Modern.az

“Doğu'nun dört incisi” - REPORTAJ

“Doğu'nun dört incisi” - REPORTAJ

Röportaj

31 Ekim 2025, 12:53

Turizm, sadece gezinti değil - bir bölgenin kalbini dinlemek, onun hikayesini anlatmaktır

Turizm, başka bir ülkeye seyahat etmek, gittiğin ülkenin tarihi, kültürü, doğası, mutfağı ve insanlarıyla tanışmaktır. Demek ki, turizm sadece bir gezinti değil, gittiğin bölgenin kalbinin sesine kulak vermek, onun hikayesini başkalarına anlatmaktır. Hikayeyi ise biz insanlar yazarız. Kimi ömür sayfasının hikayesini, kimi gelecek nesillere kalacak tarihi, kimi ise gezip gördüğünün hikayesini yazar… Hikayeler de tarihtir ve yazılmak içindir. Yazılır ki, hafızalarda ve tarihte kalsın.

Dünya turizminin merkezlerinden biri -Türkiye

Türkiye turizmi tüm dünyada meşhurdur. Bugün Türkiye'nin dünya turizminin merkezine dönüşmesi hiç kimseye sır değil. 

Yılın mevsimlerinden bağımsız olarak, kardeş ülkenin herhangi bir bölgesine yönelsen, orada mutlaka yeni bir doğa harikasıyla karşılaşırsın. Sanki Tanrı Türkiye'yi bir cennet olarak Yeryüzüne bahşetmiş. Ülkenin birçok tarihi mekanı UNESCO'nun Dünya Mirası Ana Listesi'ne dahil edilmiştir.

Kardeş ülke Antalya, Dalaman, Uludağ, Rize, Konya, Mardin, Pamukkale, Kapadokya, Efes, Bergama, Diyarbakır, Sinop, Afrodisyas gibi güzel mekanları, “Kız Kulesi” (İstanbul), Mardin Evleri (Mardin), Tekirova (Antalya), Fethiye (Muğla), ‍Salda Gölü (Burdur), Nemrut Dağı (Adıyaman), Göbeklitepe (Şanlıurfa), Batman (Hasankeyf-antik köy) gibi mucizeleriyle dikkat çekiyor. Gerçekten de atalar doğru söylemişler: “Yüz kere işitmektense, bir kere görmek iyidir”.


Tarihi ve kültürüyle dikkat çeken Doğu Anadolu'nun 4 incisi

Doğu Anadolu'nun Bitlis, Siirt, Muş ve Batman bölgeleri büyüleyiciliği ve özgünlüğü ile insanı kendine hayran bırakmakla birlikte, tarihi ve kültürüyle de dikkat çekiyor. Ana doğa bu yerleri güzellikten mahrum bırakmamış. Adet-gelenekleri, yaşam tarzı, doğası ile belirli ölçüde farklılık sergileyen bu bölge tarihin sınavlarından geçerek günümüze ulaşmıştır.

Türkiye'nin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın daveti ve bakanlık bünyesinde faaliyet gösteren Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı'nın (TGA) organizasyonuyla kardeş ülkeye gerçekleşen seyahatimizde Muş, Bitlis, Batman ve Siirt güzellikleriyle daha yakından tanışma imkanı elde ettik.   

Muş - Türklerin Selçuklular döneminde Anadolu'da ilk ayak bastıkları yer

Muş bölgesi kadim tarihi anıtları, müzeleri ve tarımı ile öne çıkıyor. “Gizli inciler” kategorisinden olan bu bölgede başlıca görülecek yerler Muş müzesi, Ulu Cami, Yıldızlı Han kervansarayı, Tarihi Murat Köprüsü, diğer tarihi mekanlar ve doğa manzaralarıdır.

Ülkenin Doğu Anadolu bölgesinde yer alan, 6 ilçeyi birleştiren ve yaklaşık 413 bin nüfusun yerleşim yerine dönüşen Muş şehri zengin bir tarihe sahiptir. Hatta Muş'un Türklerin Selçuklular döneminde Anadolu'da ilk ayak bastıkları bölgelerden biri olduğu söylenir. Şehrin merkezinde Alparslan'ın heykeli yükselir. Halk hayvancılık ve tarımla uğraşır. Vilayet ayrıca devasa şeker fabrikasıyla tanınır.

Muş'un tarihi-kültürel camisi - Ulu Cami 

Ulu Cami şehirde ziyaret ettiğimiz ilk mekan oldu. Rivayete göre, Türkler tarih boyunca fethettikleri tüm şehirlerde camiler inşa ettirmiş ve o camilerden en büyüğünü Ulu Cami olarak adlandırmışlardır.

Muş'ta ayrıca XVII. yüzyıl mimarisine ait Hacı Şeref Camii ve XVIII. yüzyılda inşa edilen Alaaddin Camii de bulunmaktadır.


Tarihi Murat Köprüsü

Tarihi Murat Köprüsü Muş vilayetinde Murat Nehri üzerinde, Muş şehir merkezinden güneyde 12 km mesafede yer almaktadır. XIII. yüzyılda Selçuklular döneminde inşa edilen Tarihi Murat Köprüsü'nün ilk yapım tarihi hakkında kesin bilgi yoktur. Köprünün üzerinde bulunan mermer üzerine yazılmış 1871 tarihli kitabeden köprünün Osmanlı döneminde restore edildiği belirlenmiştir.

Türkiye'nin Muş şehir belediyesinin turizm çalışanı Serdar Solmaz Murat Köprüsü ile ilgili düşüncelerini bizimle paylaştı. Onun sözlerine göre, Murat Nehri kendi akışını Van'dan başlayıp Muş'a, oradan da Erzurum'a yönelir ve sonra Fırat Nehri ile birleşerek Mezopotamya'ya akar.

"Uzunluğu 143 metre olan köprünün eni 5 metredir. Murat Köprüsü bugün de aktif şekilde kullanılıyor. Değerlerimize sahip çıkmak, atalarımızdan bize miras kalan tarihi anıtlarımızı korumak borcumuzdur", -diye Serdar Solmaz belirtti.

Cennet Bitlis - büyüleyici doğa, gizemli tarih 

Kadim zamanlardan beri Türkiye'ye yönelen her yabancı bu bölgeyle ilgili o kadar hoş sözler yazmış ki, bu fikirler şimdi de kendi güncelliğini koruyup saklıyor. Her taşı bir tarih olan Türkiye'yi dün olduğu gibi, bugün de aynı seyyahların torun ve çocuklarına sevdiren cennet mekan bölgelerden biri Bitlis'tir.

Grubumuz Muş'tan sonra Bitlis'e yol aldı. Yol boyunca Doğu Anadolu'nun doğa güzelliklerinden, vadilerinden ilham alarak mekana vardık. Bitlis doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra, henüz keşfedilmeyen yerleriyle de dikkat çekiyor.

Bitlis vilayetin başkentidir. Merkez ilçeye bağlı üç ilçe var. Doğu Anadolu bölgesinde yer alan Bitlis güneyden Siirt, batıdan Muş, kuzeyden Ağrı Dağı ve doğudan Van Gölü ile çevrilidir.

Bitlis kaleleri ve İslam anıtları ile önemli bir yerdir. Resmi rakamlara göre, bu kadim medeniyetin olduğu şehirde şimdi 70 binden fazla nüfus yaşıyor.  


Makedonyalı İskender'in ele geçiremediği Bitlis Kalesi 

Şehrin en meşhur tarihi anıtlarından olan bu kalenin hikayesi oldukça ilginçtir. Hikayeye göre, Makedonyalı İskender ordusuyla Bitlis'te sefere çıkmaya hazırlanırken komutanı Bedlis'ten kendisinin bile fethedemediği bir kale inşa etmesini ister.

Bedlis büyük çabalardan sonra kaya bloğunun üzerinde fethedilmesi çok zor olan bir kaleyi tamamlar. Makedonyalı İskender yürüyüşten döner dönmez kaleyi fethetmek için çok çaba gösterir, ancak istediğine ulaşamaz ve kaleyi Komutan Bedlis'e bırakır…

Makedonyalı İskender'in alamadığı Bitlis Kalesi bugün de ayaktadır ve tüm azametiyle ziyaretçilerini bekliyor.

Bitlis'te kaleler, medreseler, köprüler, kervansaraylar bin yıllık tarihi mirasın en somut örnekleridir. Tarihi kadar doğal güzellikleri de cazip olan bu şehir insanı hayran bırakıyor. Doğu Anadolu'nun en kadim şehirlerinden biri olan Bitlis sizi büyüleyici tarih ve doğa atmosferiyle bekliyor.

Bitlis aynı zamanda çok zengin bir yemek kültürüne sahiptir. Büryan kebabı, çorti aşı, içli köfte gibi damağınızda kalıcı tat bırakacak birçok yemek var. Öğrenmeyenler için biraz ağır bir mutfak olsa da, Bitlis'te tekrarsız tatları keşfedeceğinize garanti verilir.

Selçuk Mezarlığı

Dünyanın en büyük Türk-İslam mezarlığı olarak bilinen Selçuk Mezarlığı da tam olarak Bitlis'tedir. Döneminin Rey, İsfahan, Harezm, Hive gibi stratejik öneme sahip İslam şehirlerinden biri olan Ahlat şehrinde yer alan mezarlık açık hava müzesi gibidir ve burada atalarımız uyumaktadır. Burada Urartulardan başlayarak birçok medeniyetin izlerini bulmak mümkündür. Selçuk mezarlığında 9 bin mezar taşı keşfedilmiştir. Taşlardaki hayranlık uyandıran rölyefler ve bezemeler turistlerin dikkatini çekiyor.

Bizans İmparatorluğu ile Selçuklu İmparatorluğu arasında 1071 yılında gerçekleşen Malazgirt Savaşı da tam olarak burada olmuştur.


Tatvan - Bitlis bölgesi

Açık hava müzesini, daha doğrusu Selçuk mezarlığını garip izlenimlerle terk ettik. Ne yapsak da, tarihimiz her zaman bizimledir ve ondan kaçamayız.

Tarihin, tarihiliğin etkisi altında Bitlis'in güzel mekanlarından biri olan Tatvan'a doğru yol alıyoruz. 

Tatvan Van Gölü'nün güney sahilindeki büyük kasaba-limandır. Göl üzerindeki ulaşım ve Nemrut Volkanı bölgesine çıkış için bir üs rolünü oynar.

Başlıca görülecek yerleri Tatvan sahili, göl feribotları, Nemrut Volkanı ve Ahlat'a giden rotadır.

Tatvan'a tren veya otobüsle gelmek mümkündür. Göle feribot bağlantıları da var.

Bölgenin en önemli turistik yerlerinden biri olan Tatvan'da görülecek yerler çoktur. Bunlardan biri de Nemrut krater gölüdür. Kendisi de bir doğa harikası olan bu göl Türkiye'nin en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük krater gölüdür. Tatvan kış aylarında da Nemrut Kayak Merkezi ile misafirlerini ağırlayabilir. Her anın en doyulmaz geçeceği Tatvan seyahatiniz sırasında Van Gölü manzarası ile Güneş'in doğuşunu karşılayıp, batışını uğurlayarak unutulmaz anlar yaşamak, bu anıları hafızaya kazımak mümkündür.

Bir bilgenin dediği gibi "Ölüm döşeğinde 2 şeyden pişman olacaksınız: az sevdiğiniz ve az seyahat ettiğiniz için".

Siirt - Mezopotamya'nın kenarında gizli şehir

Tatvan'dan sonra yolumuz Siirt bölgesine oldu. 

Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde, medeniyetlerin beşiği olan Mezopotamya'nın kenarındadır bu bölge. Buranın merkez şehri olan Siirt esrarengizliğiyle ruh okşuyor. Şehir sadece coğrafi konumuna göre değil, aynı zamanda bin yıllık tarihine ve zengin kültürel mirasına göre canlı bir müzeyi hatırlatıyor. Ne yazık ki, tarihiliğini koruyan Siirt'in sırları henüz tam olarak açılmamıştır. Gelin, bu sır sandığını birlikte açalım ve keşfedilmeyi bekleyen Siirt'in bilinmeyen hazinelerini keşfedelim.

Siirt doğa ve bölgesel kültür açısından çok ilginç bir mekandır. Botan Çayı ve çevresindeki doğa parkları macera turizmi olarak biliniyor.

Başlıca görülecek yerleri Botan Milli Parkı, yerel müzeler ve pazarlarıdır.

Siirt'in merkezinde ilk ziyaret ettiğimiz mekan kutsal bir yer oldu. İsmail Fehrullah ve İbrahim Hakkı Hazretleri türbesi yerel sakinlerin, çevre şehir ve köylerden gelenlerin sık sık ziyaret ettiği bir ibadethanedir.

Siirt Üniversitesi'nin öğretim görevlisi Ehsan Gül türbenin tarihi hakkında konuşarak, onun temelinin öğretmen ve öğrencisi tarafından atıldığını söyledi.


Tarihin izleri veya geçmişin sessiz şahitleri  

Siirt'in tarihi Neolitik döneme kadar uzanır. Çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmak şehri gerçek bir tarih laboratuvarına dönüştürmüştür. Peki bu zengin tarihin izlerini nerede görmek mümkündür?

Siirt zamana meydan okuyan tarihi köprüleri, kaleleri, höyükleri, dini anıtları, güzel ve gizemli doğası ile dikkat çekiyor. 

Siirt Dicle Nehri'nin iki sahilini birleştiren tarihi köprüleriyle meşhurdur. Özellikle Malabadi Köprüsü dünyanın en büyük taş kemer köprüsü adını taşır. O, sadece mühendislik harikası değil, aynı zamanda bölgenin sosyal-kültürel hayatında önemli bir yer tutar. Diğer önemli köprü Botan Köprüsü'dür. Bu köprüler sadece ulaşımı kolaylaştırmakla kalmadı, aynı zamanda çeşitli kültürlerin karşılıklı etkileşimini de kolaylaştırdı. 

Geçmişin sessiz şahitleri olan kale ve höyükler bu bölge için çok karakteristiktir. Rasıl Hacar höyüğü, Kayıktepe höyüğü ve Başur höyüğü gibi önemli arkeolojik objeler bölgenin tarih öncesi dönemlerine ışık tutar. Bu höyüklerde yapılan kazılar bölgede yerleşmiş medeniyetlerin yaşam tarzı, inançları ve teknolojik ilerlemeleri hakkında değerli bilgiler verir. Kaleler ise geçmişte bölgeyi korumak için inşa edilmiş ve bugün de ayakta duran önemli yapılardır. Eruh Kalesi ve Şirvan Kalesi bölgenin stratejik önemini sergiler. 

Siirt her zaman çeşitli dinlerin bir arada yaşadığı bir şehir olmuştur. Bu, şehir dahilindeki dini yapıların çeşitliliğinde kendini gösterir. Ulu Cami Siirt'in en önemli tarihi yapılarından biridir. Selçuklu mimarisinin izlerini taşıyan cami asırlar boyu ibadete açıktır.

Siirt Ulu Camisi 2012 yılında restore edilmiştir. 1 minaresi, 3 büyük kubbesi, 5 mihrabı vardır. Camide Selçuklular dönemine ait mimarlık incileri mevcuttur.

Bundan başka, İbrahim Hakkı Hazretleri türbesi ve Veysel Karani türbesi gibi önemli dini yerler Siirt'in manevi atmosferine esaslı katkı sağlar. Bu yapılar sadece dini mekanlar değil, aynı zamanda kültürel mirasın önemli bir parçasıdır.

Dicle Nehri

Dicle Nehri Siirt'in can damarıdır. Nehir bölgeye nefes verir ve onun doğal güzelliğine kendi katkısını sağlar. Dicle Nehri sahillerinde gezinti, piknik ve balık avı Siirt sakinlerinin ve turistlerin zevk aldığı faaliyetler arasındadır.

Botan Vadisi-gizli cennet

Siirt sadece tarihi ve kültürel mirasıyla değil, aynı zamanda doğal güzelliğiyle büyüleyici bir şehirdir. Dicle Nehri, Botan Vadisi ve dağlar Siirt'in doğal güzelliğinin önemli bileşenleridir.

Botan Vadisi Siirt'in en önemli doğa harikalarından biridir. Yemyeşil bitki örtüsü, şelaleleri ve doğal kaya oluşumları ile vadi büyüleyici bir manzara sunar. Doğada gezinti, kamp ve fotoğrafçılık için ideal bir yerdir. 

Grubumuzu büyük saygıyla karşılayan Siirt belediyesinin turizm departmanı müdürü Mehmet  İsan Mamiş Siirt'i keşfetmek için en uygun zamanın bahar ve sonbahar olduğunu söyledi. Çünkü onun sözlerine göre, bu aylarda sıcaklık daha ılıman ve doğa daha canlı olur.

Macera arayanlar için Siirt'in dağları uygundur. Dağlarda trekking, dağcılık ve yamaç paraşütü Siirt'te mevcut faaliyetler arasındadır. Siirt'e hava ve karayolu ile ulaşabilirsiniz. Siirt havaalanına doğrudan uçuşlar var. Siirt'e otobüsle de gelebilirsiniz. Siirt konaklama için geniş çeşitlilikte otel ve konuk evleri sunar. Şehrin merkezinde ve turizm bölgelerinde çeşitli bütçelere uygun konaklama yerleri bulabilirsiniz. 

Malabadi Köprüsü - Yakın Doğu'daki taş köprüler arasında en geniş kemere sahip köprü

Ne gizleyeyim, bu bölgede en çok dikkatimi çeken Botan Vadisi'nden sonra kadim ve vaktiyle stratejik öneme sahip Batman iline bağlı Malabadi Köprüsü oldu. İpek Yolu'nun üzerinde yer alan Malabadi Köprüsü 1147 yılında Artuklu Beyliği döneminde Timurtaş Bin-i İlqazi tarafından inşa edilmiştir. 7 metre eninde ve 150 metre uzunluğunda bir köprüdür. Yüksekliği su seviyesinden temel taşına kadar 19 metredir. Renkli taşlarla inşa edilmiş ve onarımlarla günümüze ulaşmıştır. Köprü 1989 yılında Silvan Belediyesi tarafından restore edilmiştir.

Malabadi Köprüsü Türkiye'deki ve Yakın Doğu'daki taş köprüler arasında en geniş kemere sahip köprüdür. Köprü Diyarbakır şehrinin sınırları içerisindedir. Kemerin her iki tarafında, özellikle kışın sert günlerinde kervan ve yolcuların sığınağı olarak kullanılan iki oda var. Köprü muhafızlarının da kullandığı bu odaların önceleri koridorlara ve yolun dibine birleştirildiği söylenir ve bu koridorlardan daha uzaklaşıldığında gelen kervanların ayak sesleri duyulurdu.

Evliya Çelebi ve Albert Gabriel Malabadi Köprüsü'nün ihtişamını ifade etmek için Ayasofya kubbesinin kolaylıkla köprünün altına girebileceğini söylemişlerdir.

Kardeş Türkiye'de Azerbaycan'da olduğu gibi, multikültürel değerlere öncelik verilir. Ülkede camiler olduğu gibi, tarihin izi olan manastırlar da vardır ve onlar devlet tarafından yüksek seviyede restore edilmiştir. Bu manastırlardan biri de Batman bölgesinin  Beşirli ilçesinin Ayrançı köyünde yer alan Mor Kiryakus Manastırı'dır. 5. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen manastır 2023 yılında esaslı şekilde restore edilmiştir.


Hasankeyf Müzesi

Doğu Anadolu'da son durağımız Hasankeyf arkeoloji müzesi oldu.

O, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bünyesindedir ve şehirdeki tek müzedir.

Müzenin inşaatı 2010 yılında başlamış ve 2015 yılında ziyaretçilere açılmıştır.  Müzenin koleksiyonu Paleolitik ve Neolitik dönemlere ait buluntular ve Ilısu ve Hasankeyf bölgelerinden çıkarılan eserlerden oluşmaktadır. Üç büyük sergi salonunda 500'e yakın eser sergilenmektedir.

Ilısu Barajı kullanıma açıldıktan sonra 2020 yılında meydana gelen taşkınlar sonucunda su altında kalan bölgelerde toplamda 7 kurtarma kazısı yapılmış ve el konulan eşyalar müze yönetiminin korumasına alınmıştır. Bu kazılar sırasında keşfedilen en önemli tarihi eserler oyun parçaları ve tunç mezar hediyeleri, Gusir Höyük'te keşfedilen obelisk kırıkları ve Hasankeyf'te bulunan "Tanrı Bes"in figürüdür.

Müzede ayrıca yaklaşık 300'e yakın iyi korunmuş amorf bronz eserler, Ninova kültüründen birkaç örnek de dahil olmak üzere çok sayıda boyalı ve boyasız seramik eşyalar bulunmaktadır.

Müzede Batman ve Siirt bölgelerinde yapılan kazılar hakkında belgesel filmlerin gösterildiği projeksiyon odası, kütüphane ve eserlerin restore edildiği laboratuvar bulunmaktadır.

Hasankeyf'te yer alan Zeynel Bey Türbesi ise Akkoyunlulardan bize miras kalan yegane tarihi eserdir.

"Türk dünyasının giderek güçlenmesi memnuniyet vericidir"

Rehberlerin hayatımızda rolü, önemi çok büyüktür. Çünkü onlar insana doğru yolu tutmak için yön verirler. Doğru yön ise insanı yolundan saptırmaz, “niye, ne için” sorularına kolay cevap bulabilirsin. 

Seyahat boyunca farklı yollarda, farklı mekanlarda bize doğru yön veren rehberlerimize teşekkür ederiz.

20 yıldan fazla turizm işiyle meşgul olduğunu söyleyen Türkiye'nin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın çalışanı, profesyonel rehber Mustafa Yalçınkaya tecrübesi, mesleği ile ilgili düşüncelerini bizimle paylaştı:

"Çeşitli insanlarla çalışmak iletişim, dikkat ve profesyonellik gerektirir, turistlerin sorularını cevaplandırmak için yeterince bilgili olmalısın. Çalışıyorum ki, işimin üstesinden geleyim ve buna nail oluyorum. İngilizce ve Rusça dillerinde serbest konuşuyorum. Çünkü bu, bizim işte mutlakdır".

Kadim tarihe, kültüre sahip Türk dünyasının giderek güçlenmesinden memnuniyetini ifade eden M.Yalçınkaya Türkiye turizminin şöhretinin dünyayı aştığını da belirtti. Onun sözlerine göre, uluslararası istatistiklere göre, Türkiye turizmi dünyada 5. yeri tutuyor. Rehberimiz turist akınının sebebini ülkesinde sabit, güvenli koşulların mevcudiyetiyle açıkladı.

Doğu Anadolu bölgesinin özgünlüğü, güzel doğası, dağları, tarihiliği ile seçildiğini söyleyen Mustafa Yalçınkaya bu bölgenin Fırat ve Dicle nehirleri ile özelliğini kaydetti.

Ülkemize, onun insanlarına, tarihine çok bağlı olan rehberimiz diyor:

"Bağımsız Azerbaycan Karabağ Zaferi'nden sonra yeni bir gelişim yolunda inançla ilerliyor. Türkiye-Azerbaycan dostluğu bir örnektir ve kardeşliğin benzeri yoktur.

Bu yakınlarda Azerbaycan'a gidip mutlaka Karabağ'ı da ziyaret edeceğim".

Diğer rehberimiz Muş şehir belediyesinin turizm çalışanı Serdar Solmaz ise kendi işini çok sevdiğini ve 8 yıldır turizm işiyle meşgul olduğunu söylüyor. Batman'dan olan rehberimiz ülkesini, onun tarihini çok sevdiğini söyledi.


Doğu Anadolu sadece geçmişin izleriyle yaşamıyor

Seyahatimiz sırasında Anadolu insanının kalbindeki samimiyet, gözlerindeki ışık, misafirperverlik bizi büyüledi. Böyle sıcak bir ilişki bu yerlere bir daha gelme isteği uyandırıyor...

Seyahatimiz burada sona eriyor. Grubumuz Türkiye'nin Doğu Anadolu bölgesinden hoş izlenimlerle ayrılıyor. Hasankeyf'e gelmek ve tekne turuna çıkmamak günah olurdu. Tabii ki, güzel hisler yaşıyorsun, ilginç gerçeklerle karşılaşıyorsun, bunları kaçırmamak gerekir.

Gelip görmeye değer

Bu seyahat bize gösterdi ki, Doğu Anadolu sadece geçmişin izleriyle yaşamıyor.

Burada gölün sükuneti de, dağın nefesi de, köy insanının tebessümü de geleceğe açılan bir davettir. En büyük turizm serveti işte bu samimiyettir… Dağların koynunda, göllerin sakin sularında yansıyan, Anadolu insanının gözlerinde yaşayan samimiyet.

Tatvan'ın dağlarında, sarp yollarında, Muş'un düzünde, sadeliğinde, Siirt'in vadilerinde, Batman'ın özgünlüğünde biz bir hikaye bulduk... Bu yerlerde insan kendini ve zamanın akışını bulur.

Biz bu seyahatte gördük ki, Türkiye toprakları henüz çok söz söylememiş.

Her taşında bir tarih, her nefesinde bir umut var. Ve geçmişin izi, geleceğin umudu insana yaşamak, yaratmak umudu verir.

P.S. Derler ki tesadüfler yoktur. Batman turizm şirketinin yöneticisi Emin Ramanlı atalarının Bakü'nün Ramana kasabasından olduğunu söyledi. İlginçtir.

Facebook
Dəqiq xəbəri bizdən alın!
Keçid et
Türkiyə təyyarəsinə kənar müdaxilə ehtimalı...- ŞOK DETALLAR