, özellikle Faik Ağayev'in repertuvarından “Aldattı Beni”, İlhamə Quliyeva'nın repertuvarından “Gece de, gündüz de yol gidiyorum ben” şarkılarını dinliyorduk. Fotoğrafçımız Mehdi "Yaşın ne farkı var” şarkısının da bu bestelere benzediğini söyledi. Biz de Novruz Aslan'ın bir başka bestesini, - İlhamə Quliyeva'nın repertuvarında seslenen o müziği dinlemeye başladık. 1999 yılından beri gönüllü olarak başkanlık ettiği Azerbaycan Kızılay Derneği'nin binasına vardığımızda görüşmeye 5 dakika kalmıştı. Röportaj ise tam konuştuğumuz zamanda, - saat 15:00'te başladı.
Modern.az sitesi “Bölge milletvekilinin gözünden” projesinin bir sonraki bölümünü sunar.
- Novruz Bey, uzun süredir İsmayıllı milletvekilisiniz. Bu ilçe turizm açısından çok elverişlidir. Sizin için İsmayıllı'nın meşhur yerleri dendiğinde aklınıza ilk ne gelir, ilçenin insanlarının temel farklı özelliği nedir?
- Çocukluk dönemimi hatırladığımda anlıyorum ki, o zaman “vatan” kelimesini bugünkü kadar derinden idrak etmiyorduk. Doğal olarak, bilgilerimiz, hayat tecrübemiz azdı. Ancak yıllar geçtikçe, vatana bağlılık ve toprak sevgisi insanın içinde yerini alır. Ben bunu son yıllarda daha derinden hissediyorum. Artık uzun yıllardır milletvekili olarak İsmayıllı'yı Milli Meclis'te temsil ediyorum. Her haftanın perşembe günü ilçeye gidiyor, sakinlerle görüşüyor, onların başvurularıyla tanışıyorum. Ne zaman işim çıksa ve ilçeye gidemesem, kendimi garip, rahatsız hissediyorum.
Her defasında Şamahı'dan Muğanlı yolunu geçtiğimde içimde garip bir duygu uyanır. İsmayıllı'nın doğası gerçekten de büyüleyicidir. İşte bu yüzden onu haklı olarak Azerbaycan'ın incisi olarak adlandırırlar. İlçenin hem doğası, hem de insanlarının misafirperverliği, farklı milletlerin barış ve dostluk içinde yaşaması İsmayıllı'ya özel bir güzellik katmaktadır. Her bir halkın kendine özgü kültürü, dünya görüşü yaşadığı ilçeye ek bir renk katar. Biz güzel dağlar, doğa manzaraları görmek istiyorsak, Babadağ, Burovdal, Lahıc, Basqal gibi yerlere seyahat etmeliyiz. Ama bana göre İsmayıllı'nın en büyük serveti onun insanlarıdır.
İsmayıllı halkı çok sıcakkanlı, çalışkan ve kadirşinastır. Dağ insanlarında çok ilginç bir psikoloji var: eğer sana inanırlarsa, seni kalpten severler ve hiçbir zaman unutmazlar. Ama bir kez onların güvenini kaybedersen, onu yeniden kazanmak çok zor olur. Ben kendimi mutlu sayıyorum ki, milletvekilliği faaliyetim sayesinde toprağımı ve orada yaşayan insanları daha yakından tanıdım. O zaman öğrendim ki, bizim 105 köyümüz var ve her birinin kendi adet-geleneği, kendi ruhu mevcuttur. Köyleri karış karış gezdim. Bir köyde söylediğin sözü diğer köyde aynı şekilde söylemek olmaz, her köyün kendine özgü psikolojisine uygun konuşmak gerekir.
İsmayıllılılarda bir özellik de var: onlar samimiyete, dürüstlüğe çok önem verirler. Onlarla konuşurken ifadelere ve sözlere çok dikkat etmelisin, sözünün arkasında durmayı başarmalısın. Ben milletvekili olduğum yıllar boyunca hiçbir zaman yapamayacağım bir işin sözünü vermedim. Ama verdiğim sözlerin %99'unu yerine getirdim. Milletvekilliği felsefem bir amaç üzerine kuruludur, – insanlara yakın olmak. Hesap ediyorum ki, seçmenler milletvekilinin yanına gelmemeli, aksine, milletvekili onların yanına gitmelidir. Her perşembe İsmayıllı'ya gitmemin de sebebi budur. Görüyorum ki, insanların çoğunun maddi imkanı kısıtlıdır. Bazıları sadece Bakü'ye değil, hatta ilçe merkezine bile gidemiyor. Kışın, esasen de ilçe merkezinde görüşmeler yapıyorum, yazın ise köy köy gezip her bir köyün problemiyle ilgileniyorum. Milletvekili hem de seçmen ile devlet kurumları arasında köprü rolünü oynamalıdır. Ben bu fikre samimi bir şekilde inanıyorum. İnsan bilmelidir ki, bu köprü güvenilirdir, o milletvekili aracılığıyla ilgili kurumlara sözünü ulaştırabilir. Bunun için milletvekilinin davranışı, hayat tarzı, hatta toplumsal yürüyüşü bile önemlidir. Doğrudur, kusursuz insan yoktur, ama biz çalışmalıyız ki, hatalarımız az olsun, insanların bize olan güvenini kaybetmeyelim.
Benim için en önemli mesele bu yıllar zarfında İsmayıllı halkının çoğunluğunun verdiği destektir. Elbette, herkesi memnun etmek mümkün değil, çünkü bazen milletvekilinin yetkisine ait olmayan meseleler de ortaya çıkar. Ama çalışıyorum ki, her başvuruya yanıt vereyim, insanlara yön vereyim. Benim için en büyük mükafat onların güvenidir. Çünkü insanın itibarını kazanmak zordur, kaybetmek ise bir anlık meseledir. Bu inancı korumak için daima çalışmak gerekir. İsmayıllı, doğanın güzelliği ile insanın saflığını birleştiren bir diyardır. Bizim en büyük değerimiz toprağımız ile birlikte, o toprağı seven insanlardır.

- Denilene göre, İsmayıllılıların bir kısmı sert, bir kısmı ılımlıdır. Sizi bu kategoriden hangisine dahil edebiliriz?
- Denge benim için hem siyasette hem de hayatta temel ölçüttür. Ben temkinli, sabırlı bir insanım. Ama İsmayıllı'ya özgü bir özellik de benim karakterimdedir, sabırla birlikte, kararlılık ve adalet hissi. Bu bizim dağ insanlarının ruhudur, sakin görünürüz, ama içimizde büyük bir güç var.
- Peki oldu mu ki, İsmayıllılılar yüzünden memurlara karşı sert bir tavır sergileyesiniz?
- Böyle bir durum olmadı, benim kamuoyunda tanınmam, müzik dünyasında belirli bir yol katetmem ve elbette, Davud Aslan'ın oğlu olmam hayatımda birçok şeyi kolaylaştırdı. Bu faktörler insanlarla iletişimde, farklı kapıların açılmasında bana yardımcı oldu. Hangi yerde İsmayıllılıların problemini dile getirirsem, onun en az %70–75'inin çözümünü sağlayabiliyorum. Bu benim için büyük bir sonuçtur. Her yıl bununla ilgili rapor hazırlıyorum ki, yapılan işleri sistemli ve şeffaf bir şekilde kamuoyuna sunabileyim.
Milli Meclis'teki konuşmalarım sırasında da söyledim: her bir milletvekilinin kendi siyaseti olmalıdır. Benim siyasetim ise çok basittir - az konuşmak, çok iş yapmak. Ben komite toplantılarında dile getirilen tüm meselelerde aktif olarak yer alıyor, pozisyonumu açıkça belirtiyorum. Ama genel kurul toplantılarında her konuda konuşma yapmıyorum, sadece ihtiyaç olduğunda fikir beyan ediyorum. Çünkü benim için konuşma yapmak amaç değil, araçtır. Yayınlarda, etkinliklerde ise yeterince konuşuyorum, orada zaman kısıtlaması olmuyor ve fikirlerimi tam olarak iletme imkanım doğuyor. Hiç kimse de diyemez ki, Novruz Aslan'ın hitabeti, retoriği zayıftır. Sadece benim prensibim sabırlı olmak, sözün ağırlığını korumaktır. Bazen bir cümle ile çok konuşmadan daha fazla etki yaratmak mümkün olur.
- Siz Bakü'de doğdunuz, burada İsmayıllılılarla sık sık karşılaşıyor musunuz?
- Doğal olarak, Bakü'de akrabalarım çoktur. Ben Bakü'nün Keşlə kasabasında, “Et Kombinası” sokağında doğdum. Şimdi o sokak babamın - Davud Aslan'ın adını taşıyor. 201 numaralı okulda okudum, okulun yakınında İsmayıllı'dan göç eden “Lahıçlılar Mahallesi” bulunuyordu. Yani o zamandan beri hem başkentin ortamı, hem de dağ insanlarının samimiyeti benim karakterimde birleşti. İlginçtir ki, ailemin bir tarafı İsmayıllı ile bağlantılı olsa da, hayat bizi başka bölgelerle de bağladı. Örneğin, kızımın eşi Zengilanlıdır. İşte bu yüzden kimse bana “Zengilanlıyım” dediğinde öyle sanıyorum ki, benim de hemşehrimdir.
Benim kapım herkese açıktır. Okul yıllarımdan beri toplumsal işlerle meşgul oldum. Ama bir şey var ki, görevim büyüdükçe, daha da sadeleştim. Benim için rütbe veya statü önemli değil, esas olan insan olarak kalmaktır. Bende “kabul günü” denilen bir anlayış yoktur. Kim isterse, kapımı çalar, içeri girer, derdini, fikrini açıkça söyler. Benim iş prensibimde mesafe yoktur, esas mesele insanla insan gibi davranmaktır.
- Novruz Bey, siz bestecilik, spor alanı, milletvekilliği, hatta enerji, insani ve diğer alanlarda başarılar elde ettiniz. Peki İsmayıllılılar nasıl, çoğunluğu bir alanda gruplaşabildi mi?
- Bu, itiraf etmemiz gereken bir gerçektir – bizde gruplaşmak büyük bir problemdir. Bazen insanlarla sohbet ederken diyorum ki, gelin bir anlık düşünelim, kimlerimiz var, tanınmış şahsiyetlerimizi sayalım. Saymaya başlıyorlar: Baba Veziroğlu, Novruz Aslan, merhum Musa Yakup, Mirdamet Sadıkov... Sonra duruyorlar. Hiç on kişiye ulaşamıyoruz. Bu o kadar da iç açıcı bir gösterge değil. Çoğu artık aramızda yok. Demek ki, yeni nesil yetiştirmeli, bu boşluğu doldurmalıyız. Bizde tanınmış, nüfuzlu iş adamları da azdır. Ama bu o demek değil ki, potansiyel yok, aksine, var, sadece o potansiyelin desteklenmesine ihtiyaç duyuluyor. Örneğin, Gürcistan Azerbaycanlıları, Batı Azerbaycan, Nahçıvan ve Karabağ bölgelerinin insanları birbirlerine çok güçlü destek veriyorlar. Bizim Şirvan bölgesinde ise bu his bir miktar zayıftır. Ben demiyorum ki, birbirimize düşmanız, ama destek olma kültürü bizde henüz istediğimiz seviyede oluşmadı. Bu konu hakkında konuşurken her zaman diyorum: Seyid Azim Şirvani'yi, Mirza Elekber Sabir'i okuyun, orada her şey açıkça yazılıdır. Onlar Şirvan insanının karakterini, düşünce tarzını çok güzel tasvir etmişlerdir. Benim son 20 yılda karşıma koyduğum esas amaç bu durumu değiştirmektir. Şükürler olsun ki, artık ciddi bir dönüş hissediliyor.
Örneğin, İsmayıllı bugün sadece doğasıyla değil, aynı zamanda turizm potansiyeliyle de öne çıkıyor. İsmayıllı İlçe İcra Hakimiyeti'nin mevcut başkanı da bu alanda çok bilgili, modern düşünceli bir uzmandır. O, ilçenin gelişimine akıllı bir yaklaşım sergiliyor. Biz birlikte çalışıyoruz ki, İsmayıllı'yı tanıtalım, turizmini geliştirelim. Bunun için video klipler hazırlıyoruz, sosyal medyada aktif olarak paylaşıyoruz. Şimdi İsmayıllı artık farklı bir çehreye sahiptir. Bizim esas amacımız bu potansiyeli daha da artırmak, ilçeyi turizm ve kültür açısından Azerbaycan'ın parlayan bölgelerinden birine dönüştürmektir.

- İsmayıllı'da doğan, büyüyen gençler bütünüyle Azerbaycan'ı temsil etme gücüne sahipler mi?
- Onlar hepsi bizim gururumuz, iftiharımızdır. Ben inanıyorum ki, İsmayıllı'yı farklı kılan en büyük değer onun insan sermayesidir. İsmayıllı'nın markası, aslında, eğitimdir. Ben öyle insanlar tanıyorum ki, çocuklarının bilgili, kültürlü ve düşünceli büyümesi için şehirden onları İsmayıllı'ya özel ders öğretmeninin yanına getiriyorlar. Bu, çok şeyin göstergesidir. Bizim çocuklar yeteneklidir, çalışkandır ve eminim ki, onlar gelecekte Azerbaycan'ı layıkıyla temsil edecekler.
- Siz profesyonel bir sporcu olmanın yanı sıra, aynı zamanda meşhur besteleriniz de var. Seçmenleriniz bu alanlarda size başvurdu mu, bu alanda İsmayıllılılara ne kadar destek oldunuz?
- Bugün de İsmayıllı ilçesinin sporcularına destek veriyorum. Destek sadece onları gerekli malzemelerle temin etmek değil, aynı zamanda onlar herhangi bir sefere, yarışa gittiklerinde imkan dahilinde yardımcı oluyorum. Ayrıca yerel toplumsal desteği sağlamaya da çalışıyorum. Bizim İsmayıllı'da imkanlı insanlar az olsa da, aydınları, vatansever, aktif insanları çoktur. Onların farklı alanlara yönelmesi için ilçemizde belirli gelenekler oluşturmuşam. Benim teşebbüsümle iş adamlarımız da sporculara, eğitim alan gençlerimize yardım ediyorlar. Düşünüyorum ki, İsmayıllı'nın iş adamları daha çok olsaydı, biz daha çok başarı kazanırdık. Ama çok azlar, parmakla sayılacak kadar. Yardım ettiklerinde de diyorlar ki, adımızı anmayın. Bu da onların ne kadar necip, ve mütevazı olduklarının göstergesidir.
Müziğe gelince ise bizim Baba Veziroğlu ile birlikte “İsmayıllı” adlı müzik eserimiz var. Birçok yerel kültür çalışanımız benimle, ben de onlarla gurur duyuyorum. Benim müziklerimi kendi repertuvarlarında kullanıyorlar. Kültür ve sanat insanı ruhen birbirine bağlar. Ben öyle birini tanıyorum ki, vaktiyle benden hoşlanmamış, ama bestelerimi dinledikten sonra fikri tamamen değişmiş. O beni, ben de onu yeniden keşfettik. Müziği hisseden insanlar tamamen farklı olur.
- İlçelere yaptığınız ziyaretler sırasında yerel sporcularla birlikte antrenmanlar, müzisyenlerle ise yaratıcılık buluşmaları düzenlediniz mi?
- Evet, sporcularla sık sık görüşüyorum, bazen onlarla birlikte antrenman da yaptım. Doğrudur, ben kendim güreşçiyim, ama onlarla güreşmedim. Daha çok stadyumda birlikte koşular, jimnastik hareketleri yapıyoruz. Ben sporcularla aynı ritmi yakalamayı severim. Hayatımda da onlara yer buldum ve açıkça söyleyeyim, İsmayıllı'da en yakın dostlarım işte sporculardır.
Müzik alanına gelince, çalışıyorum ki, ilçemizde düzenlenen tüm kültür etkinliklerine katılayım. Bu alana da kendi katkımı vermeye çalışıyorum. Sevindirici bir durumdur ki, İsmayıllı'nın çok değerli kültür çalışanları var ve onlar kendi yetenekleriyle sadece ilçenin değil, bütünüyle Azerbaycan'ın kültürel hayatına büyük katkılar sağlıyorlar.
- Azerbaycan'ın her köyünün kendine özgü adet-gelenekleri var. İsmayıllı'nın gelenekleri içerisinde sizin sevdikleriniz ve sevmedikleriniz hangileridir?
- Açıkçası, İsmayıllı'nın tüm adet-gelenekleri benim için değerlidir. İster Nevruz bayramı, isterse de diğer merasimler hepsi samimiyet, sıcakkanlılık ve birliğe dayanır. İnsanlarımız o kadar cana yakın ve saftırlar ki, her bayramda ilçede sanki bir aile ortamı oluşur.
Ama bir mesele var ki, ben onu şakayla “İsmayıllı'nın tek olumsuz geleneği” olarak adlandırıyorum. Bu da memurlar arasında yaygın olan “baş üstüne” problemidir. Örneğin, telefon edip bir meseleyi rica ettiğinde cevap veriyorlar ki, “baş üstüne, Novruz Bey”, ama sonra unutuyorlar. Yani “baş üstüne” deyip meseleyi kapatıyorlar.
Ben her zaman diyorum ki, İsmayıllı'ya yeni gelen icra başkanları ilk olarak, bu “baş üstüne” geleneğinden kendilerini korumalıdırlar. Çünkü söz vermek kolaydır, ama yerine getirmek sorumluluk gerektirir. Bu istisna olmakla birlikte, İsmayıllı'nın tüm adet-gelenekleri kusursuzdur. Her biri halkımızın güzel ruhunu, milli değerlerini yansıtır.

- Düğün, cenaze merasimlerinden şikayetiniz yok mu ki, onlar yeni bir düzleme geçebildi?
- Aslında, düğünlerimiz de, cenazelerimiz de halkın düşünce tarzını, maneviyatını gösteren geleneklerdir. Ama zaman değiştikçe, bu merasimlerin de içeriği değişmelidir. Benim çok beğendiğim bir adet Basqal'da ve Kuba'da var. Orada kimse rahmetli olduğunda insanlar doğrudan mezarlığa toplanır, merhumu son yolculuğuna uğurlarlar. Defin tamamlandıktan sonra ise herkes gidip ev sahibine başsağlığı verir ve evine döner. Hiçbir ihsan, uzun uzadıya cenaze sofraları olmaz. Bence, bu hem manevi, hem de kültürel açıdan çok güzel bir gelenektir. İsmayıllı'nın bazı köylerinde de bu yönde değişiklikler gözlemleniyor. Önceleri cenaze merasimleri daha çok israfla eşlik edilirdi, ama şimdi birçok yerde bu durumlar ortadan kaldırıldı. İnsanlar artık anlıyorlar ki, merhumun ruhunu anmak için sükut, dua ve hayırsever amel yeterlidir.
Ben kendi evlatlarıma da açıkça söyledim: Ben bu dünyadan göçtüğümde ihsan vermeyin. Onun yerine ihtiyacı olan ailelere, hastalara, çocuklara yardım edin. Bence, insan için en büyük ihsan işte başkasına yapılan iyiliktir.
- İsmayıllı'da hastanelere başvurdunuz mu? Genel olarak, ilçedeki doktorların profesyonelliğine, hastanelerin koşullarına kendi canınızı emanet edecek kadar inanıyor musunuz?
- Evet, başvurdum. Benim böbreğimde taş problemi var, bir defasında İsmayıllı'ya ziyaretim sırasında keskin ağrılar başladı ve derhal ilçe hastanesine gittim. Açıkça söyleyeyim, doktorların profesyonelliği, çevik reaksiyonu ve genel olarak, hastanenin koşulları beni iyi anlamda şaşırttı. Gerekli tıbbi müdahale zamanında yapıldı ve kısa zamanda kendimi daha iyi hissettim.
Bugün ilçelerimizde sağlık alanında çok ciddi ilerlemeler var. Muhterem Sayın Cumhurbaşkanının dikkati ve siyaseti sayesinde bölgelerde altyapı tamamen yenilenmiştir. İsmayıllı'da modern taleplere cevap veren sağlık ocakları, spor ve olimpiyat kompleksleri, ayrıca yeni eğitim kurumları faaliyet göstermektedir. Özellikle insani ve teknik kolejin açılması da gösteriyor ki, devlet bölgelerin sosyal gelişimine, gençlerin mesleki ve eğitim imkanlarının genişlemesine çok büyük önem veriyor. Bütün bunlar bir kez daha ispat ediyor ki, artık ilçelerimizde de insanların kendi sağlığını ve geleceğini emanet edebileceği bir sistem oluşmuştur.
- İlçelerde esasen gaz, elektrik, su problemi devam etmektedir. İsmayıllı'da bu alanda hangi işler yapıldı ve esas hedefleriniz nelerdir?
- Bu meseleler, doğal olarak, her bir bölgenin gelişiminin temel göstergesidir. Halihazırda hükümet kurumları ile, özellikle de Ekonomi Bakanlığı, "Azerişıq", "Azerigaz" ve diğer ilgili kuruluşlarla bu yönde çok aktif müzakereler yürütüyoruz. İsmayıllı'da 22 köy var ki, onların gazlaştırılması acil bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Devlet kurumlarımız bu işte bize büyük destek gösteriyor ve biz de çalışıyoruz ki, bu projeleri hem teknik, hem de ekolojik açıdan yüksek seviyede icra edelim. Elbette, Aran bölgelerinde durumdan çıkmak nispeten kolaydır, ama dağlık yerlerde hem rölyef, hem de iklim koşulları belirli zorluklar yaratır. Bununla birlikte, son yıllarda ekolojik talepler daha da sertleşti. Önceleri insanlar kış mevsiminde odun tedariki ile durumu hafifletiyorlardıysa, şimdi bu süreç ciddi kurallar çerçevesinde düzenleniyor. Bütün bunlar onu gösteriyor ki, biz bir yandan altyapı projelerini gerçekleştirmeli, diğer yandan ise doğayı koruma sorumluluğumuzu da unutmamalıyız. Amacımız İsmayıllı'nın her köyünü sürdürülebilir enerji teminatı ile kapsamak ve insanların hayat kalitesini daha da iyileştirmektir.

- Bizde belirli milletvekilleri var ki, defalarca seçim bölgelerini değiştirdiler. Siz bu konuda düşünüyor musunuz?
- Açıkçası, bu konuda ben de düşündüm. Hatta bana defalarca söylediler ki, Bakü'deki seçim bölgeleri daha rahattır, mesafe yakın, imkanlar geniş ve saire. Ama benim için mesafe değil, manevi bağlılık daha önemlidir. İsmayıllı benim için sadece bir seçim bölgesi değil, hayatımın bir parçasıdır. Oradaki insanlar, o doğa, o ruh bana çok yakındır. Bu yüzden hiçbir zaman bölgemi değiştirmek için adım atmadım. Oradaki insanların güveni, sevgisi, inancı yeterince değerlidir. Ben çok iyi anlıyorum ki, bu dünyada hiçbir şey ebedi değildir. Zaman gelecek ben de artık milletvekili olmayacağım, yerimi başka bir genç, başka bir insan alacak. Ama benim için esas mesele bu değil. Ben istiyorum ki, İsmayıllı sakinleri beni her zaman iyi bir insan, sözünün, amelinin arkasında duran biri olarak hatırlasınlar, - ister sağlığımda, isterse de bu dünyadan göçtükten sonra. Benim siyasetim ve hayat felsefem de işte budur.
- Milli Meclis'te icra başkanı ile ilişkisi iyi olan milletvekili bulmak zordur. Milletvekilleri meseleyi dile getirmeseler de, buna defalarca şahit olduk. Novruz Aslan'ın ilçenin icra başkanı ile ilişkisi nasıldır?
- Benim bu meselede hiçbir zaman problemim olmadı. Aksine, İsmayıllı'ya liderlik etmiş tüm icra başkanları ile ilişkilerim her zaman çok iyi oldu. Bunun esas sebebi de çok basittir – ben hiçbir zaman icra başkanlarından kişisel çıkarımla ilgili bir şey istemedim. Çünkü problemler işte o zaman ortaya çıkar ki, ilişkiler kişisel çıkarlara dayanır. Benim amacım her zaman ilçeye, insanlara, genel olarak devletimize faydalı olmaktır. Biz bir takımız – milletvekili, icra başkanı, hukuk-emniyet organları ve diğer devlet yapıları aynı amaca, yani halka hizmete yönelmelidir. Belki de bu anlamda ben o az sayıda milletvekillerindenim ki, haftanın 4-5 günü icra başkanı ile bir araya gelip ilçede çözüm bekleyen meseleleri müzakere ediyorum. Biz bu ilişkiyi “kim haklıdır?” prensibi üzerine değil, “ilçe için ne faydalıdır?” prensibi üzerine kuruyoruz. Düşünüyorum ki, bu da başarının esas anahtarıdır.
- İlçede yaşayan akrabalarınız var mı? Onların işe yerleştirilmesinde herhangi bir desteğiniz oldu mu?
- Elbette, akrabalarım var. Ama ben milletvekili seçildiğimden beri bu meselede çok prensipli oldum. Onlara açıkça söyledim ki, hiçbir zaman bana işle ilgili başvurmasınlar. Eğer herhangi bir tıbbi, sosyal veya evsel yönelimli problem olursa, elbette, bir akraba, bir dost gibi yardım ediyorum. Ama hiçbir zaman İcra hakimiyetine telefon edip, “falancayı işe alın, o benim akrabamdır” demedim ve demem de. Hatta belediyenin 15 üyesinden biri bile benim akrabam değil. Ben 2005 yılında milletvekili seçildiğimde kendime söz vermiştim ki, İsmayıllı'da kişisel çıkar gütmeyeceğim. Benim amacım bu ilçenin insanlarına hizmet etmek, onlara faydalı olmaktır. Bu prensip milletvekilliği faaliyetimin esas felsefesidir.
- Sizin akrabanızdır diye çalışmamalılar mı?
- Hayır, elbette ki, çalışmalılar. Her bir insanın emek faaliyeti, geçimi olmalıdır. Sadece benim için prensip odur ki, hiç kimse benden rica etmesin ki, onu herhangi bir yüksek göreve yerleştireyim. Ben bunu hatta aileme de söyledim: Benden iş istemeyin, isteseniz de, bu yolla değil.
İcra başkanına da telefon edip sorabilirsiniz. Ben hiçbir zaman akrabamın işiyle ilgili onlardan bir şey rica etmedim. Bizim tüm sohbetlerimiz ilçedeki problemler, seçmenlerin başvuruları ile ilgili oldu. Elbette, kişisel meselelerde yardım gerektiğinde, onu kendim çözmeye çalışıyorum. Düşünüyorum ki, insan kendi gücüne dayanmalı. Bu yüzden hesap ediyorum ki, görev isteği değil, ameli faaliyet ve dürüstlük insanın kimliğini belirler.

- İsmayıllı mutfağında özellikle ön plana çıkaracağınız, sizin çok sevdiğiniz yemek hangisidir?
- Pip dolması, Başqal helvası, Lahıc helvası. Bizim Lezgi yemeklerimiz de var. Genel olarak mutfağımıza ait tüm yemekler lezzetlidir.
- 4 evladınız var. Onlar şu anda hangi faaliyetlerle meşguller ve gelecekte İsmayıllı'da çalışmak hakkında düşünüyorlar mı?
- Bir oğlum, üç kızım var. Oğlum en küçüğüdür, şu anda askerdir. Ortanca kızım yurt dışında yaşıyor, orada kendi faaliyetini kurdu. Büyük kızım Gülnur Aslan ise yaratıcılıkla meşguldür. Onun bir dizi kitabı basıldı, şiirleri okuyucular tarafından ilgiyle karşılanıyor. Bazen onun yazdığı şiirlere ben de müzik besteliyorum. Böylece, aramızda bir baba-kız yaratıcılık işbirliği oluştu. Diyebilirim ki, yaratıcılık ruhu ona dedesinden - Davud Aslan'dan geçmiş, ama ailede müzisyen sadece benim. Küçük kızım ise ev hanımıdır. Onların her biri kendi yolunu buldu, ama nerede olsalar da, doğma İsmayıllı'ya bağlılıkları büyüktür. Ben her defasında ilçeden döndüğümde soruyorlar ki, oradaki insanların durumu nasıldır.
- Vurguladınız ki, ailede tek müzisyen sizsiniz. Müzik sizin için neyi ifade ediyor?
- Müzik benim için sadece bir sanat türü değil, hayatımın ayrılmaz bir parçasıdır, demek olur ki, benim hayat tarzımdır. İlk müzik projelerimi geleneksel olarak Sayın Cumhurbaşkanına sunuyorum, bu, artık yıllardır devam eden bir kuraldır. Elbette, müzikte sevgi ve muhabbet konusu ebedidir, lakin ben daha çok sosyal içerikli eserlere üstünlük veriyorum. Örneğin, merhum milletvekili Hadı Recebli ile birlikte “Yaşlıları unutmayalım” projesini hazırlamıştık. Hem içeriğine, hem de fikrine göre çok değerli bir işti. Halihazırda gençlik yıllarımdan kalan yüzlerce bestem var. Eğer bugünden sonra 50 yıl zarfında yeni bir eser yazmasam bile, o arşiv bana yeter. Ama o eserler bugünkü dönemin ritmiyle tam uyuşmuyor, çünkü zaman değişiyor. Bugün müzikte esas dikkat ritme yönelmiş, halbuki hakiki müzik insanı düşündürmeli, terbiye etmeli ve ruhuna dokunmalıdır. Benim yaratıcılık prensibim budur. Çalışıyorum ki, hiçbir bestem başkasının eserine benzemesin. Orijinallik benim için en önemli değerdir.
- Novruz Bey, siz Kültür komitesinin de üyesisiniz. Kültür Bakanlığı'nın faaliyetini, komite ile iş sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Kültür ve sanat alanlarının gelişiminden bahsederken, ilk olarak Kültür Bakanlığı'nın ve Haydar Aliyev Fonu'nun faaliyetini özel olarak belirtmek gerekir. Fonun bu alana verdiği katkı, özellikle Mehriban Hanım Aliyeva'nın bu alandaki emeği paha biçilmezdir. İster muğam yarışmalarının düzenlenmesi, isterse de Azerbaycan'ın kültürel mirasının UNESCO seviyesinde tanıtılması gibi teşebbüsler milli kültürümüzün uluslararası itibarını güçlendiriyor.
Kültür Bakanlığı'na gelince, ben bakan Adil Kerimli'nin komite toplantısına gelerek “Biz artık 30 yıllık kültür stratejisi hazırladık” demesini çok yüksek değerlendiriyorum. Açıkçası, bu yaklaşım beni hoş anlamda şaşırttı. Bu o demektir ki, biz artık 30 yıl sonraki Azerbaycan kültürünün gelişim yönlerini düşünüyoruz. Kültür insan için en temel değerdir. O bizi diğer canlılardan farklı kılan manevi ölçüdür. Bu bakımdan, kültür alanına özel dikkat ve sürekli devlet siyaseti oldukça önemlidir. Beni sevindiren esas nokta odur ki, Kültür Bakanlığı ile parlamento komitesi arasında çok sıkı bir işbirliği mevcuttur. Adil Bey şahsen toplantılarda yer alıyor, müzakerelerde aktif oluyor. Son toplantılarımızda biz “Tarih ve kültür anıtlarının korunması hakkında”, “Kütüphane işi hakkında” ve “Müzeler hakkında” kanun tasarılarını müzakere ettik. Bu, kültür alanında normatif bazanın güçlendirilmesi açısından çok önemlidir.

- Siz hem de uzun yıllardır, Azerbaycan Kızılay Derneği'ne liderlik ediyorsunuz. Bu faaliyetinizin esas prensipleri nelerden ibarettir?
- Ben 1999 yılından bugüne kadar Azerbaycan Kızılay Derneği'nde gönüllü esaslarla faaliyet gösteriyorum. Lider olsam da, hiçbir maaş almıyorum ve bu, BDT ülkeleri arasında sadece Azerbaycan'a özgü bir durumdur. Bizim faaliyetimizin esas ortakları Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu ve milli derneklerdir. 1997 yılında imzalanan Sevilla Anlaşması'na göre, hareketin üç bileşeni arasında görev dağılımı yapılmıştır. Savaş ve silahlı çatışmalar sırasında görev Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne aittir. Biz onların, onlar da bizim faaliyetimize karışmıyor. Onların Azerbaycan'daki misyonunu tamamlayarak ülkeden gitmesinin sebebi de işte faaliyetlerinin tamamlanmasıydı.
Doğrudur, bazı durumlarda onların “tarafsız kalma” çabaları bizim tarafımızdan net bir şekilde karşılanmıyordu. Ama bu, işbirliğimize engel olmadı. Halihazırda Uluslararası Federasyonun Azerbaycan'daki faaliyeti devam ediyor. Onlar, esasen, olağanüstü haller sırasında milli derneklere destek gösteriyor ve bizim insani hareketin önemli bir parçasıdır.
Bugün karşıya koyduğumuz esas amaç işgalden azat edilmiş arazilerde Kızılay'ın bölümlerini oluşturmak, onları ofislerle temin etmek ve gelişimine zemin hazırlamaktır. Artık Hankendi'de şubemiz faaliyet gösteriyor.
Türk Devletleri Teşkilatı kurulduktan sonra insani ortaklığın oluşması için Kırmızı Şebeke tesis edildi. Bu şebekeye Azerbaycan, Türkiye, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan dahildir, Türkmenistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Macaristan ise gözlemci sıfatıyla yer alıyor. 19-21 Kasım'da teşkilata dahil olan milli derneklerin yönetim heyetinin bir sonraki görüşmesi Bakü'de düzenlenecek. Önceki toplantı ise geçen yıl Bişkek'teydi, bir sonraki ise İstanbul'da olacak.
Gururla söyleyebilirim ki, biz BDT coğrafyasında tek donör ülkeyiz. Şöyle ki, Nepal, Suriye, Türkiye, İran, Moldova ve diğer ülkelere insani yardımlar gösterdik. 2000 yılından itibaren Kızılay Derneği'nde açık muhasebe sistemi uygulanmaktadır. İstenilen kişi muhasebeye başvurup belgelerle tanışabilir. Bizim faaliyetimiz tamamen şeffaftır. Muhasebede bir manat bile fazla kaynak yoktur, tüm kaynaklar hayırseverlik ve ortak projeler hesabına oluşur. Örneğin, Türkiye'de meydana gelen deprem sırasında yarım milyona yakın kaynak topladık. Bu, belki de, Türkiye Kızılayı'nın bir günlük harcamasına eşitti, ama bizim için büyük bir sonuçtu. Düşünüyorum ki, bu düşünce tarzı ve sistemin farklılığındadır. Azerbaycan'da hem de Olağanüstü Haller Bakanlığı çok aktif faaliyet gösterdiğinden dolayı, Kızılay Derneği yardımcı ve koordinasyon sağlayıcı bir güç rolünde yer alıyor.
2 saate yakın süren röportajımızın sonunda Novruz Aslan ile konuşabileceğimiz henüz çok konunun olduğunu düşünerek ayrıldık.